02 Aralık 2011 07:24

Van’da solan yürekler ve YYÜ’nin belirsizliği

Van, göç yollarında şimdi. Depremden değil, çaresizlikten. Peki neydi bu şehrin insanlarını yerlerinden yurtlarından vazgeçirip, hiç tanımadıkları insanların arasına, belki daha önce hiç görmedikleri bir yere gitmeye zorlayan çaresizlik?Depremin üzerinden yetmiş iki saat geçmişti. Enkazdan sağ kurtulup, ya

Van’da solan yürekler ve YYÜ’nin belirsizliği
Paylaş
Umut Yeğin

Depremin üzerinden yetmiş iki saat geçmişti. Enkazdan sağ kurtulup, yaşamak için direnen, ama helikopterle il dışına yetiştirilmesi gereken biri vardı. Fakat nerden bilebilirdi ki yaşaması için gereken helikopterlerin; çoğu kardeşinin öldürülmesi için operasyona gönderildiğini. Çünkü o an onu il dışına çıkaracak helikopter başka işlerle meşguldu. İşte çaresizlik tam da o günlerde başladı. Bir tarafta yaşam mücadelesi verenler, bir tarafta kimyasal silahlarla, operasyonlarla yaşamına son verilenler. Aradan bir ay geçti. Yedi yaşında çadırda donarak yaşama veda etti Deniz. Depremden değil, çaresizlikten. Ve sonra kötü beslenme ve soğuktan on iki yaşındaki Öznur ayrıldı aramızdan. Sonra on üç yaşındaki Bahar, altı yaşındaki İsmail çadırda yanarak öldüler. Oysa “ağustosu bekleyin” demişti Başbakan.

Göç edenler çaresiz, kalanlar ise daha çaresiz... Bir yanda dünyanın sayılı büyük ekonomisine sahibiz nutku atan bir hükümet, öte yanda kalabileceği bir konteynır veya prefabrik evi olmadığı için yanarak veya donarak ölen çocuklar. Sormaz mı bu halk şimdi nerde bizim o kocaman ekonomimiz diye? Bu çaresizlik aslında, Van halkına dayatılan bir çaresizliktir. Van’ın afet bölgesi ilan edilmemesi bunun en büyük göstergesidir işte. Hükümetin, depremin başından itibaren planladığı siyasi bir tutumdur.

ÇARESİZLİKTEN ÜNİVERSİTE DE NASİBİNİ ALIYOR

Üniversitede öğrencisinden  akademisyenine; işçisinden personeline kadar herkes çaresiz. Depremin hemen ardından YYÜ senatosu ve YÖK heyeti yaptıkları bir açıklama ile okulu Şubat ayına kadar tatil ettiklerini duyurdular. İlk deprem sonrası fazla hasar almayan YYÜ Zeve Kampusü’ndeki binaların, ikinci deprem sonrasında bir çoğu hasar aldı. Ama okulun açılış tarihinde herhangi bir değişiklik yapılmadı. Bu durum ise öğrencilerin kafasını karıştırıyor. Öğrencilerin genel olarak dönem kaybı yaşamak gibi kaygıları var. Ama bunun yanı sıra depremden yoğun şekilde etkilenip, dönem kaybını göze alanlar, hatta okulu bırakanlar bile var. Geçtiğimiz günlerde okulun durumuna dikkat çekmek için Zeve Kampüsü içerisinde çadırda yapılan televizyon programına katılan üniversite rektörü, okulun şubatta açılması kararında herhangi bir değişiklik olmadığını, öğrencilere dönem kaybı yaşatmamak için ise yaz aylarına sarkacak şekilde program hazırladıklarını ve altı-yedi bin civarında öğrencinin kalabileceği prefabrik yurtlar yapılacağını söyledi. Ve depremin üzerinden geçen yaklaşık bir aylık süre içerisinde bu prefabrik yapıların ne kadarının yapıldığına dair herhangi bir şey söylemedi. Yirmi bir bin civarında öğrencisi bulunan üniversitenin altı-yedi bin kişilik yurtlara nasıl yerleştirileceğini ise merak ediyorum doğrusu. Çünkü ikinci deprem sonrası merkezde, evlerde kalan öğrencilerin büyük bir kısmının evleri ağır hasar gördü ve muhtemelen bu öğrenciler yurda çıkmak isteyeceklerdir. Tabi bu, işin sadece öğrencileri ilgilendiren kısmı. Eğitim öğretimin başlayabilmesi için akademisyeninden, memuruna; aşçısından, işçisine kadar tüm personelin ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Bu konuya ise hiç girilmedi o programda.

ŞUBATTA EĞİTİM İÇİN ATEŞ YAKILACAK

İnternette yapılan yorumlara bakılırsa üniversite öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu bu belirsizliğe karşı tepkili. Şubat ayında okulun açılıp, dönem kaybı olmamasını isteyenler çoğunlukta. Şubatta okulun açılması için öğrencilerin gidip kampüste ateş yakma fikirleri bile var. Hem de okulun ÖTÜK (Öğrenci Toplulukları Üst Kurulu) üyesi arkadaşımız tarafından ortaya atılan bir fikir bu. Facebook ve çeşitli sosyal medya aracılığı ile duyurulan bu eylem; özü itibari ile öğrencilerin bu belirsiz durumuna, aynı zamanda gecikmiş olan bir duyarlılığa, yani Van halkı ile dayanışma halinde olmaya, hatta soğuktan ölen çocukların ve daha nice üşüyerek kaderlerine terk edilen çocukların durumuna dikkat çekmek istiyor. Ama tabi şubat ayında  öğrencilerin Van’a geldiklerinde YYÜ ailesi olarak tüm personelin ve öğrencilerin prefabrik barınma ihtiyacının ne derece karşılanacağını, derslik binalarının dayanıklılık testinin ne derece güvenilir olduğunu ve depremden dolayı maddi-manevi mağdur olan YYÜ ailesinin bu mağduriyetinin nasıl giderileceğini daha şimdiden sorgulayarak, gelinmesi en doğru eylem tarzı olacaktır. Bununla bile sınırlı kalmadan Van’ın üniversite öğrencileri olarak halkın her türlü ihtiyaçlarını tespit etmek ve bunların karşılanması için elinden geleni yapmak böylesi bir süreçte en doğru tutum olacaktır.

Göç yollarına sürüklenen Vanlılar geri döner mi veya ne zaman dönerler bilinmez. Ama herkesin çok iyi bildiği bir şey var ki: O da eski Van’a kavuşabilmek için şimdi herkese daha fazla sorumluluk düştüğüdür. Her ne kadar birileri bu sorumluluğu üstüne almasa bile.

ÖNCEKİ HABER

Hekimlik hizmeti sunmak istiyoruz!

SONRAKİ HABER

“Öküzümüzden Sonra Gelen Kadınlarımız”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...