27 Nisan 2010 01:00
ALBATROS
Bu yıl 24 Nisan İstanbulda çok farklı bir biçimde anıldı. Türkiyede aydın ve yazarların toplu tevkifatının ilk örneği olan bu tarihten tam 95 yıl sonra, Haydarpaşa İstasyonu önünde İHD en anlamlı eylemlerinden birini gerçekleştirdi.
Unutmanın sis perdesi altına saklanan gerçeklik gün ışığına çıkıyordu.
Aydınların resimlerini ellerinde tutan cesur insanlar şu soruyu yöneltiyorlardı:
Neredeler?
Donde esta?
Latin Amerikada Mayıs Alanı Anneleri, bu soruyu yıllarca yönelttiler egemenlere:
Neredeler?
Cumartesi Anneleri de bu hafta, Galatasarayda, kendi yakınlarının resimleri ile birlikte, 95 yıl önceki bu ilk kitlesel kayıp olayının kurbanlarını buluşturuyordu.
Ne anlamlı bir buluşmaydı bu.
Çünkü bu ülkede kıyım yapan, hep aynı anlayış idi.
Kolektif hafıza puzzlenin yitik parçalarını birleştiriyordu artık.
Ve akşam Taksimde Irkçılığa Dur De İnisiyatifi, tam bu anlayışı deşifre ederek, Türkiyeli aydınları, 95 yıl önce yitirdiğimiz Ermeni aydınlarının anısına bir araya getiriyordu.
220 aydının toplandığı özel tren Ankara istikametinde Haydarpaşadan yola çıkarken, aslında bunun o anda meçhule bir katar olduğunu kim biliyordu ki?
O gece Ankaraya trenle giderken ben de, Ermeni aydınlarının bu yolculukta neler düşündüklerini, hangi endişeler ve umutlar sarmalı içinde olduklarını düşünüyordum.
Galler ülkesinden gelen dostum Eilian ile birlikte.
O da kendi deyimiyle küçük bir milletin çocuğu olduğu için bu trajediyi çok daha içten bir biçimde algılayabiliyor ve paylaşabiliyordu.
Galler ülkesinde 1915 kurbanları anısına küçük bir anıt var, Cardiff kentinde.
Bu anıt da saldırıya uğradı.
Uzun zamandan beri yollardayım. 36 saat havada kaldım toplam. Torontoda Tokatlı hemşerilerimi gördüm. Montrealda İstanbulluları, Sivaslıları. Sonra Sao Paoloya geçtim. Maraşlılar, Diyarbakırlılar, Adanalılar, Dörtyollular Hepsi Ermeni kimliklerine bağlı. Ama 85inde bir amca, Maraş şivesi ile, kolumu kessen buradan, Maraşlı çıkardiyor. Ve hepsi Niçin buralara savrulduk sorusunu yöneltiyor. Sao Paoloda 30 bin kişilik bir Ermeni toplumu var.
Geçtiğimiz günlerde, Yeni Zelanda Başbakanının da katıldığı Çanakkale Savaşlarında iki taraftan ölenlerin birlikte anıldığı bir tören vardı.
Ne kadar medeni idi iki taraf da. Emperyalist bir savaş uğruna ölen çocuklarını birlikte anıyorlardı.
Ama bu ülkenin yitik Ermeni çocuklarını anmak bir sorun oldu her zaman.
Birinci Dünya Savaşında Türkiye savaşı başlatan taraftı.
Türk bayrağı çekilmiş Alman zırhlılarının, 1905 Devriminin kenti Odessayı bombalaması ile.
Çanakkale Savaşları da bu saldırının sonucu idi.
Alman işbirlikçisi İttihat Terakki zorbaları, Turan İmparatorluğu hayalleri uğruna Allahuekber Dağlarında Ermeni askerler de [ Ermeni askerleri öven bir açıklama da yapmıştı Askeri kırdıran Enveri Paşa] dahil bu ülkenin çocuklarını dağlarda dondururken, Çanakkalede de Ermeni askerler de dahil bu ülkenin genç, en önemlisi üniversite gençliğini kırdırıyordu.
Evet, Çanakkale zaferi Ama Almanlar da bu zaferi kendilerinin zaferi sayıyorlardı. Toplar ve komuta onlarda olduğu için.
Ama emperyalist savaşta kırılan ise Anadolu çocukları idi.
Ve Pyrus Zaferi idi bu. Çünkü Fransız ve Alman zırhlıları, 4 yıl sonra aynı yerden tek top atışı olmadan geçeceklerdi.
Kısa süre önce ise Enver Paşanın orduları hâlâ Baküdeydi, Turan hayalleri peşinde, Rus İhtilalinin yarattığı boşluktan fırsatçı biçimde yararlanarak.
Türkiyenin asla katılmaması gerektiği bir savaşa oldu bitti ile sürükleyen İttihatçı Cunta,
Üniversite gençliğini Çanakkalede top ateşlerinin mezbahasında tüketirken, Ermeni halkının aydınlarına yönelik bir operasyonu başlatıyordu.
Arkasından ise, bütün bir halkın binlerce yıldır yaşadığı bir coğrafyadan kazınmasına geliyordu sıra.
Haydarpaşadan ne asker sevkiyatları oldu. Ve tehcirde de kullanıldı trenler.
Ve bu arada İttihatçı savaş zengini kodamanlar, ne vagon ticaretleri yaptılar.
Hâlâ 95 yıl öncesinin raylarında beşik gibi sallanırken, aklıma Nâzım Hikmetin Haydarpaşayı, asker sevkiyatlarını, salkım saçak sallandırılan asker kaçaklarını anlatan dizeleri düşüyordu aklıma.
Ankarada bir ilke katılmaya gidiyordum. Ankara Düşünce Özgürlüğü İnisiyatifinin düzenlediği 1915le Yüzleşme konferansına.
Günlük gazetesine, Ermeni aydınlarının kaderine ilişkin bir şeyler hazırlarken, Ankara yakınlarında öldü ibaresinin çokluğu dikkatimi çekti.
Ankara yakınlarında öldürüldü, Ankara yakınlarında öldürüldü, Ankara yakınlarında öldürüldü Ankara Ankara
Ankaranın Katolik Ermenilerini 2 ay teslim etmeyen cesur valiyi düşünüyordum. Yerine getirilen Komitacı Atıf ise operasyonu hemen başlatıyordu.
Modern dünya Türkiyeye iki şeyle giriyordu. Telgraf ve Demiryolu.
Her yere ulaşma olanağı.
Ve bu olanaklar, imha için, seferber ediliyordu öncelikle.
Ve Ankara, trenin ulaştığı son noktaydı uzun süre
Belki de onun için seçildi.
Ve çok renkli kimliğinden ilk arındırılan kent oldu.
Özel olarak seçildi. Toplum mühendisliği oradan başladı.
RAGIP ZARAKOLU
Evrensel'i Takip Et