Gençliği neden Emek Gençliği’ne çağırıyoruz?
Eğer toplumu dönüştürmek, sömürüye, eşitsizliğe ve baskıya karşı bir gelecek kurmak gibi tarihsel bir hedefimiz varsa; buna uygun araçlar geliştirmemiz gerekir.

Fotoğraf: Evrensel
Selinay UZUNTEL
Emek Gençliği MYK üyesi
İçinden geçtiğimiz süreç hala bizlere çok şey öğretmeye devam ediyor ama bazı şeylerin aciliyetini de vurgulayarak yapıyor bunu. Gençliğin biriken öfkesi, heyecanı ve talepleri şimdi 1 Mayıs tartışmalarıyla da birleşiyor. Ne yapacağız, nasıl yapacağız soruları en çok sorulan ve cevap aranan sorular arasında başı çekiyor. Tıkandığımız yer ise pek değişmişe benzemiyor. Bu yazıda iki temel eksen üzerinden bu sorunu tartışmak istiyoruz: İlk olarak neden politik örgütlenmeye ihtiyaç duyduğumuzu ve mevcut dağınık durumun sınırlarını ele alacağız; ardından da bu ihtiyacımıza neden Emek Gençliği çerçevesinde yanıt aradığımızı ifade edeceğiz.
Politik Örgütlenme Neden Gerekli?
Bugün gençlik hareketi içinde yürüttüğümüz mücadelenin daha ileri bir hatta ilerlemesi için, önümüzdeki en temel sorunlardan biri politik örgütlenme sorunudur. Karşımıza sürekli çıkan gündemlerin, anlık tepkilerin ve bireysel inisiyatiflerin ötesine geçebilmek için, hedeflerimizle araçlarımız arasındaki bağı doğru kurmak zorundayız. Ancak bu gerçeklikten kitlelerin sadece “politik bir örgüt çatısı” altında örgütlenme düzeyine indirgenmesi sonucu da çıkmaz. Mücadelenin sürekliliği, birikimi ve yönü, elbette politik bir örgütlenmeyle güvence altına alınabilir, tartışma noktamız bu değil. Ancak politik örgütlenme; yalnızca bir araya gelmek ya da belli eylemlerde ortaklaşmak değil, ortak hedefler etrafında şekillenen, karar alma süreçleriyle, iş bölümüyle, ideolojik netliğiyle kendini kuran bir yapıdır. Dolayısıyla her yerde en geniş kitleleri bu fikrin parçası haline getirme basamağı başkadır. Burada kitleler içinde ve kitleyle beraber mücadele sürdürme pratiği belirleyicidir. Eğer toplumu dönüştürmek, sömürüye, eşitsizliğe ve baskıya karşı bir gelecek kurmak gibi tarihsel bir hedefimiz varsa; buna uygun araçlar geliştirmemiz gerekir. Dağınık, kararsız ve sürekli olmayan pratiklerle bu hedefe varılamaz. Bugün gençlik hareketinin içinde bulunduğu durum budur. Gençlik bu durumu tabii ki değiştirebilir ama gençliğin içinde bulunduğu bu durumu değiştirmesi için yaşamın her alanında örgütleneceği mekanizmaları inşa etmesi gerekli.
Hayatın her alanına nüfuz etmiş sistemin karşısında topyekûn mücadele vermek için evlerden iş yerlerine, okullardan mahallelere hayatın her alanında örgütlü olmak gerektiğinden bahsediyoruz. Örneğin demokratik ve özerk üniversite talebi için öğrencilerin sözünü söyleyebileceği bir temsilci mekanizması inşa edebiliriz, gençliğin kendi bağımsız örgütlerini kurması ve onu en geniş kitleleri kapsayarak işletmesi acil ihtiyaçlarındandır, bunun gerçekleşmesini de kendimize görev biçiyoruz. Ancak bunun tek başına yeterli olmayacağını da biliyoruz; bize dayatılan sömürü sistemine karşı özgürce ve insanca yaşanacak, demokratik bir ülke kurma mücadelesini de göğüslersek başarıya ulaşacağımızı söylüyoruz.
Karar süreçlerinin inisiyatiflere bağlı olduğu, politik hatta dair ortak bir kavrayışın olmadığı, kurumsal hafızanın yokluğu ya da farklılığı gibi sorunlar aynı hareketten, farklı gençlik örgütlerinin ihtiyaç olan politik hatta ilişkin farklı sonuçlar çıkarmasına sebep oluyor. Bunun da “normal” olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu durum, hareketin genişlemesini ve etkili olmasını engellediği yerde biz de bu engellemelerin kendi politik ve ideolojik platformumuz gereğince önüne geçmeye çalışırız. Gençliğin kolektif mücadeleden öğrenmesini, her şeyi tüketmek yerine üretim kültürünü geliştirmesini, sadece belirli “parlama” anlarında değil her gün mücadelede saf tutmasını ve burada da karar verici mekanizmaların parçası haline gelmesini önceleriz. İşte tam bu nedenle, yalnızca “aktif” olmak değil, neyi neden yaptığımızı bilen, sürekliliği olan ve hedefe yönelen bir örgütlü yapıya ihtiyaç var.
Neden Emek Gençliği?
Bugün mevcut gençlik örgütleri içinde sınıf bakışını merkeze alan, politik ve ideolojik bütünlüğüyle netliği olan, tarihsel deneyimiyle ciddi bir birikim taşıyan ve bunu güncel mücadelelere aktarmaya çalışan bir politik gençlik örgütü olarak Emek Gençliği var. Bazı çevrelerden bizlere ilişkin yöneltilen eleştiriler, genellikle ya sekter bir dışlayıcılığa ya da örgütsel deneyimi küçümseyen bir serbestliğe dayanmakta. Oysa biz, örgütsüzlüğü değil örgütlü mücadeleyi dönüştürmenin peşindeyiz. Emek Gençliği’ni bugünkü haliyle “yeterli” gördüğümüzden değil, birlikte güçlendirebileceğimiz bir olanak olarak gördüğümüzden tercih ediyoruz. Bu tercih, edilgen bir katılım değil, örgütü kolektif bir şekilde yeniden inşa etme ve harekete yön verme iddiasının sonucudur.
Emek Gençliği ile bir kez olsun yan yana gelmiş, beraber bir iş yapmaya koyulmuş her bir arkadaşımız bilir ki, biz gençlik hareketinin geleceğini kendi çıkarlarımızın üzerinde görürüz. Refleksif tepkilerin üzerine konmaya çalışmayız, hareketi darlaştırmaz, bölmez aksine genişletmeye, büyütmeye ve birleştirmeye çalışırız. Bir örnek üç parçaya bölünmüş, İstanbul 1 Mayıs’ı tartışmasıdır. Bizim için üniversitelerdeki kayyım rejimine, liselerde artan baskılara, mezuniyet sonrası işsizlik ve güvencesizliğe, cemaat ve tarikat kuşatmasına, gerici ve piyasacı eğitim politikalarına karşı ortak ve güçlü bir yanıt verme zorunluluğu tarihsel bir görev olarak ortada duruyor. Ve yine biz hal böyleyken birleşik ve kitlesel 1 Mayıs ihtiyacının bir alan tartışması ile gölgelenmesinden yana olmayız. 2025 1 Mayıs’ına ilk defa binlerce öğrencinin, gencin ve işçinin kendi talep ve özlemleriyle katılacağı, gençliğin işçi sınıfıyla buluşacağı koşul neyse onu önceleriz. Ve kuşkusuz ki Taksim Meydanı yasağını ortadan kaldıracak olan işçi sınıfının örgütleriyle beraber toplayacağı güçten, alacağı iradeden başka bir şey değildir.
Ayrıca yaşanan tartışmalar, yönelim farklılıkları ve sorunlar da bizim mücadele konularımızdır. Dışarıdan eleştirmek yerine, içeriden mücadele etmek, eleştirilerimizi örgütlü bir zeminde üretmek ve değiştirmek, bugünün dağınık siyasal zemininde çok daha kıymetlidir. Farklılıklarımızı bastırmadan, onları kolektif üretim sürecine dahil ederek, daha nitelikli bir örgütlenme hattı örmek mümkündür. Kitleler önünde tartışamayacağımız, açıklayamayacağımız hiçbir şey de yoktur ancak kitleler içinde olmak, kitleyle birleşmek bize ve başkalarına “sözcülük” yapma hakkı tanır.
Tüm bunları gücümüz doğrultusunda olabildiğince yapma çabasının yanında bilinmelidir ki; öğrencileri karar alma süreçlerinin parçası haline getirmeyen hatta bunun için çaba dahi sarf etmeyen, tepeden inme “öncü” yarışına girişen, “ben yaptım oldu” diyerek hareketi kendine mal etmeye çalışan, her türden dar grupçu ve fraksiyoncu tutumun dün olduğu gibi bugün de karşısındayız.
Sonuç Yerine
Bugün gençlik hareketinin içinde bulunduğu dağınık tabloyu aşmak ve devrimci politik hattı güçlendirmek için üzerimize düşenden fazlasını da yapmaya çalışıyoruz. Bu örgütlenme, kendiliğinden değil; hatta kendiliğinden görünenin dahi arkasında ilmek ilmek örülen birikimin sonucudur ki, bilinçli tercihlerle, kararlılıkla ve ideolojik netlikle inşa edilecektir. Emek Gençliği bu inşanın bir parçasıdır. Çağrımız ise tüm gençliğedir, mücadelemizi daha güçlü, daha politik, daha kolektif hale getirmenin ve gençlik hareketine gerçek bir yön verebilmenin yolu buradan geçiyor.
Biz günü kurtarmayı değil, geleceği kurmayı hedefliyoruz. Biz kişisel kariyerler değil, kolektif kurtuluşun peşindeyiz. Biz bu düzende biraz daha ezilmeyi değil, ezilmemenin kendisini istiyoruz. Özgürlük istiyorsak, örgütlenmek zorundayız. Örgütlenmeyi, etrafımızdaki çürümüş sistemi dönüştürmek istiyorsak bunu en doğru yerde yapmak zorundayız. Kurtuluş istiyorsak, sosyalizm için savaşmak zorundayız. Onların tankı-topu, baskısı, zorbalığı varsa bizim de bilincimiz, birliğimiz, tarihsel haklılığımız var.
Sokakta, okulda, mahallede, fabrikada birlikte mücadele ettiğimizde yarının dünyası ellerimizde yeşerecek. O yüzden bugünkü mücadele hattımız da sadece “hayır” demek için değil, alternatif yaratmak için; sadece direnmek için değil, kazanmak için; sadece yaşamak için değil, eşit, özgür ve onurlu yaşamak içindir.
Kapitalist emperyalist sistemin krizi büyürken, faşist rejimin adımları hızlanırken bizim rotamız Denizlerden aldığımız mücadele mirasıyla 19 Mart’ta çaktığımız cesaret fişeğini sınıf düşmanımız karşısında örgütlülüğe çevirmektir.
Evrensel'i Takip Et