18 Ocak 2006 04:00
4 bin Brezilyalı köle salıverildi
Son hükümet verilerine göre, geçen yıl 4 binden fazla kölenin, Brezilya yetkilileri tarafından, serbest bırakılması sağlandı. Ancak kölelik karşıtı kampanyacılar, halen yüzbinlerce kişinin kölelik koşullarında yaşayıp çalıştırılıyor olmasından endişeli.
Brezilya Çalışma Bakanlığı, yetkililerin 183 çiftliğe baskın yaptığını açıkladı. Bu, 10 yıl önce bu amaçla özel ekiplerin kurulmasından bu yana ulaşılan en yüksek sayı. Bakanlığın açıklamasına göre, toplam 4 bin 133 işçi serbest hale gelirken, kurbanlara da 1.8 milyon Sterlin tutarında ödeme yapıldı.
Kölelik karşıtı kampanya liderlerinden Peder Ricardo Rezende, "Bildiklerimiz yalnızca buzdağının görünen ucu" diyor. Rezende, Brezilya'daki modern çağ köleliği üzerine yapılan ilk araştırma olan, "Gölgeden Çıkmak: Çağdaş Brezilya'da Borç Karşılığı Kölelik" kitabının yazarı.
Rezende, köleliğin Brezilya'da 1889 yılında resmen yasaklanmasına karşın, resmi tahminlere göre 25 bin civarında olan köle sayısının, aslında çok daha fazla olabileceğine işaret ediyor: "Gerçek sayı 250 bin olabilir."
Diktatörlük canlandırdı Brezilya'nın modern zamanında köle ticareti, 1964 yılındaki askeri diktatörlük döneminde yeniden patladı. Amazon bölgesini endüstriye açan bölgesel kalkınma ajansı Sudam'ın 1966 yılındaki kuruluşunu takip eden dönemde, işadamları ve büyük çiftlik sahipleri para kazanmak için yağmur ormanlarına akın etti. Toprak sahipleri "gato" denilen aracıları işe aldı ve onlar da, kuzeydoğudaki Minas Gerais başta olmak üzere, Brezilya'nın yoksul taşra bölgelerindeki işsizleri topladı. Frezende bu durumu şöyle anlatıyor: "Gato bir topluluğa gidip, isteyene sabit bir yerde yasal bir iş sağlayabileceğini söyler. Çalışanların evlerindeki ailelerine para gönderebileceğini anlatır. Ama işe başladıklarında ulaşım ve yiyecek için borçlandıklarını görürler. Ruhlarının tutsaklığı böylece başlar. Genellikle işçi, eğer kaçarsa yanlış yapacağını düşünür." Neide de Oliveira, 1998 yılında, bir çiftlik sahibine köle emeği kullandığı için dava açan ilk savcı oldu. Kadın savcı, birçoğu için köleliğin işsizlikten daha cazip bir teklif olduğunu bilen toprak sahiplerinin işçileri suistimal ettiğini söylüyor. Oliveira sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bir seferinde sıtmaya yakalanmış bir işçiyle görüştüm. Çiftlik sahipi ona ağrı kesici 'paracetamol' vermişti ve karşılığını vermesi için iki ay çalışması gerektiğini söylemişti. Ona, 'Niye kaçmıyorsun?' diye sorduğumda, 'Nereye kaçacağım! Hiç param yok ve öylece evime dönemem' yanıtını vermişti." Devlet Başkanı Lula da Silva'nın 2002 yılında başa gelmesinden sonra kölelik karşıtı kampanya daha çok gündeme oturdu. 2003 yılında hazırlanan ulusal eylem planı kapsamında, köle emeği kullanan şirketlerden oluşan bir kara liste hazırlandı. Yine de kampanyacılar, köle sahiplerinin etrafında yargıya karşı bir kalkan olduğunu söylüyor ve toprağa el koyulmasını düzenleyen bir yasa çıkarılmaksızın çok az ilerleme sağlanacağı uyarısını yapıyorlar.
Politikacılar da işin içinde Geçmişte bazı politikacılar da köle emeğini sömürmekle suçlanmıştı. Geçen yıl, Senatör Joao Ribeiro, çiftliğinde kölelik koşullarında çalıştırılan 38 kişi bulunması nedeniyle para cezasına çarptırıldı. "Pistoleiro" denilen, toprak sahiplerinin kiralık katillerinden gelen ölüm tehditleri nedeniyle kuzeydeki Para eyaletine yerleşen Peder Rezende'nin belirttiğine göre, toprak sahipleri, işçilerin uygar olmadıkları ve kendilerinin onlara iş ve yemek verdikleri gerekçelerini ileri sürüyorlar. Savcı Oliveira ise buna şöyle karşılık veriyor: "Bu kültürel bir sorun. Toprak sahipleri, 'Herkes bunu yapıyor, öyleyse ben niye yapmayayım' diye düşünüyor."
(The Guardian'dan çeviren Engin Esen)
Diktatörlük canlandırdı Brezilya'nın modern zamanında köle ticareti, 1964 yılındaki askeri diktatörlük döneminde yeniden patladı. Amazon bölgesini endüstriye açan bölgesel kalkınma ajansı Sudam'ın 1966 yılındaki kuruluşunu takip eden dönemde, işadamları ve büyük çiftlik sahipleri para kazanmak için yağmur ormanlarına akın etti. Toprak sahipleri "gato" denilen aracıları işe aldı ve onlar da, kuzeydoğudaki Minas Gerais başta olmak üzere, Brezilya'nın yoksul taşra bölgelerindeki işsizleri topladı. Frezende bu durumu şöyle anlatıyor: "Gato bir topluluğa gidip, isteyene sabit bir yerde yasal bir iş sağlayabileceğini söyler. Çalışanların evlerindeki ailelerine para gönderebileceğini anlatır. Ama işe başladıklarında ulaşım ve yiyecek için borçlandıklarını görürler. Ruhlarının tutsaklığı böylece başlar. Genellikle işçi, eğer kaçarsa yanlış yapacağını düşünür." Neide de Oliveira, 1998 yılında, bir çiftlik sahibine köle emeği kullandığı için dava açan ilk savcı oldu. Kadın savcı, birçoğu için köleliğin işsizlikten daha cazip bir teklif olduğunu bilen toprak sahiplerinin işçileri suistimal ettiğini söylüyor. Oliveira sözlerini şöyle sürdürüyor: "Bir seferinde sıtmaya yakalanmış bir işçiyle görüştüm. Çiftlik sahipi ona ağrı kesici 'paracetamol' vermişti ve karşılığını vermesi için iki ay çalışması gerektiğini söylemişti. Ona, 'Niye kaçmıyorsun?' diye sorduğumda, 'Nereye kaçacağım! Hiç param yok ve öylece evime dönemem' yanıtını vermişti." Devlet Başkanı Lula da Silva'nın 2002 yılında başa gelmesinden sonra kölelik karşıtı kampanya daha çok gündeme oturdu. 2003 yılında hazırlanan ulusal eylem planı kapsamında, köle emeği kullanan şirketlerden oluşan bir kara liste hazırlandı. Yine de kampanyacılar, köle sahiplerinin etrafında yargıya karşı bir kalkan olduğunu söylüyor ve toprağa el koyulmasını düzenleyen bir yasa çıkarılmaksızın çok az ilerleme sağlanacağı uyarısını yapıyorlar.
Politikacılar da işin içinde Geçmişte bazı politikacılar da köle emeğini sömürmekle suçlanmıştı. Geçen yıl, Senatör Joao Ribeiro, çiftliğinde kölelik koşullarında çalıştırılan 38 kişi bulunması nedeniyle para cezasına çarptırıldı. "Pistoleiro" denilen, toprak sahiplerinin kiralık katillerinden gelen ölüm tehditleri nedeniyle kuzeydeki Para eyaletine yerleşen Peder Rezende'nin belirttiğine göre, toprak sahipleri, işçilerin uygar olmadıkları ve kendilerinin onlara iş ve yemek verdikleri gerekçelerini ileri sürüyorlar. Savcı Oliveira ise buna şöyle karşılık veriyor: "Bu kültürel bir sorun. Toprak sahipleri, 'Herkes bunu yapıyor, öyleyse ben niye yapmayayım' diye düşünüyor."
(The Guardian'dan çeviren Engin Esen)
Evrensel'i Takip Et