21 Mayıs 2017 22:32

Savaşa karşı sahneden yükselen sesler

"Savaşlarda nice çocuklar anneler babalar aileler ölüyor. Savaşmak yerine barışa gidebiliriz."

Paylaş

Oruç Reis Anadolu Lisesi’nden tiyatro oyunu sergileyen bir grup öğrenci ile bir araya geldik.

Maurice Rostand’ın Birinci Dünya Savaşında oğlunu kaybetmiş bir aileyi ve oğullarını öldüren genç askeri konu alan bir oyun. Savaşta oğlunu kaybeden annenin milliyetçi babaya karşı söylediği  “Ah şu millet isimleri, oğullarımızı bunlarla öldürüyorlar. Ah! Hans Gaspar bizim hakiki düşmanlarımız Fransızlar değil; hangi milletten olursa olsun savaşı hazırlayan politikacılar, devam ettiren gazeteler ve bu vesileyle zengin olan siyaset tüccarlarıdır. İşte benim oğlumu öldüren hiçbir zaman affetmeyeceğim insanlar bunlardır. Ben kendimi oğullarını kaybetmiş Fransız analarına hiçbir şeylerini kaybetmemiş Alman analarından daha yakın hissediyorum” sözleri aslında oyunu özetliyor.

Nasıl bir ekipsiniz?

Seray: Ekibimiz dışarıdan aslında birbiriyle alakası olmayan 15 tipin birleşmesiyle oluştu. Kısa bir süreleri olan ve ne yapacağına dair hiçbir fikri olmayan bir tür “topluluk” olarak başladık.

Ahmet: Ekibe geç girmiş olmama rağmen çok iyi adapte olduk. Tüm ekibin oyun için elinden geleni yaptığını düşünüyorum.

Tuğba: Fırlama bir ekibiz diyebilirim, hayatımda oldukları için çok mutluyum ve hiçbir zaman çıksınlar istemiyorum.

Hazırlık süreciniz nasıldı?

Seray: 7 ay boyu durmaksızın çalıştık. Gerektiğinde evimiz okul, ailemiz ekip oldu.

Ahmet: Ben 2 ay sonra dahil oldum. Sorunlar oldu ama harika zamanlar geçirdik. Sürecimizin temeli eğlence ve tecrübe gayesindeydi.

İlayda: Hazırlık çok eğlenceli geçti bazen gerginlikler yaşadık, kendi aramızda tartışmalarımız oldu elbette ama hiç pişman değiliz iyi ki yapmışız.
Bu süreçte nasıl sorunlarla karşılaştınız?

Fatih: Ailem arkadaşlarım herkes son sınıftayken katılmamın saçmalık olduğunu söyledi. Ama ben kimseyi dinlemedim ve tiyatroya başladım. Bana iyi geleceğini biliyordum.

Seray: Sanat yapıyorsanız sorunu göze almalısınız. Rollerin dağılımı sorun oldu. Baba (Hans Gaspar) rolünü yaklaşık 12 defa değiştirmek zorunda kaldık. Ben dahil herkes en az bir kere Baba rolünü oynamışızdır. Fakat bir şekilde birbirimizi idare ettik, açıklar kapandı ve sahne aldığımızda aksaklık olmadan oynadık.
Ahmet: Bu değişiklikler bizim motivasyonumuzu düşürdü fakat elbette ki harika ekibimiz, hocamız ve bize çok yardımı dokunan Berk abimizin desteği ve birliğiyle tüm sorunları bir kenara atıp oyunumuzu ortaya çıkardık.

Tuğba: Bir evrede hiçbirimiz karakterimize doğru düzgün bağlanamıyorduk. Oyunu değiştirme kararı aldık. Bir komedi oyunu seçtik. Ama bunu hiçbirimiz oynamak istemiyorduk. Tekrar eski oyuna geri dönmek istedik, farkına varmadan karakterimizle bir olmuştuk.

Hazırlık aşamasında yeterli destek gördünüz mü?

Şevval: Bazı hocalardan destek gördük, bazı hocalarımız ise destek vermedi.

Seray: Pek sayılmaz. Sanata herkes aynı bakmadığı için, sürekli dersten kaçan boş insan imajı taşıdık. Bizi en çok yoranlar öğretmenlerimiz oldu. Bir şekilde birbirimize yettik ve üstesinden geldik. En çok desteği de bazı öğretmenlerimiz verdi.

Tuğba: Yeterli destek gördük. Hazırlık aşamasında bize inanmayan insanlar da oldu ama biz bize destek olanlarla birlikte başardık, bu duygu tarif edilemez.

İlayda: Büyüklerimiz ilk başta hocamız, bizi çalıştıran abimiz Sayın Berk abi, gerçekten bize çok büyük bir destek verdiler. Ekipteki herkesin emeği çok büyük.

Oyunda işlenen tema hakkında ne düşünüyorsunuz? Tepkiler nasıldı?

Fatih: Çevremin tepkileri sınav senem olduğundan için pek iç açıcı olmadı. İnsanların tiyatroya bakış açısını değiştirmek, içlerinden birinin de neler yapabileceğini, onlar için de zor olmadığını göstermek çok zevkliydi. Tiyatronun eğitici ve öğretici olduğunu bu sayede gösterdim. Oyunumuzu sahneledikten sonra aldığım dönütler en güzel hediyeydi. İnsanları tiyatroya yakınlaştırdığım, bakış açılarını zor ama güzel bir yolla değiştirebildiğim için çok mutluyum.

Seray: Günümüzde anti-militarist oyunlar çölde yağmur gibi. Söylemek istediklerimizi, hepimizin içinde kalanları tek oyunda görmek, oyuna hemen başlamak istememize sebep oldu. Oyunun teması yaşadığımız dönemle paralel. Bu yüzden oyunda gündemimizi bulduk. Savaşın, koyu milliyetçiliğin ve aile olmanın mükemmel bir uyumla hayat bulması takdir edildi. Muhteşem tepkileri görmek gözlerimizi yaşarttı. Yıl boyu yaptıklarımızın karşılığını tek alkıştan, tek sözden, sahne arkasında ağlayandan aldık. Bize “ekip olmak” kavramını öğretti. Hatta ekip biraz soğuk, biz bir aile olduk. Sanat için, emek için, kendimiz için herkes için olmayanı oldurduk!

Ahmet: Biz bu oyunla savaşı gerekli bulan insanların kafasında küçücük bir kuşku bıraktıysak başarılıyız demektir. Savaş hiçbir şeyi çözmez; sadece annelerin, babaların, çocukların gözünde kocaman bir yaş bırakır. İlk olarak ailemden gerçekten çok güzel dönütler aldım, beklenilen seviyenin çok üzerinde bir oyun çıkardığımızı düşünüyorlar. Öğretmenlerim ve arkadaşlarımdan beğenilerini sunan yorumlar aldım. Bunları hak ettiğimizi düşünüyorum.

Tuğba: Savaş karşıtı bir birey olduğum için oyunla çabuk bağlandım aynı zamanda oyundaki karakterim de savaşa karşı bu nedenden dolayı bu temayı çok sevdim. Tepkiler de bu yöndeydi.
Şevval: Ne olursa olsun savaş hiçbir zaman desteklenmemelidir. Millet, ırk ayrımı yapılmamalıdır.Ailem ve çevrem takdir etti.

Kıvanç: Oyunda işlenen tema doğru çünkü devlet adamlarının hırslarından can veren insanların yaşadıkları çok zor ve üzücü. Oyunumuzda buna yer vererek doğru yaptığımızı düşünüyorum.

Utku: Verdiği mesaj çok hoşumuza gitti. Savaşlarda nice çocuklar anneler babalar aileler ölüyor. Savaşmak yerine barışa gidebiliriz.

ÖNCEKİ HABER

Galatasaray Lisesi’nden Anadolu’ya uzanan bir serüven

SONRAKİ HABER

Denizlerin mirası mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...