Aydınlar yaşam için bir araya geldi
BİR NESLİ YOK EDECEKLER
Yaşar Kemal:
BİZ ölümlerle karşılaştık. Birinci ölümde biraz galip geldik hepimiz. İkinci ölümde çok uğraştık. Şimdi bu çocuklara çok zulüm yapmışlar. Ve çocuklardan bir kısmı öldü, bir kısmı kaldı. Ondan sonra asker o çocukları ellerinde silah varsa da yoksa da birbirlerine öldürttü. O devirde devletle münakaşa halinde olanların hep suçu vardı. Bugün de var. Yarın babaları tutacak, oğulları tutacak, sülaleleri tutacak. Bir nesli yok edecekler...
HER SANİYE ÇOK KIYMETLİ
Devin Özgür Çınar:
BU mesele çok ortada ama daha görünür bir hale getirmek için buradayız. Çünkü görmezden gelinen bir durum var. Şu an Türkiye’deki en önemli mesele bu çünkü insanlar yavaş yavaş ölüme gidiyorlar. Her an ölüm haberlerini de alabiliriz . Bu iş şaka değil, zaman orada bize aktığı gibi akmıyor. Onlar için zaman çok kıymetli. Ben Twitter’a bakmaya ve gazeteleri açmaya korkuyorum her an birinin ölüm haberi gelir diye. Ölümlerin telafisi olur mu? Asla...
GÖKDELENLERİ DEĞİL İNSANLIĞI YÜKSELTİN
Murathan Mungan:
BUGÜN niye burdayım? Aydın, şair ve yazar olarak değil, yurttaşlık bilgisine ve hayat bilgisine sahip, temel insani değerlere, vicdana, ahlaka vb. haslara sahip olduğum için buradayım. Bizler yani kendilerini ifade etmek konusunda daha şanslı olan insanlar, kendilerini ifade etmek konusunda şansı olmayan, ezilenlerin, her kesimden mağdurun sesi, sözü olmak zorunda. Yazmanın, ses çıkarmanın temel varoluş nedenlerinden biri olduğu için buradayım. Temel adil yargılanma hakkı, demokrasi hakkı, kendini anadili ile ifade ve savunma hakkı için buradayım. Ne olursa olsun kaç kişi ölürse ölsün, bir gün bu ülkede bu toplumda gün gelecek herkes kendi anadilinde konuşacak, eğitim alacak ve kendini savunacak. Buraya ulaşılacak. Buraya ne kadar erken ulaşırsak yani gökdelenler yerine temel insani değerleri yükseltmeyi hayat programımızın baş unsuru yaparsak bu sorunu kısa, kestirme ve çabuk şekilde hallederiz. Bugün içinde yaşadığımız bu toplumsal kültürde şiddetli bir uçuruma doğru gidiyoruz. Ciddi bir düşmanlık dili ve düşmanlık kültürü tesis ediliyor. Bir hınç ve öç dili en tepeden en aşağı varana kadar ağır bir kutuplaşma içerisinde.. Konu ne olursa olsun futbol maçından herhangi bir kitabın tartışılmasına varana kadar dilimizi bu düşmanlık, hınç ve öç kültürü belirliyor. Dilimiz ayrı olabilir, dinimiz ayrı olabilir, ideolojimizin ayrı ya da aynı olabilir ama bir arada yaşamak zorunda olan insanlar birbirini anlamanın, dinlemenin, dokunmanın dilini temel alan insani değerlerini bulmak durumundadır.
BUNLAR BARIŞIN TALEPLERİ
Nur Sürer:
AÇLIK grevindeki tutsakların talepleri karşılanmayacak talepler değil. Nedir? Anadilde eğitim, dünyanın her ülkesinde olan bir şey. Gidip başka ülkelerde akıl veriyoruz ya ama kendi ülkemizde yapmıyoruz. Anadilde savunma, adam Türkçe’yi bilse de annemin bana öğrettiği dilde savunma yapmak istiyorum diyor bu doğal bir hak değil mi? Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması.. Kalksın artık! Bu ülke gerçekten barışa gitmek istiyorsa bunlar ağır istekler değil. Bu istekler sadece Kürt tutsakların istekleri değil bunlar bu ülkede barış içindeyi yaşamayı düşünen insanların da isteği. Bunlardan bir tanesi de benim. Bu tanık olduğumuz 3. açlık grevi ve diğerlerine asla benzemeyecek kadar ağır. Kendileri de söylüyor ya ‘Kürt kardeşlerim Kürt kardeşlerim’ diye, hiçbir insan kardeşine bunları yapmaz.
BAŞBAKAN SİZ İNSANSINIZ, NASIL BÖYLE KONUŞUYORSUNUZ?
Mehmet Bekaroğlu:
BEN kişisel olarak ölüm oruçlarının siyaset aracı olarak kullanılmasına karşıyım. Bugün yapılan açlık grevlerinde talepler dünden farklı. Cezaevi koşullarıyla ilgili değil, siyasi talepler. Siyasi talepler diye yapılmayacak talepler değil. Çok basit talepler. Zaten tecrit 14 aydır devam ediyor. Rahat bir şekilde kaldırılabilir. Anadilde savunma zaten 4. yargı paketiyle hükümetin gündeminde. Evet bu adımlar atılmazsa bu adımları atmayanlar bu ölümlerden sorumlu olacak. Bu iş Kürt meselesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden Kürt meselesinin çözülmesi lazım. En temel problem güven problemi. İşte açlık grevleri, ölüm oruçları bu problemin aşılması için bir fırsata dönüştürülebilir. Sayın Başbakan siz insansınız, Müslümansınız nasıl böyle konuşabilirsiniz? İnsanların 3 ay evvel yedikleri yemeklerden, cezaevinde besleniyorlar, şov yapıyorlar diyorsunuz. Ölümler üzerinden nasıl böyle konuşabiliyorsunuz. Hemen bugün vazgeçin. Hemen bugün çıkın bir açıklama yapın, bundan siz kazanacaksınız. Türkiye kazanacak. Hepimiz kazanacağız ve inanın bu bir fırsattır. Kürt sorununun çözümü, güven probleminin çözülmesi için de bu bir fırsattır.
TALEPLERE KULAK VERİN, ACILAR DİNSİN
Zülfü Livaneli:
İKİ somut talep var. İlki anadilde savunma hakkı. Bu en temel haktır. Yıllardan beri Türkiye zaten Kürt dili konusunda bu kadar yasak uygulamasaydı biz 40-50 bin insanımızı kaybetmezdik. Bugün de anadilde savunma konusu AKP kongresinde yazıldı. Resmen ilan edildi. “Biz anadilde savunma hakkını vereceğiz”. İkincisi de tecrit konusu. Biz görüşeceğiz dendi Öcalan’la. Peki bu iki temel konuya evet deniyorsa ve Adalet Bakanı ”Tamam sesiniz duyulmuştur biz gerekeni yapacağız” diyorsa arkasından sayın Başbakan’ın, “Tamam bu konular çözülmüştür. Dileğimiz bir an önce bırakmaları” demek yerine kuzu kebap edebiyatına sarılması ve onun ardından talimat almış basının bunlar kuzu yedi, burada kebap yedi falan gibi haberler yapılması. Amacımız burada hayat kurtarmak. Bazıları düşünebilir “Efendim onlar orada ölürse ölsünler zaten cezaevinde”. Öyle değil arkadaşlar. Yapılan her idam her zulüm sonunda bütün bünyeyi hastalandırıyor. Toplum çürüyor. Bunu da Diyarbakır’da olan bir olay olarak göremeyiz. Toplum hastalanıyor. Bir an önce hayat kurtarmak için Sayın Başbakana sesleniyoruz. Üslubunuzu değiştirin. Lütfen taleplere kulak verin ve hep birlikte bu acılar dinsin..
BU BİZİM DAVAMIZ
Önder Çakar:
CEZAEVİNDEKİ arkadaşlar okuyabilecek mi bilmiyorum ama ben onlara sesleneceğim. Bu direnişi saygıyla selamlıyorum. Onlar ülkemize demokrasiyi getirecek güç . Bütün kalbimizle gücümüzle onların arkasındayız. Hepimiz biliyoruz ki ülkemize demokrasi ancak Kürt sorunu çözülürse gelir. Bu davanın peşindeyiz, önündeyiz, yanındayız. Bu dava bizim davamız.
SANAT TAM DA ŞİMDİ LAZIM
Gülten Kaya:
DESTEKLER yükselmiş gibi gözüküyor fakat bütün bunlar açlığı durdurmaya yetmiyor Dolayısıyla vicdanların sahiden ortak bir yerde buluşması gerekiyor. Bütün siyasi yorumlardan ve aidiyetlerden öte insan olma noktasından yola çıkarak bu sesi büyütmek gerekiyor. Çünkü insanlar ölecek.. Sanatçıların elbette hassasiyeti çok güzel ama bugün meslek örgütlerinde istatistik yaptığınızda bu değil sanatçıların sayısı, sanat tam da böyle zamanlarda lazım. Sanat insani zeminlerde kendini göstermek zorundadır. Sanatın sesi yüksektir, toplumun her kesimine ulaşır.
MECLİSTE ÇÖZÜLMELİ
Şerif Gören:
TÜRK ve Kürt halkları kardeştir. Sadece Çanakkale’de, Kurtuluş savaşında kardeş değil; her zaman... Onlar da bu ülkenin yurttaşları. Artık bu mesele çözülsün. Bitsin! Görev kimdeyse, yetki kimdeyse bence artık meclise gelmeli, BDP de yetkiyi eline almalı diye düşünüyorum.
ÖLMESİN O ÇOCUKLAR
Mustafa Alabora:
BEN sadece bir birey olarak onların ölmemesi için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum. Ama politikacılar kalkıp da açlık grevi yok diyorsa ben ne diyebilirim ki. Ne olur sağduyulu olalım. Kendisi Şeyh Edabali’nin ‘İnsani yaşat ki devlet yaşasın’sözünü diyor. Sözünü tut Sayın Başbakanım, insanları yaşat ki devlet yaşasın. Ölmesin o çocuklar.
Evrensel'i Takip Et