1 Mayıs’ta nefrete karşı onurla direnmeye!
Kadın ve LGBTİ cinayetlerinin politik olduğunu, hükümetin ve TBMM’nin köküne kadar sızmış bulunan “nefreti yasallaştırma çabalarında” net bir şekilde görüyoruz.

Fotoğraf: Mercedes Mehling/Unsplash
Lara ÖZMEN
İstanbul Üniversitesi
Tarih boyunca eylemselliğin gücünü en iyi ve kitlesel şekilde gösteren ve hakları için savaşmayı asla bırakmadan kazanç üstüne kazanç ekleyen kadınlar ve LGBTİ'ler, toplumsal mücadelenin ayrılamaz parçalarıdır. Kapitalist sistem altında kadınlar hem ücretli emek süreçlerinde hem de görünmeyen ev içi emekleriyle çifte sömürüye maruz kalmaktadır. Kadının evdeki emeği, sermaye için gerekli işgücünün yeniden üretimini sağladığı için kapitalist düzenin sürekliliğinin temel dayanaklarından biridir. Bu nedenle kadınlar yalnızca işyerlerinde değil, aile içinde de kapitalist sömürü ilişkilerinin taşıyıcıları haline gelmişlerdir.
25 Kasım’lar ve 8 Mart’larda geniş kitleler halinde sesini duyuran kadınlar, bu ataerkiye karşı şüphesiz en güçlü şekilde hayır cevabını verenlerdir. Her yıl giderek artan kadın cinayetleri ve erkek şiddetinin politik olduğunu 19 Mart'ta başlayan bu süreçte de bir kez daha anladık. Kadınların en basit yaşam hakkını dahi koruyamayan, hatta korumaya tenezzül dahi etmeyen polisin; kadınlar, öğrenciler, halk hakkını arıyor diye ne tür müdahalelerde bulunduğu apaçık ortada! Üstüne üstlük kadınlara 3 çocuk doğurmasını söyleyen, kadına anne rolü dışında bir alan tanımayan iktidar, kadının bu çocukları nasıl doğurması gerektiğine de burnunu sokuyor. Sezaryen doğumu ulaşılamaz hale getiriyor. Bir avuç erkek, kadının hayatı için neyin "normal" olduğuna hadsizce karar verme cüretini gösteriyor. Haklarımızı, hukuku, adaleti, güvenliğimizi, korkmadan, sömürülmeden hep birlikte insanca yaşayabilmek ve hayatımızı kazanmak için mücadeleye devam edeceğiz.
LGBTİ’ler iktidarın hedef tahtasında
LGBTİ'lerin adeta varoluşlarının kriminalize edildiği bir düzlem söz konusu. HÜDAPAR TBMM'ye yeni bir yasa önerisinde bulundu. Bu yasa "Aynı biyolojik cinsiyetten kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi veya cinsel davranışı teşvik edip özendiremez, propagandasını yapıp yayamaz." gibi maddelerle LGBTİ+ bireylerin kendi kimliklerine dair herhangi bir beyanlarının direkt suç olarak kabul edilebileceği bir gerçeklik yaratmaya çalışıyor. Bu yasayla aynı cinsten iki kişinin halk içinde birbirlerine sevgi göstermesi, el ele tutuşması dahi bastırılabilir hale geliyor. Trans cinayetlerinin politik olduğunu, Hükümetin ve TBMM’nin köküne kadar sızmış bulunan “nefreti yasallaştırma çabalarında” net bir şekilde görüyoruz. Halkı nefrete, ayrımcılığa ve haksız muameleye iten bu politikaları kabul etmiyoruz.
Kadınları bir meta gibi gören, ev içi emeğini sömüren ve kadını bir işgücü üretme makinesi gibi gören, kadınlara iş imkânları tanımayan, politikalarıyla kadına şiddeti körükleyen AKP iktidarına ve beslendiği kapitalist sömürü düzenine karşı her alanda emeği ve hakları sömürülen tüm kadınları; kapitalizmin oluşturduğu aile düzenine, kimlikleri ve varoluşları yüzünden insanları içeri tıkmaya çalışan iktidarın nefret düzenine, para için soykırımı destekleyen bu düzene karşı tüm LGBTİ’leri 1 Mayıs'ta beraber mücadele etmeye çağırıyoruz.
Evrensel'i Takip Et