25 Mart 2009 01:00
GÖZLEMEVİ
Bir televizyon kanalı ve bir program
Uluslararası gururumuz Fazıl Say, akşamlardan bir akşam kalkıyor Çiğdem Anad, Pınar Kür, Müjde Ar ve Aysun Kayacı ile beraber olmaya gidiyor.
Türkiyenin onur konuğu olduğu 2008 Frankfurt Kitap Fuarının etkinlik programına alınmayan Nâzım Hikmet Oratoryosu gündeme geliyor ya da getiriliyor, konuşuyorlar.
Fazıl Say, bestecisi olduğu Nâzım Hikmet Oratoryosunun, maliyetli olduğu gerekçesiyle Frankfurt Kitap Fuarına götürülmediğini söylüyor. Sayın ardından Genco Erkal ile devam eden yayın sırasında, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da telefonla yayına bağlanmaz mı? Bağlanıyor. Nâzıma duydukları saygıyı ballandırıyor. Bizim Nâzım ile ilgili yaklaşımımız onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli deyiveriyor. Fazıl Sayın, Genco Erkalın, Zuhal Olcayın, Güvenç Dağüstünün Nâzımın sırtından para kazandıklarını ima ediyor. İma yollu suç isnadını Türkiye Cumhuriyetinin anlı şanlı koskoca bakanı yapıyor. Söylerken gözlerinin içini göremiyoruz, ama sesinden belli ediyor: Utanmıyor.
Elbette doğru demiyor, zevahir kimse, aklınca onu kurtarıyor. Nâzım Hikmet Oratoryosunun aylar önce programa alınmasına karşın, sonradan Nâzımlı açılış konserinden cayıldığını bildiğimizi sanki bilmiyor, durumu TRT 2deki konuşmasında Nâzımın ideolojisi ve ilişkileri bakımından Rusya için anlamlı olabilir, fakat Almanyaya uygun düşmez biçiminde açıkladığını unutuyor. Fazıl Sayın bestelediği Nâzım Hikmet Oratoryosunun, Frankfurt Kitap Fuarının 2008 yılı konuk ülkesi Türkiye projesinde yer alacağını çok önceden açıkladığını safdiller, kerizler unutmuştur sanıyor. Besteci-Piyanist Fazıl Saya, şiirleri seslendiren Genco Erkala, Vokalist Zuhal Olcaya, bariton Güvenç Dağüstüne durumu haber vermemek, en hafif deyimiyle terbiyesizlik Biliyor, bilmezden geliyor. Densizlik etmiyor, densizliğin boyutlarını deliyor. Bu sanatçılar, ekim ayı programlarını Frankfurt Kitap Fuarına göre oluşturmuşlardı, bir halt ettik onları maddi manevi kayba uğrattık. Bir özür borcum var demiyor, zeytinyağı örneği vererek güya üste çıkıyor. Sanatçıya saygısızlığını gösteriyor.
Kararın bütçenin açık vermesi nedeniyle alındığı kıtır beyanını o günlerde de kimse yememişti. Buram buram saçmalık kokan mazeret, esasında hepimizi turnusol sınavından geçirmişti. Frankfurt Kitap Fuarı-Konuk Ülke Türkiye Programının ta 2008in Ocak ayında açıklandığını; Orhan Pamukun konuşması, Yaşar Kemal sergisi gibi etkinliklerle birlikte, 15 Ekimdeki açılış gecesi verilecek gala konserinde Fazıl Sayın Nâzım Hikmet Oratoryosunun çalınacağı bilindiği halde, son dakikada alınan bütçe yetmedi mazereti o günlerde de hiç mi hiç içimize sinmemişti. Bak sen hele demiştim (Evrensel/Gözlemevi-29 Temmuz 2008); karar alınırken bütçe yapmamış mıydın? Sanatçıları görevlendirirken bütçen yok muydu? O halde?.. O halde, bütçeleşmemiş programa onay veren yetkili/sorumlu açığa alınmalı, sopalanmalı, ne bileyim bir biçimde mutlak ve derhal cezalandırılmalı. Yani yememiştim.
Sosyal demokrat eskisi bakan, şimdi de; Bizim Nâzım ile ilgili yaklaşımımız onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli diyor. Derken Fazıl Sayın da, Genco Erkalın da, Zuhal Olcayın da, Güvenç Dağüstünün de gerçek birer sanatçı olduklarını unutuyor.
Evet!.. Gerçek birer sanatçı onlar.
Onlar sanatı bir duyguyu, bir düşünceyi anlatmak amacıyla kullanırlarken, ticari amaçlarını hiçbir dönemde ön planda tutmadı, tutmuyor.
Özetlemem gerekirse; işin gerçeği şu ki, Fazıl Say, Nâzımın sırtından para kazanmıyor ama bakan, Fazıl Sayın sırtından kendi kesimine oy aparıyor!..
ÜSTÜN AKMEN
Evrensel'i Takip Et