Kadıköy 1 Mayıs'ında on binlerce emekçi buluştu
İstanbul’da DİSK, KESK, TMMOB ve TTB öncülüğünde 1 Mayıs, “Emek, barış, demokrasi, adalet için biz kazanacağız” şiarıyla Kadıköy Rıhtım Meydanı’nda kutlandı.
Dilan Temiz
Andaç Aydın Arıduru
Eylem Nazlıer
İstanbul — 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) öncülüğünde “Emek, barış, demokrasi, adalet için biz kazanacağız” şiarıyla Kadıköy Rıhtım Meydanı’nda kutlandı.
Sendikalar, meslek örgütleri, kitle örgütleri, siyasi partiler, öğrenciler, Haydarpaşa ve Söğütlüçeşme olmak üzere iki koldan miting alanına yürüdü. Sendikalardan Birleşik Metal-İş üyelerinin yoğunluğu dikkat çekerken, önceki senelere göre Genel-İş üyelerinin katılımı ise sınırlı oldu. Görüştüğümüz işçiler, bunda belediyelerde yürütülen sözleşme sürecinde Genel-İş Genel Merkezinin iradelerini tanımayan tutumunun etkili olduğunu söyledi.
KESK’e bağlı sendikaların katılımının da sınırlı olduğu gözlenirken KESK içerisinde katılımın en yoğun olduğu sendika Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasıydı (SES). Siyasi partilerden Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Türkiye Komünist Partisinden (TKP) yüzlerce kişi ile katıldı. Farklı üniversitelerden öğrenciler de 1 Mayıs mitingine kitlesel katıldı. Öğrenciler, “Üniversiteler ayakta sınıfının yanında”, “hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla yürüdü.
Atılan sloganlarda ve dövizlerde demokratik hak talepleri yer alırken geçim ve ücret talepleri de yine ortaklaşan taleplerdi. Kadınların katılımı sınırlıydı.
Üniversite öğrencileri: Direnişimizi işçi ve emekçilerle birleştirmemiz lazım
Fotoğraf: Evrensel
İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sabancı, Marmara, İstanbul Medipol Üniversitesi gibi birçok üniversiteden öğrenciler, kendi hazırladığı dövizler ve pankartlarla kortejler oluşturarak eyleme katıldı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Öğrencisi Berfin Özdemir, 19 Mart’ta Beyazıt barikatlarının yıkılmasıyla hukuka ve demokrasiye yapılan darbe girişiminin ardından sokaklara döküldüklerini söyleyerek “İTÜ’de de çok büyük bir direniş vardı. Biz şunu fark ettik ki gençlik olarak direnişimizi işçi ile emekçiyle sermayeye karşı birleştirmemiz gerekiyor. Bizim taleplerimiz bu daha geleceksiz olduğumuz düzenden çıkıp kendimize daha demokratik bir gelecek bırakmak. Biz, Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptaline karşıyız, tutuklu arkadaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz, sermayeye peşkeş çekilen üniversite kampüslerinin serbest kalmasını istiyoruz” dedi.
Özdemir “Gençlik olarak işçiyle el ele yürümeliyiz. Biz de geleceğin işçileriyiz. Ve biz de burada işçilerle yan yana kol kola olmak istiyoruz” dedi ve İTÜ öğrencileri olarak birkaç patron için değil halk için, toplum için, kamu için Samandağ’daki depremzedeler için çalışmak istediklerini söyledi.
“Daha güvenli kampüsler istiyoruz”
Özdemir şöyle devam etti: “Biz Ayşenur ve İkbal eylemlerinden bugüne kadar kadınların sokakta bile güvende hissedemediği, akademide erkeklerle eş görülmediği ve sürekli önünün kesildiği, tacize ve mobbinge uğradığı bir süreç içerisindeydik. Ayşenur-İkbal döneminde, 25 Kasım ve 8 Mart’ta hepimizin sokaklara döküldüğü zamanlardı. Süreç Ekrem İmamoğlu ile başladı ama biz kadınların talepleri de vardı. Sokaklarda güvenli yürüyebilmek, cinsiyet eşitsizliğini ve ataerkiyi ortadan kaldırmak ve eş değer görülmek istiyoruz. Daha güvenli kampüsler istiyoruz. Üniversitelerdeki Celal Şengör gibi tacizci akademisyenlerin kampüslerimize alınmasını istemiyoruz.”
“Kampüslerdeki talepleri alana taşıdık”
Fotoğraf: Evrensel
Üniversitelerin sayıları giderek artan özel güvenlik birimleri ve sivil polislerle adeta açık hava hapishanelerine dönüştürüldüğünü söyleyen, Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Son Sınıf Öğrencisi Burak Siperli, “Burası aynı zamanda o gençliğinin iradesinin kendi kampüslerindeki taleplerinin de yükselteceği de bir alan. Bizim için bu anlama da geliyor. Bunlardan biri tepeden inme bütün kayyımlar acilen yok edilmeli yerine rektörleri üniversite bileşenlerinin seçtiği üniversiteler tekrardan hayata geçirilmeli. Kendi deneyimimden bahsetmek istiyorum. 2019 girişliyim üniversiteye. Olabildiğince alım gücü yüksek bir dönemden geçmiştim ve alım gücünün düştüğü, bursların hiçbir şeye yetmediği bir zamandayız. Yemekhanelere öyle bir zam geldi ki bugün üç öğün yediğinizde herhangi bir KYK bursu karşılamıyor yemekhane ücretlerini. Ben derslerimi seçiyorum ama sonra mesaj atıyorum hocalara 'Hocam ben bugün çalışmak zorundayım' diyoruz. Ders programlarımızı çalışmak zorunda olduğumuz yere göre düzenlemek zorunda kalıyoruz” dedi. Siperli, “Gençliğin talebi insanca bir yaşam, insanca bir ücret, insanca bir sendikalaşma hakkı” ifadeleriyle kendisini 1 Mayıs alanına getiren taleplerini paylaştı.
“Örgütlü olmasak hiçbir hakkımız olmazdı”
Fotoğraf: Evrensel
İşçiler ise artan geçim sıkıntısı, ağır çalışma koşullarına dikkat çekerken bu 1 Mayıs’a demokrasi ve adalet talepleriyle vurgu yaptı.
Malatyalı Kürt bir emekçi Mehmet Doğan, “Ülkemize barış ve huzur gelsin istiyorum. Bu süreçten umutluyuz. Özgürlük ve çalıştığımız emeğin karşılığı" dedi.
1987’deki Topkapı ambarlarındaki greve katılan ve emekli olan bir işçi ise “Bize o zaman patronlar bunlar eşekler diyordu. Bunların sigortası olmaz diyordu. Mücadele verdik, sendikalı olduk. 1987 grevinde bizim o dönem başkanımız Sabri Topçu’ydu. Orada bin kişi örgütlü bir yapıdaydık. Ve oradaki insanların hepsi emekli oldu. Ama örgütlü olduğu için emekli oldu. Örgütlü olmasaydı, sendikası olmasaydı işveren sigortasını yatırmazdı. O örgütlü yapı sayesinde emekli oldu herkes” dedi.
“Hakkımızı grevde direnerek kazandık”
“Hakkımızı savunmak için greve çıkmıştık. Sendikalı olmanın ne kadar doğru olduğunu öğrendik grevimizden. Bu devran işçiler olmadan dönmez, üretim olmaz” diyen Kartal Hitachi işçisi, “İşe yeni başladım, girdiğim gibi greve çıktım, işçilerin birlik olması lazım. Kadın işçiler olarak her yerde olmamız gerektiğini düşünüyorum. İşçiler birlikte güçlü. Hakkımızı grevde direnerek aldık” diye konuştu.
Maltepe Belediyesi işçisi: Greve hazırlanıyoruz
Genel-İş’ten Maltepe Belediyesinde çalışan Eren Çelikbaş, “İnsanca yaşamak istiyoruz. Emeğimizin karşılığını istiyoruz” dedi. Çelikbaş, daha önce çıktıkları greve çıktıklarını hatırlatarak, “2024 yedinci aydan beri geriye dönük alacaklarımızı alamıyoruz. Bunun için buradayız. Önümüzdeki günlerde de grevler yapmaya hazırlanıyoruz” diye konuştu.
Birleşik Metal-İş üyesi işçiler alana “Faşizme karşı omuz omuza”, “genel grev, genel direniş” sloganlarıyla girdi.
DİSK Birleşik Metal-İş’ten Lincoln As Kaynak İşçisi Mehmet Tüvikçi, “Metal iş kolu olarak emeğimize sahip çıkmak, emeğimizin karşılığını almak için alandayız. Birlik, beraberlik içinde iyi koşullarda yaşamak için buradayız” dedi.
Gebze’den gelen Smart Solar İşçisi Birgül ise “Yarınlarımızı düşünmeden bugünleri rahat geçirmek istiyoruz. Vergide adalet istiyoruz. Kadınların daha iyi şartlarda çalışmasını işitiyoruz. Ekmeğimizi, alın terimizi, hak ettiğimiz ölçüde kazanmak istiyoruz” diye konuştu.
Sağlıktan eğitime pek çok kamu emekçisi de geçim sıkıntısına vurgu yaparak demokrasi talebinde bulundu.
“Birleşik mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor"
SES Anadolu Şube Sekreteri Türkan Yavuz da taleplerini en yüksek sesle haykırmak için alanda olduklarını söyledi. Yavuz, “Yoksullaşıyoruz. En temeli de bu yoksulluğun karşısında maaşlarımızın her gün erimesi, enflasyonun durdurulamaması. Performansa dayalı sistem istemiyoruz. Ek ödemelerin emekliliğe yansıyan sabit bir şey olmasını istiyoruz” dedi.
“Herkese eşit ücretsiz sağlık diyoruz” diyen Yavuz, şöyle konuştu: “Liyakat gerçekten çok önemli. Koruyucu sağlık sisteminin yaygınlaştırılması gerekiyor. İstanbul’da yaşamak başlıca sorun. Emekçiler artık İstanbul’da yaşayamıyor. 1 Mayıs’ta artık birleşik mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor.”
Fotoğraf: Evrensel
“Eğitim emekçileri yoksulluk sınırının altında çalışır oldu”
Esenyurt’ta çalışan Türkçe Öğretmeni Rıdvan Demir, “Ekonomik anlamda yaşadığımız sorunlar, ödemelerinden tutalım da sağlıklı gıdaya, ulaşıma kadar eğitim emekçileri son yıllarda yoksulluk sınırının altında çalışır oldu. Bunu bir kenara bırakırsak yine özgürlük alanında yaşadığımız sıkıntılar var. Eğitim müfredatının daha demokratik, daha geniş, kapsayıcı olması gerektiğiyle ilgili görüş ve düşüncelerimiz var. Yine cinsiyet eşitliğine yönelik ifadelerin ders kitaplarında olması gerektiğini düşünüyoruz. Okullarda tarikatların, manevi danışman adı altında başkaca kişilerin olmaması lazım. Çevremizde yaşadığımız birçok sorun öğretmenlere, eğitim emekçisini etkiliyor. Okullarımızda çalışan temizlik emekçilerinin sorunlarını da dile getirmek için aynı zamanda bizler buradayız. Parasız, bilimsel, ana dilinde eğitim” diye konuştu.
İşçilerden işgalci İsrail'e tepki
Filistin bayrağı taşıyan işçiler | Fotoğraf: Evrensel
1 Mayıs Komitesi, Filistin bayrağı açarak işgalci İsrail'e karşı Filistinlilerin direnişine selam gönderdi. Mitinge katılan işçilerin İsrail'le ticaretin durdurulmasına ilişkin sloganları ve taşıdığı bayraklar da dikkat çekti.
Fotoğraflarla Kadıköy mitingi
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
Fotoğraf: Evrensel
15:08
"Genel grev ve örgütlü direniş yaratmak elimizde"
Fotoğraf: Evrensel
İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına açıklama Kürtçe ve Türkçe yapıldı. Açıklamada, geçtiğimiz bir yıl içinde süregelen direnişlerin etkisiyle işçilerin, kadınların, öğrencilerin, halkların ve emeklilerin mücadelesi vurgulandı. Bu geniş direniş koalisyonunun her biriyle ilgili örnekler verilen açıklamada, “İşçilerden öğrencilere, özgürlükleri için yürüyen kadınlardan inançları ve kimliklerini savunan halklara kadar bir aradayız” denildi.
Açıklamada, Mehmet Şimşek’in ekonomik programıyla büyüyen sefalet, kayyuılarla iradeleri gasbedilmeye çalışılanlar, savaş politikalarıyla vergilerin akıtıldığı halklar, rant projeleri ve doğa tahribatı gibi pek çok sorun dile getirildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Mehmet Şimşek programıyla sefaletin büyüdüğü, kayyımlarla iradesi gasbedilmeye çalışılan, savaş politikalarına vergileri akıtılan halklar, deprem riskiyle karşı karşıya bırakılanlar, Kanal İstanbul projesiyle boğulmaya çalışılanlar, toprakları imha edilen ve kimyasal zehirlerle ölüme terk edilenler bizleriz. Biz direniyoruz.”
Türkiye’deki gençlerin MESEM adı altında ucuz iş gücü olarak kullanıldığı, aile yılı adı altında kadınların görünmez kılındığı ifade edildi. “Biz diyoruz ki kazanmak mümkün dostlar. Artık böyle yaşamak istemiyoruz. Bu baskı ve karanlığı yaratan her şeyi yıkmak mümkün. Yeni, güzeli, insanca ve onurlu bir yaşam kurmak mümkün” denilen açıklamada, “Örgütlü halkları hiçbir kuvvet yenemez. Barış ve demokratik bir toplum ancak işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin birleşik mücadelesiyle mümkün olacaktır. Savaşın ve sömürünün değil, dayanışmanın ve adaletin hakim olduğu bir toplum için mücadele ediyoruz” ifadeleri yer aldı. Açıklamanın sonunda genel grev, genel direniş çağrısı yapıldı:
"Bu ucube düzeni yıkmak mümkün. Genel grev, genel direniş ve örgütlü direniş yaratmak elimizde!"
Açıklamaların ardından Grup Munzur sahne aldı.
Emekli Karakazan: Torunuma çikolata alamam diye utanıyorum
Emekliler adına kürsüye çıkan Hasan Karakazan, "Bu devlet, emeklilere kambur diyor. Oysa biz yıllarca vergi ödedik, çalıştık, bu ülkeye hizmet ettik. Kambur değiliz. Asıl kambur onlar!” diye konuştu. Emeklilerin geçinemediğini, temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirten Karakazan, kendi yaşadığı çaresizliği de şöyle aktardı:
“Ben bir pazar günü torunumu alıp parka götüremiyorum. Niye? On dört bin beş yüz liraya emekli nasıl geçinecek? Kira mı verecek, elektrik mi ödeyecek, su parası mı verecek? Pazarda bir çikolatacı görse torunum ister diye utanıyorum. Yazıklar olsun bunlara.”
“Bu emekliler onları oradan yıkacak, indirecek! Sandığa gömecek!” diyen Karakazan, meydandaki kitleye çağrıda bulunarak emeklilerin artık sessiz kalmayacağını, haklarını almak için mücadeleyi büyüteceklerini söyledi.
"Aileyi kutsayanlar, kadını yok sayanlardır"
Kadınlar ve LGBTİ+’lar adına kürsüye çıkan Hatice Yayla, “Emeği üreten, sokaklarda direnen, bu meydanları dolduran, eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesini büyütenler… Hepinizi kadınların sözüyle, direnişin, isyanın, dayanışmanın coşkusuyla selamlıyorum” diyerek başladı.
“Biz kadınlar bugün yalnızca emeğimizi değil, onurumuzu, bedenimizi, özgür yaşam hakkımızı ve geleceğimizi de savunmak için buradayız” diyen Yayla, kadınların bu ülkede sadece yoksulluğun değil, eşitsizliğin, güvencesizliğin, şiddetin ve inkarın da yükünü taşıdığını vurguladı. Ev içi emeğin görünmez kılındığını, kadının toplumsal üretimden dışlandığını belirten Yayla, “Üretimin her alanında var olmamıza rağmen emeğimizin adı yok, güvencesi yok, eşit işe eş değer ücret yok” dedi.
Kadınların bakım emeğiyle yalnız bırakıldığını belirten Yayla, çocuk, yaşlı ve hasta bakımının hâlâ sosyal devletin değil, kadınların sorumluluğuymuş gibi kabul edildiğini ifade etti. Kadın bedeni üzerindeki iktidar tahakkümüne dikkat çeken Yayla, iktidarın kadınları doğurmaya, sessizliğe ve itaate zorlayan anlayışını şu sözlerle eleştirdi: “Kadınlara çocuk doğurmayı görev, sessiz kalmayı erdem, itaat etmeyi fazilet gibi sunan bu anlayış, kadınların eşit yaşam hakkını yok etmeye çalışıyor.”
Hatice Yayla, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ve kadın katillerine sağlanan cezasızlığın kadınları güvencesizliğe mahkum ettiğini belirterek, LGBTİ+ mücadelesinin de sistematik saldırı altında olduğunun altını çizdi. Yayla, “Aileyi kutsayanlar, kadını yok sayanlardır. Bedenimiz, kimliğimiz bizimdir” dedi.
Esenyurt'ta kayyımın işten attığı işçi örgütlü mücadelenin önemine dikkat çekti
Günay Yıldız | Fotoğraf: ANKA
Direnişçi işçiler adına Esenyurt Belediyesinde kayyım tarafından haksız yere işten çıkarılan Günay Yıldız söz aldı. Yıldız, kendisinin ve diğer işçilerin yaşadığı haksızlıkları dile getirdi. Yıldız, konuşmasına “Merhaba, kadınım, emekçiyim, direnen bir işçiyim. İki çocuğunu tek başına büyüten bir anneyim” diyerek başladı.
Yıldız, 2021 yılında Esenyurt Belediyesinde güvenlik görevlisi olarak başladığı görevini, kayyımın 2025’teki görev süresi sonlandırmasına kadar büyük bir özveriyle sürdürdüğünü ifade etti. Ancak sendikalı olmasının ve örgütlü bir işçi olmasının bedelini ağır bir şekilde ödediğini söyledi. Kayyım tarafından işine son verilen Yıldız, sadece işinden olmadığını aynı zamanda yıllarca verdiği emeklerin karşılığı olan tazminatlarının da gasbedildiğini vurguladı.
Yıldız, konuşmasında işçi haklarına ve sendikal mücadelenin önemine dikkat çekerek, “Sizlere tüm Türkiye’den işçi için, ekmeği için, sendikal haklarını savunan tüm işçi arkadaşlarının selamını getirdim” dedi. Bu direnişin yalnızca kendisinin sesi değil, 1 Mayıs meydanlarında direnen milyonların sesi olduğunu ifade etti.
“Biz bu ülkenin direnen milyonları olarak 1 Mayıs meydanlarında sendikalarımıza sahip çıkıyoruz. Alın terimizden, sendikalarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Yaşasın 1 Mayıs!” diye konuştu.
İÜ öğrencisi: Hayalini kurduğumuz geleceğin yerini açlık, borç ve baskı aldı
Gençlik adına söz alan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğrencisi Umut Özgür Şahin, gençlerin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal zorlukları dile getirerek, baskılara karşı direniş mesajı verdi.
Taksim’e çıkmak isteyen kitlenin, şiddetle gözaltına alındığını söyleyen Şahin, gözaltına alınan arkadaşlarına selam göndererek, “Her yer Taksim, her yer direniş!” dedi.
Şahin yaptığı konuşmada, üniversite öğrencilerinin barınma, eğitim ve geleceğe dair umutlarını kaybettiklerini belirtti: “Bugün üniversite sıralarında hayalini kurduğumuz geleceğin yerini açlık, borç ve baskı aldı. Barınacak yurt bulamıyoruz. KYK borçlarıyla yaşıyoruz. Üniversiteler bilim üretme yeri olmaktan çıktı. Kayyım rektörlerin ve tehditlerin gölgesinde okuyoruz” dedi.
Şahin, yalnızca üniversite öğrencilerinin değil, liselilerin de benzer zorluklarla karşı karşıya olduğunu vurguladı. Gençlerin emeğinin sömürüldüğünü, çocuk işçiliğin yaygınlaştırılmaya çalışıldığını ve eğitim hakkının kısıtlandığını söyledi: “MESEM adı altında çocuk emeği meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Liseliler eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Okuldan koparılıyor.”
"Düzeni değiştirmekten başka çaremiz yok"
Öğrencilerin ve gençlerin karşı karşıya olduğu bu eşitsizliklere karşı birlikte mücadele çağrısı yapan Şahin, “Bu düzeni değiştirmekten başka bir seçeneğimiz yok” ifadelerini kullandı. Ayrıca hükümetin baskılarına ve gözaltılara karşı kararlı olduklarını ifade ederek “Bu düzeni kuranların saltanatı gençliğin öfkesiyle yıkılacak” dedi. Şahin, gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını talep ederek, mücadelelerinin süreceğini ve baskılara boyun eğmeyeceklerini vurguladı: “Ne gözaltılarınız ne baskılarınız bizi susturamayacak. Bu düzeni değiştireceğiz, bu mücadele sona ermeyecek.”
14:26
HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı’nın mesajları da okundu. Mesajda, “Emek ve dayanışma günü vesilesiyle bir araya gelen tüm emekçilere yürek dolusu selam, sevgilerimizi gönderiyoruz. Biliyoruz ki dünyanın neresinde sömürü ve zulüm varsa orada illa ki direniş de vardır. Emeğin ve emekçinin hakkı kazılana dek, bu sömürü düzeni yıkılana dek, toplumsal barışla birlikte demokratik bir sistem inşa edilene dek hep birlikte direneceğiz. Bu vesileyle tüm emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyor, özgür günlerde görüşüp görüşebilmeyi diliyoruz. Yaşasın 1 Mayıs!” ifadeleri yer aldı.
Mitingde, Gezi eylemleri nedeniyle tutuklananlara da selam gönderildi.
İmamoğlu'nun 1 Mayıs mesajı okundu
Silivri'deki Marmara Cezaevinde tutuklu bulunan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 1 Mayıs mesajı sahnede okundu. Mesajında tüm işçi ve emekçilerin 1 Mayıs’ını kutlayan İmamoğlu, “Yasakların, baskıların son bulacağı günler çok yakındır. Bir Mayıs’ı Taksim’de milyonlarla coşkuyla kutlayacağımız günlere kavuşmamıza az kaldı. Başta İstanbul için gece gündüz çalışan emekçi kardeşlerim olmak üzere, alın teriyle evlerine ekmek götürme derdindeki milyonlara selam olsun. Kısa çöp, uzun çöpten hakkını alacağı günler yakındır" ifadelerini kullandı.
Sahnede haksız, hukuksuz yere hapsedilen siyasi parti başkanları, belediye başkanları, öğrenciler, siyasetçiler de unutulmadı. Cezaevindeki siyasi tutsaklara selam gönderildi.
“Mezarda emekli olmak istemiyoruz” diyen Emeklilikte Adalet Derneği (EMADDER) üyeleri, sahneye yanlarında getirdikleri tabutla çıktı.
Fotoğraf: Evrensel
Kadıköy Yeldeğirmeni Ekmek ve Gül Grubundan kadınlar, mitinge "Dayanışmanın gücü, sınıfın kiniyle geldik" pankartıyla katıldı.
Fotoğraf: Evrensel
Birleşik mücadelenin önemine dikkat çekildi
Açıklamanın devamında, ülkedeki adaletsizliklere, eşitsizliklere ve baskı ortamına değinilerek, “Siyasi rakipleri tasfiye etmek için değil, bizi -86 milyonu- insanca yaşatmak için kaynakların kullanıldığı bir ülke mümkün” denildi. Açıklamada herkesin eşit yurttaş olduğu, özgürce siyaset yapabildiği ve örgütlenebildiği bir Türkiye hayali vurgulandı:
“Kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı, dilimize, inancımıza, kimliğimize, kökenimize bakılmadan hepimizin tüm renklerimizle eşit yurttaşlar olduğumuz, özgürce siyaset yapabildiğimiz ve örgütlenebildiğimiz; bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşadığımız bir hayat mümkün. Çocuklarımızın okula aç gitmediği, öğretmenlerin bir gecede sürgün edilmediği, diplomaların tek kişinin emriyle iptal edilmediği bir ülke mümkün. Yıllarca çalışıp okulları bitirip, en zor sınavları geçip, mülakat adı verilen tek adama sadakat sınavına maruz kalmadığımız; KHK’lerle bir sabah işsiz kalmadığımız bir hayat mümkün. Gazetecilerin, sendikacıların, sanatçıların, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, eş başkanlarının, muhalif siyasetçilerin, gençlerin hapse atılmadığı özgür bir Türkiye mümkün.”
Fotoğraf: Evrensel
Deprem bölgesine de dikkat çekilen açıklamada, halkın barınma ve sağlık hakkına vurgu yapıldı:
“Rantı değil doğayı ve yaşamı korumayı hedefleyen bir ülke mümkün. Herkesin başını sokabileceği bir evi olduğu, depreme dayanıklı, doğaya ve insana saygılı şehirlerde yaşadığımız bir Türkiye mümkün. Bebeklerin sağlığının para hırsına kurban edilmediği, kızamıktan çocukların ölmediği, hastalandığında kolayca ulaşabildiğimiz nitelikli bir sağlık sistemi mümkün.”
Birleşik mücadelenin önemine dikkat çekilen açıklamada: Bugün Türkiye’nin dört bir yanındaki yüzlerce 1 Mayıs alanında aynı anda hep beraber ilan ediyoruz: Emeğin, demokrasinin, adaletin, barışın, eşitliğin, laikliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin egemen olduğu bir düzeni kuracağız. Yeter ki birlik olalım, mücadele edelim, tek başına olmadığımızı bilelim. Nerede çalışıyorsak, nerede yaşıyorsak, nerede mücadele ediyorsak orada örgütleneceğiz. Birleşe birleşe kazanacağız. Halkın birleşik mücadelesi kazanacak. Mutlaka ama mutlaka biz kazanacağız” denildi.
Açıklama, “Biz kazandığımızda demokrasi kazanacak! Adalet kazanacak! Barış kazanacak! Kardeşlik kazanacak! Emek kazanacak! Bu ülke, bu halk kazanacak! Kurtuluş yok tek başına! Ya hep beraber ya hiçbirimiz! Yaşasın 1 Mayıs! “ sözleriyle son buldu.
13:52
"Başka bir ülke mümkün"
Fotoğraf: Evrensel
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB adına ortak açıklamayı Hüseyin Tosu ve Zuhal Kaynak okudu. Açıklamada, “Bugün 1 Mayıs meydanlarında başka bir yaşamın, başka bir Türkiye’nin müjdesini vermek için bir aradayız” denildi. İşçilerin ve emekçilerin asgari ücretle ve asgari yaşam koşullarıyla mahkum edilmediği, demokratik hakların özgürce kullanılabildiği, grevlerin yasaklanmadığı, gece yarıları kapılara dayanılmayan bir ülke talep edilen açıklamada, “Başka bir hayat mümkün” vurgusu yapıldı. Açıklamada, “Çalışırken ölmediğimiz, sağlığımızı kaybetmediğimiz, tükenmediğimiz, tacize, şiddete, ayrımcılığa uğramadığımız, 8 saat insanca çalışıp, 8 saat insanca dinlenip, 8 saat insanca yaşadığımız bir hayat mümkün. Yıllarca çalıştıktan sonra emekli olabildiğimiz, emeklilik hakkımızın gasbedilmediği, emekli olunca çalışmak zorunda kalmadığımız, emeklisini insanca yaşatan bir ülke mümkün” denildi.
Kadınlara, gençlere, emeklilere, depremzedelere ve işsiz bırakılan kamu çalışanlarına da değinilen açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden uygulanması ve ILO 190 sayılı Sözleşme'nin onaylanması gerektiği belirtildi. “Kimsenin ikinci sınıf vatandaş olmadığı, dilimize, inancımıza, kimliğimize bakılmadan eşit yurttaş olduğumuz, özgürce örgütlenebildiğimiz, siyaset yapabildiğimiz bir Türkiye mümkün. Gazetecilerin, sanatçıların, akademisyenlerin, belediye başkanlarının, gençlerin hapse atılmadığı özgür bir ülke mümkün.” Açıklamada, “Zorbaların değil, işçilerin, emekçilerin, halkın ülkesi mümkün” denildi.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB başkanları tek tek sahneye çıkarak mitinge gelen halkı selamladı.
Miting, on binlerce işçi ve emekçinin alana doğru gerçekleştirdiği yürüyüşün ardından başladı. Saygı duruşuyla açılan mitingde ilk olarak Ruhi Su Dostlar Korosu sahne aldı. 1 Mayıs Marşı’nın Kürtçesi de seslendirilirken İskele Meydanı’nda toplanan on binlerce kişi, marşlar ve türküler eşliğinde 1 Mayıs’ı kutluyor. Meydan dolarken çok sayıda kişi alana giremedi.
Fotoğraf: Evrensel
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, miting alanına geldi.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi ve Emek Gençliği üyeleri, "Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm" , "Faşizme ölüm, halka hürriyet" , "iş, ekmek, özgürlük" sloganlarıyla alana giriş yapıyor.
Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel
Birçok üniversite öğrencisi "hak, hukuk, adalet", "Ayakatayız, sınıfımızın yanındayız" sloganlarıyla alana giriş yapıyor.
Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel
İstanbul Barosu, "Hukuk yoluyla demokrasi için mücadeleye devam" pankartıyla alana giriş yapıyor.
Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel
İstanbul Üniversitesi öğrencileri, "Barikatı yıkanlar bu pankartın arkasında işçi sınıfıyla yürüyor" pankartıyla Rıhtım Meydanı'na yürüyor.
Fotoğraf: Evrensel
Kortejlerin yürüyüşü sürüyor. Üniversite öğrencileri de kendi pankartlarıyla alanda.
Fotoğraf: Evrensel
Birleşik Metal-İş üyesi CT Otomotiv işçileri alana giriyor.
Fotoğraf: Evrensel
Kadıköy'de mitingin yapılacağı alana yürüyüş başladı.
Fotoğraf: Evrensel
Polis ekipleri arama noktalarında pankart denetimi yaptı. CHP’li gençlerin hazırladığı “Turbulan, şalgamılan devlet yönetilmez” yazılı pankart engellendi. CHP Kadıköy İlçe Gençlik Kolları ile güvenlik güçleri arasında kısa süreli bir tartışma yaşandı. CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, duruma tepki gösterdi. Narin, “Miting alanına hakaret içermeyen her türlü pankartın alınması kararına uymayan bir yaptırımla karşı karşıyayız. Gençlerimizin hür ve özgürce mizah içeren pankartlarına gelen yasak, ülkemizde yaşanan baskı rejiminin bir göstergesidir. Mücadelemiz sürecektir” dedi.
Mitingin yapılacağı Rıhtım bölgesi dün gece saatlerinden itibaren ablukaya alındı. Bölge bariyerlerle kapatılırken arama noktalarına gelenler kimlik kontrolü ve üst aramasının ardından içeri alınıyor.
Miting için Haydarpaşa ve Söğütlüçeşme olmak üzere iki koldan yürüyüşler gerçekleştirildi. Boğaziçi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sabancı, Marmara, İstanbul Medipol Üniversitesi gibi çeşitli üniversitelerden gençler halaylarla, sloganlarla kortejler oluşturdu. (Evrensel)
Evrensel'i Takip Et