Bugünün sonuçlarıyla değil dünün yarattığı nedenlerle çarpışınca değişecek dünya!
1 Mayıs’ın hangi alanda olacağı tartışması bu denli kritikse işçi sınıfının mücadelesinin boy gösterdiği, iktidara karşı bir güç göstermenin alanı olduğu için kritiktir.

Fotoğraf: DHA
İrem TAÇYILDIZ
ODTÜ
19 Mart’tan bu yana mücadelenin nasıl ilerleyeceği sorusu birçok sınıfta, bölümde, üniversitede tartışılan bir soru haline geldi. Özellikle de binler olup “ben politikadan uzak duruyorum” diyen arkadaşlarımızla dahi eylemlerde yan yana geldiğimiz o zamanları yeniden nasıl yaratacağımız da bu soru ekseninde değerlendirildi. O zamanlarda olduğu gibi kalabalık, öfkeli ve coşkulu olmak için birçok eylem planı da tartışılır hale geldi. “Bir daha o insanları nasıl eyleme getireceğiz?” sorusu ana sorulardan biri oluverdi. Önümüzdeki en net mücadele alanlarından biri olan 1 Mayıs da bu tartışmalardan nasibini aldı, bu koşullarda 1 Mayıs alanının neresi olması gerektiği mücadelenin düzeyine dair verdiği sinyaller açısından epey tartışıldı.
Bu soruların her biri aslında mücadelenin büyütülmesi sorununa dayanıyor. O nedenle bu soruları sormaktan ve tartışmaktan daha doğal bir şey olamaz. Ancak bu soruları ve tartışmaları cevaplamadan hemen önce detaylı bir düşünce sürecine ihtiyacımız olabilir. Bu yazıda da her detayıyla işleyemesek dahi böyle bir süreci inşa edebilmek adına bir tartışma yürüteceğiz.
Mücadelemizin rotası siyasete dahil olmak
Geçmişte politikadan uzak durmaya dair yaygın bir eğilim varken bu süreçte politikaya dahil olmamak tüm bir yaşamını gençliği geleceksizleştiren iktidara teslim etmek anlamına geldi. Türkiye gençliğinin çok büyük bir kesimi kimisi forumlarda, toplantılarda kimisi eylemlerde kimisi bölümünde yapılan açık derslerde politika yapabildiği bir olanağı gördü. Bu deneyim her gören açısından yaşamının daha büyük bir kısmına yayılan örgütlülüğe henüz dönüşmedi. Ancak temel talebimiz olan hükümetin istifasının gerçekleşebilmesi için daha uzun erimli ve örgütlü bir sürece ihtiyacımız olduğu tespitleri birçok okulda yapıldı. Eyleme katılan kesimleri de aşan bir örgütlülük ise en büyük hayal haline geldi. Öncelikle bu bir hayal değil ancak kolay olmadığı da açık. Bunu kolaylaştıracak olan ise önümüzdeki süreci olabildiğince hedefimize yönelik bir şekilde kurgulamak olacak. Bu eksende bir günün nasıl geçeceği dahi planlanması gereken bir alan haline geliyor. Günlerimizin hâkimi biz olmayınca dünyanın gerçekte hakimi olanlar yaşamımızın da gerçek anlamıyla iktidarı oluyor.
İktidar ile meydan muharebesinin en parlak günü: 1 Mayıs
İşte tam da bu yüzden her gün, kalıcı ve istikrarlı bir mücadele en temel ihtiyacımız. Ancak “ben yapıyorum ama o gelmiyor” demeden, “kaç gündür bir şeyler yapıyoruz ne oldu?” diye sayıklamadan, her daim çoğalmaya ve her gün mücadeleye katılmayan daha çok insanı mücadelenin bir parçası haline getirmeye çalışarak ilerlemezsek devam edebilmemiz zor. İktidarın ve onun hakimiyetinin farkında ancak onu yıkabilmenin gücüne ve araçlarına sahip olduğumuzun da farkındalığıyla her güne başlamamız kritik. Her gün daha fazla insanı mücadelenin bir parçası haline getirmek aynı zamanda bir zeminde ortaklaşmayı da gerektiriyor. Hangi zeminde nasıl birleşeceğimiz sorusuna ise aslında 1 Mayıs yanıt veriyor: 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü. Tüm bir gençliğin ve işçi sınıfının ortak bir zeminde buluşabilmesini aslında anlamında ve örgütlenmesinde barındıran bir gün. Yaşamımızı savaşlarla, yoksullukla, baskı ve yasaklarla sarmalayan saray düzenine karşı mücadelemizi hayatı üreten işçi sınıfının mücadelesiyle birleştirdiğimiz bir gün. Bu nedenle bugünü kendi taleplerimizle, pankart, döviz ve sloganlarımızla en güçlü şekilde örgütlemek hayal ettiğimiz gibi kalabalık, örgütlü bir coşkunun adımlardan biridir. Ancak bunun nasıl gerçekleşeceğinden ziyade başka tartışmalar yer kaplıyor. Özellikle sosyal medya mecralarında 1 Mayıs’ın yapılacağı yerin 1 Mayıs’ın etkisini belirlediği, böyle hareketli bir dönemde de olması gerekenin Taksim’de bir 1 Mayıs olması gerektiği gibi savlarla 1 Mayıs’ın nerede olacağı tartışılıyor. Esas amacımız iktidarın karşısında bir hareketin büyütülmesi ise gerekli olanı belirleyen de bu amacın gerçekleşmesinin güncel koşullar içerisinde neyi gerektirdiği olur.
Bu meydan muharebesinden biz galip çıkalım!
Bugün aslında 1 Mayıs’ın nerede gerçekleşeceği sorusunun yanıtı işçi ve emekçi kesimlerin bugüne dek biriktirdiklerinin, ortaya konan mücadelenin bir sonucudur. Bir şeyi değiştirmeye sonucundan başlamanın, yapılan çağrılardan ziyade başka bir çağrıyı örgütlemenin başka bir mücadeleyi örgütlemeksizin beklenilen etkiyi yaratması güçtür. Mücadeleyi günlük ve istikrarlı olarak büyütecek bir eforu ortaya koymadan yani bu sonucu yaratan sebeplerle çarpışmadan 1 Mayıs için belirlenen alana dair tartışmaları ısrarla yürütmek kaçınılmaz olarak esas soruyu gözlerden ırak hale getirecektir.
1 Mayıs’ın hangi alanda olacağı tartışması bu denli kritikse işçi sınıfının mücadelesinin boy gösterdiği, iktidara karşı bir güç göstermenin alanı olduğu için kritiktir. O nedenle tüm bir sürecin yarattığı sonucu değil bu sonucu yaratan sebepleri açığa çıkarmalı ve esas onlarla savaşmalıyız. Bu savaşın en görünür hale geldiği 1 Mayıs alanı için kaygılanıyorsak esas kaygımız işçi sınıfının ve gençliğin birleşik mücadelesini nasıl o alana yansıtacağımız, hangi taleplerle nasıl bir güçle o alanda bulunacağımız olmalı. Esas sorumuz da budur: Kitlesel, her bir gencin 1 Mayıs’ın örgütlenmesi için elini taşın altına soktuğu, talepleriyle birlikte en güçlü haliyle alanı doldurduğu ve mücadelesiyle işçi sınıfının safında olduğunu gösterdiği bir 1 Mayıs’ı nasıl yaratacağız? İşte bu soru yalnızca 1 Mayıs’a yaklaştığımızda sorduğumuz bir soru oldukça 1 Mayıs’ların dilediğimiz alanda gerçekleşmesi zor görünüyor. Ancak günlük, istikrarlı ve kalıcı bir mücadeleyi örersek 1 Mayıs da bizler için bu mücadelenin en görünür biçimlerinden biri olur ve 1 Mayıs alanının bu mücadelenin sonucu olduğu anlaşılır hale gelir. O zaman yalnızca 1 Mayıs alanının neresi olması gerektiği tartışmasını aşan ve mücadeleyi gerçekten büyüten bir tartışma yürütebiliriz. Böyle olduğu takdirde 1 Mayıs gerçek bir meydan muharebesi alanına dönüşür ve o zaman en güçlü, en örgütlü halimizle alanlarda oluruz. Bu 1 Mayıs’ta alanın coşkusunu, örgütlülüğünü, gücünü bizler belirleyelim; üniversitelerde bölüm, sınıf ve fakültelerimizde belirlediğimiz taleplerle alanları dolduralım.
Evrensel'i Takip Et