10 Ağustos 2013 14:21

Eski ‘hibe’cilerden kim kaldı?

Sultanın habercisi, köylünün yanına varır. Bir savaş çıkmıştır, belli bir yaştaki erkek çocukları silah altına alınacaktır. Daha önce bütün çocuklarını askere gönderen köylü, işleri birlikte yaptığı son oğlunu da göndermek istemez. Haberciye dönüp “sultana söyle” der, “bir

Eski ‘hibe’cilerden kim kaldı?
Paylaş
Çağdaş Günerbüyük

‘CHP ZİHNİYETİ’ HANİ KÖTÜYDÜ?

Savaştan çıkan Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfus politikasının doğumu teşvik etmek üstüne kurulu olduğu bilinir. Bugünkü Hükümet yetkililerinin sıkça “CHP zihniyeti” diyerek eleştirdiği dönemde, genç Cumhuriyetin birçok işin üstesinden gelecek genç nüfus ihtiyacı teşvik politikalarına yön verir. 1929’dan itibaren 5’ten fazla çocuk sahibi aileler yol vergisinden muaf tutulur. 1960’a gelinip de Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda, ilk uygulamalarından biri, “pronatalist”, yani doğum yanlısı politikalara son vermek olur. Artık hızlı nüfus artışının ekonomik gelişmeyi engellediği tespit edilir. 2. Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan itibaren de “nüfus planlaması” teriminin yerini “aile planlaması” alır, nüfusun artışı gündeminden uzaklaşılsa da, kadınların “anne” olarak rolü üzerinde sıkça durulur.

HİTLER DE HİBECİYDİ

Aslında Türkiye’de doğumu teşvik eden politikaların uygulandığı dönem, Avrupa’da da benzer rüzgarlar esmektedir. En az savaşlar kadar etkili bir kaynak ırkçı ve milliyetçi görüşlerdir. İki savaş arası yıllarda özellikle kadınları çocuk yetiştirmekle görevlendirmeyi de bu politikanın bir parçası haline getiren faşist partiler, “hibe” politikalarında başı çeker. Hitler’in Ari ırktan kadınlardan “devlet ve millet için” çok çocuk yapmalarını istemesi, en bilinen örnektir. Alman nüfusunun dünyadaki egemenliği için savaşan Nazi Partisi, Alman kadınlara “ırksal anlamda saf” çocuklar doğurma görevini biçer. Nazi Partisi, Çok Çocuklu Aileler için Reich Birliği (RDK) adında bir örgüt bile kurarak, “beşiklerin zaferi” sloganıyla propaganda yürütür, “ırksal ve biyolojik olarak mükemmel” genç kadın ve erkekleri buluşturup evlenmelerini sağlar. Çocuksuz aileleri ise “bencil” ilan eder. Birliğin üyesi olmak için en az dört çocuk sahibi olmak gerekir.

‘HER ŞEYİN VAR, MUTLU MUSUN?​’

Faşist İtalya da evli ve çocuklu yurttaşlara vergi indirimleri, yardımlar, sağlık programları getirir. Bekarlardan evlilere göre iki kat fazla vergi alınır. Beş çocuk hedefini aşan kadınlara madalya verilir. İtalyan yönetmen Ettora Scola’nın ödüllü filmi Özel Bir Gün, bu konuya dair çarpıcı bir öykü anlatır. Altı çocuklu bir ev hanımı, Hitler’in İtalya’yı ziyaret ettiği 8 Mayıs 1938’de kocası ve çocuklarını, neredeyse bütün toplu konut sakinleriyle birlikte mitinge gönderir. Evde kalan az sayıda komşusundan Gabriele ile tanıştığında, adamın sırayla çocuğu olmamasına, evli olmamasına, faşist olmamasına şaşırır. “İtalyan gururunu yansıtmadığı”, yani hem antifaşist hem eşcinsel olduğu için devlet radyosundan kovulduğunu öğrendiğinde artık aralarında özel bir ilişki kurulmuştur. Gabriele’in yalnız kadına sorduğu soruya verecek yanıtı yoktur: “Her şeyin var, neden mutlu değilsin? Evin, kocan, altı çocuğun var madem, neden yüzün gülmüyor?​”

DEHAK: 3 ÇOCUK İSTİYORUM

Faşizmin yenilgisi, geçen yüzyılın bu en azgın hibe politikalarına son verdi. Bugün Japonya, İsveç, Ukrayna gibi kimi ülkelerde nüfusun yaşlanmasının önüne geçmek için doğumu teşvik eden uygulamalar bulunsa da, çocukların devletin bir ihtiyacı olarak tanımlanmasının örneğine pek rastlanmıyor. Hibe yanlısı iktidarlar içinde ünlü bir tanesi daha vardır aslında. Newroz’a kaynaklık eden Kawa efsanesinde, zalim kral Dehak, omuzlarındaki yılanları çocuk beyinleriyle besler. Demirci Kawa, iki oğlunu Dehak’a kurban vermiştir, Dehak, üçüncüyü de ister. Ateş bunun üstüne yanar, ayaklanma böyle çıkar ve 21 Mart’ın bir kurtuluş günü oluşu, Kürtlerde bu efsaneye bağlanır. Bayram günü açılan “çocukları devlete hibe etme” tartışması, böylece bir başka bayramın öyküsünü de akıllara getirmiş oldu.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: 3 ÇOCUĞU VATANA HİBE EDİN

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada “3 çocuk yapın. Bu 3 çocuğu da vatana hibe edin” dedi. Erdoğan partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nın Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği bayramlaşma töreninde sık sık dile getirdiği 3 çocuk önerisini hatırlatarak, bu konudaki eleştirilere değindi.  Erdoğan, “Diyorlar ya ‘bizim yaşam tarzımıza karışıyor’. ‘Nereden çıktı bu 3 çocuk meselesi’ filan diyorlar. Böyle bir yasa yok. Ben sadece bir Başbakan olarak en az 3 çocuğu tavsiye ediyorum. Bu benim en doğal hakkımdır” dedi. Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Kimseye kalkıp silah dayatmıyoruz. Yasal bir mecburiyet de yok. Ben bu davaya gönül vermiş kardeşlerime diyorum ki, en az 3 çocuk bu millete hibe edin, lütfedin diyoruz. Bu milletin güçlü olması lazım. O da nerden geçiyor? İnsan denilen o şerefli mahluktan geçiyor.Eşrefi mahluk olan bu insanı, bu işte bu anneler yetiştirecek. Onun için ben bu annelerden bunu istiyorum.”

ÖNCEKİ HABER

Engelliler tezgah değil, iş istiyor

SONRAKİ HABER

Gazze’nin ‘ölü’ çocukları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...