09 Ekim 2016 04:26

Ayıyla yatağa girmek

Özer Akdemir İzmir'de Büyükşehir Belediyesinin TÜPRAG altın madeni sponsorluğunda 3. İş Sağlığı Güvenliği Zirvesi’ni düzenlemesi ile ilgili yazdı.

Paylaş

Özer AKDEMİR

Nerden nereye...

İzmir Büyükşehir Belediyesi için bu söz. 20-21-22 Ekim tarihleri arasında Tepekule Kongre Merkezinde gerçekleştirilecek olan 3. İş Sağlığı Güvenliği Zirvesi’nin sponsorlarından birisi de İzmir Büyükşehir Belediyesi (İBB). Etkinliğin ana sponsoru ise TÜPRAG Altın Madeni!

Kim bu TÜPRAG Altın Şirketi ve Büyükşehir Belediyesi ile yan yana gelmesinde ne sakınca var? 

Yazalım; Uşak’ın Eşme-Ulubey ilçeleri arasında Avrupa’nın en büyük altın madenini işleten şirketin bir madeni de İzmir’de var. Hem de “İzmir için yaşamsal önemde” olan bir yerde. Bu “yaşamsal önemde” sözünün 4-5 yıl önce bu madenle ilgili bir konuşmasında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na ait olduğunu hemen belirtelim.

TÜPRAG’ın, İzmir’e kuş uçuşu 20 kilometre uzaklıkta, kenti tepeden gören 700 metre yükseklikte Efemçukurunda 5 yıldır işlettiği altın madenine biraz daha yakından bakalım. Bu maden kente su sağlayan barajlar havzasında. Tahtalı Barajına komşu ve 300 bin İzmirli’nin içme suyunu sağlaması planlanan Çamlı Barajı’nın ise “mutlak koruma havzası”nda. İşte bu nedenle AKP Hükümeti, devlet hazinesinden beş kuruş çıkmadan İBB tarafından yapılması planlanan Çamlı Barajı’nın yapımı için gerekli izinleri vermiyor. 300 bin İzmirli bir altın madeni edemiyor AKP’nin gözünde!

Devam  edelim; Efemçukuru köyü üzümcülükle ünlü bir orman köyü. Köy, baraj havzasında kaldığı için köylüler yıllarca çivi çakamamış ama ne garip bir ülkede yaşıyoruz ki koskoca bir altın madeninin çalışmasında beis görmemiş yöneticiler! 

Altın madeninin bulunduğu alan İzmir’in tek yüzeysel su toplama havzası. Sularının büyük çoğunluğunu yeraltı kuyularından karşıladığı için yüksek arsenik oranını arıtmadan şebekeye veremeyen, bu nedenle de milyonlarca lira masraf yapmak zorunda kalan İBB bir dönem ormanların içinde, yüksek rakımdaki bu bölgede Çamlı Barajı’nın yapımı için çok uğraş verdi.

Aziz Kocaoğlu, onlarca sayfalık dosyalar hazırlatarak Ankara’nın yollarını çok arşınladı. Bu barajın kentin içme suyu için neden yaşamsal önemde olduğunu bilimsel raporlarla ortaya koydu. Ekoloji ve meslek örgütlerinin “İzmirlinin içme suyunun korunması için İzmirlilerle birlikte mücadele edelim, tüm kenti, kentliyi karşılarına alamazlar. Yeter ki siz kentlileri mücadeleye çağırın” tekliflerini başkan kendisinin iş yapma tarzının “kırmadan dökmeden, anlaşarak” olduğunu belirterek reddetti. Sonuçta Ankara’dan; “Başkan bu maden işletilecek. Gel sesini çıkarma, altın üretimi bittikten sonra şirket Çamlı Barajını sana bedava yapıp teslim etsin” gibi son derece “ahlaksız teklif”lere muhatap olarak eli boş döndü.

Aziz Kocaoğlu, daha birkaç yıl öncesine kadar Efemçukurunda yapılan Üzüm Festivalinde (Şimdi altın madeni gündeme gelmesin diye Efemçukuru değil komşu köy Kavacık’ta yapılıyor) yaptığı konuşmada bakın ne diyordu; “Bu konu çok hayati. Bu konu İzmir için çok önemli. Tüm İzmirli hemşerilerimin sadece Efemçukuruna değil, sadece enfes üzüme değil, kendine, suyuna, ülkesine sahip çıkması gerek. Konu bu kadar önemlidir. İnsanımı korumak için, ülkemin suyunu, havasını, toprağını, korumak için sonuna kadar mücadele edeceğime buradan namusum şerefim üzerine söz veriyorum”.

Bu sözlerden bir yıl sonra maden üretime geçti. Şu anda 5 yıldır üretimde. Ne mi oldu bu süre içerisinde; maden çalıştıktan sonra bölgedeki yeraltı yerüstü suların ağır metal yönünden kirlendiği bilirkişi raporlarıyla ortaya serildi. Su havzasındaki Efemçukuru Köyünün kuyuları ağır metal kirliliği nedeniyle mühürlendi. Köye 1.5 yıl tankerlerle su taşıdı İZSU! Maden civarındaki köylülerin onlarca koyunu, keçisi, atı, yöredeki derelere karışan kimyasallar nedeniyle zehirlendi, öldü...

BUNDAN ÖTESİ MADENE ORTAK OLMAK

“Ya bu maden çalışmayacak, ya da biz İzmir’e taşıyacak yeni bir yer arayacağız” sözü de Aziz Kocaoğlu’nundur. Kocaoğlu, halkla birlikte mücadele yerine bürokratik belediyeciliği tercih ettiği için bugün İzmir’in damında 5 yıldır bir altın madencisi şirket harıl harıl üretim yapıyor. Sularımız, topraklarımız kirleniyor. Madenin çalışmasına engel olamayan, “işimiz Allaha kaldı” çaresizliğine kadar gelen Kocaoğlu yönetimindeki İBB adeta evrimini tamamlayarak madenle ortak etkinlik yapma noktasına kadar geldi. Bundan ötesi madene ortak olmaktır. Madene göz yummakla, ortak olmak arasında bir fark da yok aslında. Nasıl olsa öyle de kirleniyor sular, doğa, böyle de... 

Kocaoğlu ve İBB, ketimizin, hepimizin geleceğine ipotek koyan altıncı şirketle barış imzalamış olabilir. Bütün bilimsel raporlara rağmen, ki bunların hepsi İBB’nin ve Kocaoğlu’nun elindeki dosyalarda var, altıncı şirketle mücadele etmeyi bırakıp, etkinlik ortaklığına soyunmanın “Ayıyla yatağa girmek”ten öte bir anlamı daha var: İzmirliler, AKP hükümeti sizin sularınızın kirlenmesi pahasına altın madenini tercih etti. Zaten ülkenin her yanında yaşamı, doğayı, emeği-emekçiyi değil sırtını yasladığı sermayenin hükümeti olarak, onun yararına çalışıyor. Burası 15 yıldır biliniyor, amenna. Ama İzmir’in yerel yöneticileri de “gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde”ler! Bundan da haberiniz olsun... 

ÖNCEKİ HABER

Caracol ve Kolombiya referandumu

SONRAKİ HABER

Kıbrıs’ta tiyatronun birleştirici gücü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa