07 Mart 2013 15:39

Dünden bugüne ekmek ve gül mücadelesi

Kadınlar, 18. yüzyılın sonu ile 19. yüzyılın başında, ağırlıklı olarak daha iyi bir ücret ve 'dürüst iş' talebiyle mücadele sahnesine çıktılar.

Dünden bugüne ekmek ve gül mücadelesi
Paylaş

Fransız Devrimi’ni 1789’da başlatan Parisli proleter ve yarı proleter kadınlar, "ekmek sorunu" yüzünden ayaklandı. Yine Versailles’teki ekmek ayaklanmasının başını kadınlar çekiyordu ve devrimin her dönüm noktasında alt sınıflardan kadınlar en önlerdeydi.

İşçi hareketinin ilk dönemlerinde, 1842’de, kadınlar İngiltere’de Çartistlerin genel grevine katıldı.

1864’te Uluslararası İşçi Birliği (I. Enternasyonal) kuruldu. Genel konsey, kadınların da üyeliğe kabul edilmesini onayladı.

1866'da Amerika’da Ulusal Ekmek Birliği kuruldu. Eşit işe eşit ücret ödenmesi ve kadınların lider konumuna gelmesini ortaya atan ilk örgütlenmeydi.

1871 Paris Komününün en dikkate değer özelliklerinden biri, kadınların oynadığı önemli roldü.

Dewsbury’de (İngiltere) 1874’te kadın dokumacıların grevini örgütleyen Kadınları Koruma ve Destekleme Birliği kuruldu. Bu birlik daha sonra Ulusal İşçi Kadınlar Birliğine dönüştü.  Eşit işe eşit ücret, düşük ücret alan mesleklerde ücretlerin düzenlenmesi, haftalık çalışmanın 48 saate indirilmesi, iş cezalarının kaldırılması, daha fazla fabrika müfettişi, annelik yardımı, işçi kadınlar için kooperatif evleri ve yalnızca mülk sahibi kadınlar için değil, bütün kadınlar için oy hakkı gibi istemlerle kampanyalar düzenledi.

1889 Londra’da 700 kibritçi kadın işçi, vasıfsız işçiler arasında sendikalaşmayı başlatan bir kıvılcım oldu. 1888-1889 yıllarında sendikalara binlerce kadın katıldı.

1905’te Londra’da 4 bin kadın “Çocuklara yiyecek, kocalarımıza iş ve dünya işçilerinin birliği” talepleriyle sokağa çıktı.

Şubat 1908’de sosyalist kadınların New York’ta oy hakkı, politik ve ekonomik hak istekleri ile yürümeleri, ilk “kadın günü” gösterisi olarak kabul edilir.

1909’da Manhattan’da 20 bin dikişçi kadın greve çıktı. Binlercesi tutuklandı. 2 ay boyunca yürütülen kararlı grevin sonucunda işverenler işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kaldı. Aynı yıl içerisinde daha birçok tekstil ve tütün işçisi kadın greve çıktı, gösteriler düzenledi.

İlk Uluslararası Kadın Günü, 19 Mart 1911’de Danimarka, Almanya, Avusturya, İsviçre ve ABD’de düzenlendi ve bu gösterilere milyonlarca kadın katıldı. Ortak talepleri “Emperyalist savaşa hayır”, “Emeği koruma yasaları çıkarılsın”, “Kadınlara seçme ve seçilme hakkı”, “Eşit işe eşit ücret”, “Sekiz saatlik iş günü”, “Yeterli bir anne ve çocuk koruması”, “Asgari ücretlerin belirlenmesi” idi.

4 Ocak 1867 tarihli The Levant Herald adlı İstanbul gazetesinde çıkan haberde şunlar saptanır: “Geçen salı günü, maliyeden 20-30 parayı geçmeyen alacakları bilinen bir küme kadın, tekrar ücretlerinin ödenmesi isteğinde bulundular. Cevap olarak alışılmış ‘para yok’ sözünü işiten kadınlar gittikçe daha fazla şamata yapmaya başladılar ve ancak dışardan müdahale ile sustular. Çıkan kargaşada, kadınlardan birçoğunun itilip kakıldığı söylenmektedir.”


New York’ta bir dokuma fabrikası... Çok ağır çalışma koşulları, çok uzun iş günleri ve bunların tam tersi olarak çok düşük ücretler... Koşulların düzeltilmesi yerine, her geçen gün daha da dayanılmaz hale gelmesi kadın işçilerin artık tahammül sınırını zorlamaya başladı. Greve çıkma kararı alan kadınlar, taleplerini de açıkladılar: “Daha iyi koşullarda çalışmak, 10 saatlik iş günü, eşit işe, eşit ücret...”

Patronun ise, diğer işçilerin grevci kadınlarla dayanışmasını önlemek için bulduğu “çözüm” yolu; fabrikanın kapılarına kilit vurmak oldu. Bu sırada çıkan olaylar sırasında fabrika içinde şüpheli bir yangın başladı. Ancak içerideki kadınların kaçabilecek hiçbir yeri yoktu. Sadece daha iyi koşullarda çalışmak isteyen 129 kadın, yanarak hayatını kaybetti. Takvimler 8 Mart 1857’yi gösteriyordu...

YİNE BİR 8 MART'TA...

Yıl 1908... Yine bir 8 Mart’ta yine dokuma işçisi kadınlar grev başlatarak, işyerlerini işgal etti. Ama bu kez taleplerini biraz daha genişlettiler: “8 saat iş günü, çocuk emeğinin sömürülmesine son verilmesi ve kadınlara oy hakkının tanınması.”

1909’da ise Manhattan’da 20 bin gömlek işçisi kadın grev yaptı. Kısa sürede diğer fabrikalara yayılan grev sırasındaki polis saldırısında, yüzlerce kadın yaralandı, yüzlercesi de tutuklandı. Ama grev, yaklaşık iki ay, patronlar talepleri kabul edene kadar sürdü.

Bu grevden bir yıl sonra, 1910 yılında II. Enternasyonal, Danimarka’nın Kopenhag kentinde toplandı. Konferansta, Alman Delege Clara Zetkin, 8 Mart’ın, dokuma işçisi kadınların anısına, “mücadele günü” olarak ilan edilmesini önerdi. Bu önerinin kabul görmesiyle 8 Mart, kadınların cinsel ve sınıfsal sömürüye karşı, eşit ve özgür bir yaşam taleplerini haykırdığı, haklarına sahip çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak tarihe geçti.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 19 Mart 1911’de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de kutlandı. Gösterilere yüz binlerce kadın katıldı. Oy verme, seçme seçilme, meslek edinme ve mesleki eğitim görme hakkı istediler. Bu kutlamalardan bir hafta sonra New York Triangle gömlek fabrikası yangınında çoğu çocuk yaşta 146 kadın işçi öldü. Bu olay Amerika’da çalışma kurallarını büyük ölçüde etkileyen bir yere sahip oldu.

'EKMEK VE BARIŞ YÜRÜYÜŞÜ'

İlk yıllarda Dünya Emekçi Kadınlar Günü Şubat sonu ile Mart başına denk gelen günlerde düzenli olarak kutlanır oldu. Yine 8 Mart, 1917’de yarım milyon işçi grevdeyken Petersburglu kadınların gerçekleştirdikleri “ekmek ve barış” yürüyüşü Şubat devriminin başlangıcını simgeliyordu. 8 Mart. Böylece 1921’de Moskova’da düzenlenen  3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda Clara Zetkin’in önerisiyle Lenin 8 Mart’ı “Uluslararası Kadın Günü” ve tatil ilan etti.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde kutlanması yasaklanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 1960’lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde de kutlanmaya başlayınca daha güçlü bir şekilde yeniden gündeme geldi.

1962 yılında 200 bin kadını temsil eden 19 sendika, işverenle eşit ücret sözleşmesi yaptı. 1970’de Londra’da gece temizlik işçileri sendika için mücadele ettiler. 1972’de Goodman’da çalışan kadınlar eşit ücret için grev yaptılar. 1973’de çoğu kadın yüz binlerce hastane işçisi, ilk ulusal grevlerini yaptılar. 1973’de çorap fabrikasında çalışan Asyalı kadınlar ırk ayrımına karşı gösteri yaptılar. 1975’de eşit ücret için Heywood’da kadınlar 11 hafta grev yaptı.  

8 Mart ilk kutlanışından yaklaşık 60 yıl sonra ikinci kuşak kadın hareketinin hala yükseliş içinde olduğu 1975’de BM tarafından da resmen tanındı. Aynı yıl, 8 Mart, bugünü zaten resmen kabul etmiş olan Küba’da ev işini kadınlarla erkeklerin ortak sorumluluğu haline getiren yeni bir yasanın ve yerleşik maço erkek yaklaşımlarına ve pratiklerine karşı siyasal bir kampanyanın başlatıldığı tarih olarak belirlendi.


İLK KUTLAMA BAĞEVİNDEYDİ

Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşından yenilerek çıkışı, Anadolu’nun işgali, halkın Kurtuluş Savaşını hazırlayacak örgütlenmelerine yol açtı. Bu örgütlenmelerde kadınlar etkindir.

8 Mart’ı ilk kez 1921’de komünist kadınlar Ankara’da bir bağ evinde düzenlenen toplantıda yapılan konuşmalarla kutladı. Ancak 8 Mart’ın tekrar kutlanabilmesi için bir 54 yılın daha geçmesi gerekti. 1975’te Ankara ve İstanbul’da İlerici Kadınlar Derneğinin girişimiyle 8 Mart ilk kez kamuya açık olarak 400-500 kadının katılımıyla kutlandı.

Ne var ki 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte ülkedeki tüm toplumsal muhalefet olduğu gibi kadın örgütlenmeleri de yasaklandı. Kadın kurumlarına operasyonlar düzenlendi, arşivlerine el konuldu. Siyasi partilerin kadın kolları kurması dahi yasaklandı.

‘80’li yıllarda evlerde toplanmaya başlayan ve taleplerini sokağa da taşıyan kadınlar çeşitli kampanyalar etrafında örgütlendiler. ‘90’lı yıllarda ise 8 Mart’lar daha geniş katılımlarla kutlanmaya başlandı.

90'lar ve 2000'lerle birlikte mücadele Kürt kadınlarının eşitlik ve barış talepleriyle daha da güçlendi.


İLK KADIN GREVİ

Dönem, imparatorluğun iflasının etkilerinin çalışma ve yaşama koşullarını ağırlaştırdığı yıllardır. Paranın değeri sürekli düşmekte, devlet de işçi ücretlerini indirmektedir. Balkanlardaki savaşlardaki yenilgiler sonucu Rumeli’den Anadolu’ya, Anadolu’dan endüstri kesimlerine göç hızlanmış, ülkedeki işsiz sayısı artmıştır. Bu artış emeğin değerini düşürürken, zorunlu iş süresi 11 saat olup, öğle yemeği ve benzeri zamanlar çalışma saati dışında tutulmaktadır. Kadın ve çocukların ücretleriyse her iş kolunda erkeklerden daha düşüktür.
Osmanlı’da 1872-1907 arası kadınların işçi grevlerinde etkin roller oynadığını kimi eylemin örgütleyicisi ve yürütücüsü olduğunu görüyoruz.
* 1873 yılında tersane ve tramvay işçilerinin grevlerine işçilerin anaları, eşleri ve kızları da destek verecektir.
* 1876’da Feshane grevinin örgütleyicisi kadın işçilerdir; 50 kadar Rum ve Ermeni kadın işçi, Babıali’ye yürümüş, sadrazama dilekçe vererek, ücretlerinin ödenmesini talep ederler.   
* 1908’de Sivas’ta ekmek isyanı kadınların önderliğinde patlak verir.
* 1910-11 yılları özellikle kadınların çalıştığı iki işkolunda dokuma ve tütün iş kolunda greve gittikleri yıllardır. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Bu kan dursun, barış olsun

SONRAKİ HABER

Entelektüel kaynaklar kurutuluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa