06 Nisan 2014 08:49

Sandık

Herkesi her fırsatta sandığa çağıranların niyetinin sandığın üstüne oturmak olduğu açık seçik ortaya çıktı. Ama başka sandıklar da var: Kimi kaynaklar, 14 Ocak’ta, Cihan Alptekin ile Ömer Ayna’nın, bir kamyonette iki sandık içinde Ankara’ya gittiğini anlatıyor. Onlardan sonra da Mahir Çayan, yine bir sandık içinde aşmış aynı yolu.

Sandık
Paylaş

Çağdaş GÜNERBÜYÜK

Herkesi her fırsatta sandığa çağıranların niyetinin sandığın üstüne oturmak olduğu açık seçik ortaya çıktı. Ayakkabı kutusu misali, halk doldursun, ama hep aynı kişilerin cebine girsin içinmiş tezgah. Seçim kurullarının görevi iktidar partisi kazanana kadar yeniden saymaya indirgendi, başka da hiçbir itiraz kabul edilmedi. Elbette hiçbir şeyin sonu değil. Ne sonu, başlangıcı biz biliriz.
Can Yücel, internette her ukalaca lafın altına atılan imza değil, gerçek Can Yücel, “en uzun koşuysa elbet Türkiye’de de devrim” demişti. Özgürlüğün, kardeşliğin, hakkını yedirmemenin günlerine varmak için yapacak çok iş olduğundan. “Onun en güzel yüz metresini koştu” dediği de, Deniz Gezmiş’ti. Benzer güzel koşular yapıp, “en hızlı”lardan olan birçok kuşakdaşı da onun gibi “en önce göğüsledi ipi”. Mirasını Türkiye halklarına bıraktı. Seçim pazarına yıldönümü denk gelen Kızıldere’nin, Deniz, Yusuf ve Hüseyin’i idamdan kurtarmak için yapılan eylemin sonundaki katliamın adı olması gibi. 1971 Kasım’ının sonunda, askeri cezaevinden tünel kazarak çıktıktan sonra birlikte bir eylem yapmanın planlarını yapmaları bile, neden bu kısa süren hayatların “en güzel yüz metre” olarak nitelendiğini anlamak için yeterli olmalı. THKP-C önderi Mahir Çayan ile daha çok arkadaşları içeri alınan THKO’dan Cihan Alptekin buluşup değerlendirdikleri eylem olasılıkları içinde bu öne çıkmıştı. NATO üssündeki yabancı görevliler kaçırıldı, Tokat’ın Kızıldere köyünde etrafları sarıldı, 10’u öldürüldü, daha doğrusu infaz edildi, sağ çıkanlar bile kurşuna dizildi. Tek kurtulan Ertuğrul Kürkçü oldu. Mahir’in görüşmek üzere çatıya çıktığı sırada “Erleri geri çekin, rütbelileri gönderin” dediği söylenir. Teslim olmadılar. Şüphe yok hep genç kalacaklar, hep mücadele eden gençlikle ve halkla kalacaklar.
Bunlar daha yaygın olarak bilinir de, eylemin ilginç bir ayrıntısı, hayatın dolu olduğu tesadüflerden sadece biri. Cezaevinden çıktıktan sonra sıkıyönetim tarafından aranmaya başlayan devrimciler, İstanbul’da bir süre saklanabildi. Buradan Ankara’ya gittiler. Kimi kaynaklar, 14 Ocak’ta, Cihan Alptekin ile Ömer Ayna’nın, bir kamyonette iki sandık içinde Ankara’ya gittiğini anlatıyor. Onlardan sonra da Mahir Çayan, yine bir sandık içinde aşmış aynı yolu. Sıkıyönetimin yakalayamadığı devrimciler, diktatörlüğü yıkmaya giden yolun ön saflarında, böyle bir rastlantıyla da anılmış oldu. Türkiye devriminin içinden çıktığı bir sandık varsa demek ki, onlar, bunlar olmalı.
Devrimciler o sandıklardan çıktı, hayatları pahasına mücadeleyi sürdürdü, devrimci dayanışmanın en güzel örneğini verdi, teslim olmadı. Başka koşullarda, başka araçlarla devam eden, o mücadeledir. Zalimler neler çalmadı ki oy sandıklarına sıra gelmesin. Her şeyin seçimle başlayıp bittiğini sanan onlar. Ama o sandıkları çalamazlar, zulme karşı kavgayı teslim alamazlar ya, geçmiş olsun.

ÖNCEKİ HABER

30 Mart Vak’ası: Vaka-i desise

SONRAKİ HABER

Venezuela: Barışa çağrı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...