04 Aralık 2016 07:33

Ünlülerin tanımıyla Mozart

Ahmet Say, uzmanların dilinden Mozart'ı yazdı.

Paylaş

Ahmet SAY

Nedendir bilmiyorum, bugünlerde birçok gazete ve dergi, benden “Mozart” üzerine bir yazı istiyor. Kimseyi kıracak değilim. Şöyle düşündüm: Mozart üzerine benim görüşlerimle birlikte, bu işi benden daha iyi yapan uzmanlardan alıntılar yapsam hem değişik hem de daha sağlam ve sağlıklı olmaz mı?

Şunu da belirteyim: Böyle bir seçme yapmak, oturup kendi kafama göre yazı yazmaktan daha kolay değil; her neyse, bu işi kabullendim, çaresi yok!

*
Bütün dâhiler göklere uzanmış, Mozart ise gökten düşmüştür. (1875 ile 1965 yılları arasında yaşamış olan, çağımızın derinlikli hümanisti Albert Schvveitzer).

*

Mozart, Aydınlanma Çağı’nın büyük Fransız düşünürlerinin etkisinde yaşadı. Dolayısıyla araştırmacılar onu “Aydınlanmanın bestecisi” olarak nitelemekte zorlanmayacaktır. Ne yazık ki bu pek öyle basit değil! Dönemin bakış açısıyla Mozart, eğitimli bir kişiden beklendiği şekilde devrimci düşüncelere pek açık değilmiş gibi gözüküyordu. O daha çok, yüksek bir eğitim, bilgi ve görgüye sahip olduğu müzik alanının insanıydı. Mozart, müzik dışındaki konularda geniş ve derin bilgiler edinme olanağını bulamamıştı. “Harika çocuk” olgusunun gerçekten “korkunç” yaşamını sürdürüyordu. Çocukluk yıllarından başlayarak kötü posta arabalarıyla ülkeden ülkeye ve saraydan saraya yolculuk edip berbat hanlarda geceleyerek hep aynı umutla yaşıyordu: Beste siparişi alma, bir velinimet bulma, yeni konserler verme olanağının kovalayışı içindeydi. (Hanns Eisler: 1898-1962 yılları arasında yaşamış olan Alman besteci ve müzik tarihçisi).

*

Mozart, eylemleri, eserleri ve aydınlanmacı kişiliğiyle mücadeleci klasik hümanizmin anıtsal bir temsilcisidir. Bize hep “hayalperest”, ya da bir “oyun çocuğu” olarak tanıtılan bu büyük besteciye daha yakından bakmak gerekir. 

Mozart’ın aktif ve tutkulu bir mason örgütü üyesi olduğu herkesçe bilinir. Masonluk, 18. yüzyılın büyükçe bir bölümü boyunca, insancıl yaklaşımların geliştirilmesine ve feodal koşulların aşılarak burjuva özgürlükçü ilkelerin uygulanmasına adanmış bir çeşit dünyevî tarikat özelliğindeydi. Üstelik, masonluğun bu tür etkinlikleri, Avrupa’nın çoğu ülkesinde şiddetle bastırıldığı bir dönemde sürdürülüyordu. Masonlar, feodal sınıf ayrıcalıklarına olduğu kadar, şoven dar kafalılığa da karşı çıkıyor, yeni bir hümanist kavrayışın ilkelerini savunuyordu: Uygar insanlığın dayanışması, köleliğin yok edilmesi ve dünya barışının sağlanması. (Ernst Hermann Meyer: 1905-1988 yılları arasında yaşamış olan Alman müzikolog ve besteci. Hanns Eisler’in öğrencisiydi.)

*

Mektuplarında yazdıklarından anlaşılacağı gibi, Mozart’ın aristokrasiyi küçümseyişi, prensler ve hatta imparator karşısında bile sınır tanımaz. Annesi öldüğünde, bir arkadaşına yazdığı mektupta, yaptığı yardımlardan dolayı ona teşekkür edip dostluk duygularını şöyle açıklamıştır:  

Bildiğiniz gibi, en iyi ve gerçek dostlar yoksullardır. Zenginler, dostluk nedir bilmez.

Mozart’ın bu gibi nitelemelerinin yanı sıra, dikkate değer bir mektubunda şunlar yazılıydı:

Bana kalırsa bu bir para evliliği, başka bir şey değil. Ben böyle evlenmek istemem. Karımı mutlu etmek isterim, ama mutluluğu onun sayesinde elde etmekten kaçınırım. Soylular, aşk için değil, yalnızca çıkarları ve bir sürü ikincil amaç için evlenirler. (Georg Knepler: 1906-2003 yılları arasında yaşamış Avusturyalı piyanist, orkestra şefi ve müzik tarihçisi).

*

Hiç kimsenin yaşamı, Mozart’ın yaşamından daha zorlu olmadığı halde, o yine de mutluydu. Sefalet ve hastalıkla bitip tükenmez bir mücadeleydi onun başına gelenler. Ölüm buna son verdi. Otuz beş yaşındaydı. Peki, mutluluğunun kaynağı neydi? Her şeyden önce, batıl inançlardan arınmış, akılcı, güçlü ve sarsılmaz kişiliğiydi. Kilisenin etkisi, ona yanaşamamıştır bile. (Romain Roland: 1866-1944 yılları arasında yaşamış olan ünlü Fransız demokrat, hümanist yazar ve müzikolog.)

*

Mozart’ın müziğinde anlam, doğallık ve nitelik uğruna biçim güzelliği bir yana itilmediği gibi, doğallık ve nitelik de boş bir göz boyamacılık durumuna indirgenmemiştir. Mozart, komik operaya trajik operanın zenginliğini vermeyi başardığı kadar, bunun karşıtını da yapmış, tragedyanın ağırlığını ve gerilimini yumuşak, eğlendirici öğelerle gidermeyi bilmiştir. Çalgılara insan sesinin ruhunu ve soluğunu öylesine sindirmiştir ki, senfonilerinin ağır bölümleri birer arya gibidir; çabuk bölümleri ise parlak opera finallerine benzer. Öte yandan Mozart, insan sesini de olgun bir senfoni bestecisi ustalığıyla değerlendirmiştir. Düpedüz, içtenlikli, güleç yüzlü melodi yaratmakta kimse onunla yarışamamıştır. Müzikte ne tam Almanlığını, ne sonradan olma İtalyanlığını açıkça görebilirsiniz. Güzellikle niteliği, Alman ruhuyla İtalyan ruhunu, hüzün ile gülmeceyi, sahneyle müziği, çalgılarla insan seslerini, melodiyle çokseslilik tekniğini bilinçle bir araya getirebilen Mozart, müzik tarihinin mutlu çağında deyiş terazisinin kefelerini tam dengede tutmak için yaratılmıştır sanki. (Curt Sachs: 1881-1959 yılları arasında yaşamış olan ünlü Alman müzikolog.)

*

Mozart, bazı piyano konçertolarını birkaç günde yazmıştır. Konser için kentten kente gidip dolaşırken meselâ faytonda yazmış, gittiği yerde sabah orkestrayla provasını yapıp aynı akşam seslendirmiştir. Günümüzün yorumcusu da buna yatkın olmalıdır: Piyano çalmak, parmak alışkanlığıyla tuşları tıngırdatmak değildir. Piyano çalmak, müziği notadan damıtarak akıtmaktır. Piyanist, Mozart’ın melodilerini “Sihirli Flüt” operasındaki Papageno gibi aktarabilmeli, Figaro ile sevgilisinin düet’ini tuşlar arasına sızdırabilmelidir. (Fazıl Say, Uçak Notları adlı kitabından).

ÖNCEKİ HABER

İktisatçı Kozanoğlu’dan kriz uyarısı!

SONRAKİ HABER

Yedigöller'de kış güzelliği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...