03 Temmuz 2022 04:24

Çay kanun teklifi Karadeniz’den geçmez…

Çay kanun teklifi, 2009 yılından beri ayak sesleri duyulan çayda özelleştirme ve piyasalaştırmanın ölümcül darbesidir.

Rize | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Fatma GENÇ

Çay tarımında neoliberalleşme sürecinin ve bağımlı üretimin ayak sesleri olan çay kanun teklifi, 20 Haziran 2022 tarihinde TBMM Başkanlığına sunuldu. Uzunca bir süredir hazırlandığı bilinen, zaman zaman da iktidar milletvekilleri tarafından dillendirilen ve kapalı kapılar ardında hazırlanan çay kanun teklifi Meclise sunulana kadar kamuoyundan sır gibi saklandı. Kanun hazırlanış usul ve yöntemlerine de aykırı biçimde Meclise sunulan çay kanun teklifi, çay üretiminin asıl öznesi olan çay üreticilerine sorulmadan, taleplerini karşılamaktan uzak haliyle tepkiyle karşılanırken, daha önce teklif hazırlama işinin verildiği Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi tarafından da sahiplenilmedi. Çay sanayicilerinin istekleri doğrultusunda hazırlandığı anlaşılan çay kanun teklifi, Meclise sunulduktan sonra gelen tepkiler üzerine “Biz hazırlamadık”, “Bizim önerilerimiz bu şekilde değildi” gibi açıklamalarla ortada kalarak, komisyona getirilmeyerek ertelenmiş oldu. Bu ertelenmenin başarısı kuşkusuz kanun teklifi Meclise sunulduğundan bu yana, “Kapalı kapılar ardında hazırlanan teklifi reddediyoruz” diyen çay üreticilerinin ve çay meclislerinindir. Çünkü üreticinin yer almadığı bir kanun teklifi kim ne derse desin Karadeniz’den geçmez… Maden ocakları, taş ocakları, sahil yolu ve HES’lerle tahrip edilen Karadeniz’de Karadenizliler tek geçim kaynağı olan çaya sahip çıkar…

ÇAY KANUN TEKLİFİ YENİ DEĞİL…

Bugün yürürlükte olan 3092 sayılı Çay Kanunu, 1984 yılında çay üretimi, işletmesi ve satışının serbestleşmesini sağlamak üzere çıkarılan bir kanundur. Yürütme ve yürürlük maddeleri ile toplamda 5 maddeden oluşan Çay Kanunu, ne üreticilerin ne de çay sanayicilerinin ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde. Bu ihtiyaç bir süredir üreticiler ve çay sanayicileri tarafından dillendiriliyordu. Çay sanayicileri ‘minimum maliyet maksimum kâr’ anlayışı çerçevesinde taleplerini dillendirirken, üreticilerin talepleri ise kota ve kontenjanın kaldırılması, ÇAYKUR’un denetleyici görevini yerine getirerek üreticilerine sahip çıkması ve en önemlisi taban fiyat çerçevesinde üreticilerin firmalara mahkum edilmesinin önlenmesi yönündeydi. Çay üreticileri uzunca bir süredir sesini duyurmaya çalışarak haklı isyanlarını dile getiriyorlardı.  Ancak bu sesleri hükümet tarafından duyulmazken, bugün önümüzde duran çay kanun teklifi ile üreticinin değil çay sanayicilerinin taleplerinin öncelendiğini de göstermiş oldu.

Aslında çay sanayicilerinin çay tarımının serbestleştirilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülerek bir çay borsası kurulması talepleri yeni değil. 2009 yılında kamuoyunda tartışmaya açılan çay kanun taslağı, bu anlamda atılan adımların ilki niteliğinde. Piyasa koşullarında çay fiyatlarının belirlendiği bir çay borsasının kurulması, ÇAYKUR’un özelleştirilerek piyasadan çekilmesi, üreticilerin sözleşmeli üreticilik ile güvencesizleştirilmesinin öne çıktığı taslak metin, o dönemde de ciddi bir muhalefetle karşılaştığı için “Gündemimizde çay kanunu yok” denilerek rafa kaldırıldı. Ancak Rize Ticaret Borsası, ÇAYSİAD gibi sermaye örgütlerinin taleplerini içeren bu metin ve benzeri içerikler zaman zaman yeniden gündeme getirildi. Bu süreç içerisinde ÇAYKUR Türkiye Varlık Fonu bünyesine alındı. 2019 yılında da çay kanunu hazırlama işinin çay ihtisas üniversitesi olarak belirlenen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine verildiği duyuruldu. Aradan geçen zaman içerisinde teklif metni milletvekilleri, çay üreticileri, ziraat odaları ve çaya ilişkin hiçbir kurum ve kişi ile paylaşılmadan hazırlandı. Ta ki, geçtiğimiz haftalarda AKP Rize Milletvekili Hayati Yazıcı’nın çay kanun teklifini Meclise sunacaklarını söylediği açıklamaya kadar. Açıklamanın ardından iki gün içerisinde TBMM Başkanlığına sunulan çay kanun teklifini çayın tüm özneleri ilk defa görmüş oldu. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yüz binlerce insanın geçim kaynağı olan çayda üretimden tüketime tüm özneleri etkileyecek yeni bir sürece girileceğinin işareti de verilmiş oldu.

ÇAYKUR’UN ADI YOK!

Daha önce hazırlanan çay kanun taslağından daha muğlak ifadelerin yer aldığı çay kanun teklifi, 3 geçici madde, yürürlük ve yürütme maddeleri ile toplamda 15 madde. Teklifin genel gerekçesinde sermaye gruplarının beklentisi çerçevesinde yüksek maliyetlerden ve serbest piyasanın çayda ‘sağlıklı’ işleyemediğinden dem vuruluyor. Çay borsasının kurulması, sözleşmeli tarımın nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştirileceği, çay tarım alanlarının neye göre yenileceği yönetmeliklerle detaylandırılmak üzere kısaca bahsedilse de sermaye gruplarının talepleri maddelere tek tek işlenmiş. Bu maddeler içerisinde bugün çay üretiminin yaklaşık yüzde 50’sini yürüten ÇAYKUR yok! Dolayısıyla bugün ÇAYKUR’da çalışan işçilere ve ÇAYKUR’un fabrikalarına ne olacağı ve Türkiye Varlık Fonunda bekleyen ÇAYKUR’un başına neler geleceği de yok! Genel gerekçede hak ve menfaatlerini korumaktan bahsedilen çay üreticileri de yok! Ancak sermaye gruplarının ‘minimum maliyet maksimum kâr’ beklentilerini karşılayacak çay borsası, sözleşmeli tarım, çay tarım alanlarının daraltılması var. Tam da bu yüzden bu kanun teklifi çay üreticilerinin değil, çay sanayicilerinin beklentileri doğrusunda hazırlanmış bir metindir. Bu metni hazırlayanlar da önceliği çay üreticilerine değil, çay sanayicilerinin beklentilerini karşılamaya vermiştir.

ÇAY KANUN TEKLİFİNDE NELER VAR?

ÇAYKUR’un uyguladığı kota ve kontenjan politikaları altında ezilen, artan üretim maliyetleri nedeniyle borçla çayını toplamaya çalışan, özel sektörün yaş çay taban fiyatının altında alım yapmasına mecbur bırakılan üreticiler, bu kanun teklifinde çay piyasasının sözde sağlıklı işlerliğini sağlamak üzere ucuz işçiler haline getirilmek isteniyor. Doğa ürünü olan çayın hasat dönemlerinde ne kadar ürün vereceğini bile tahmin edemezken, doğa koşullarına bu kadar bağlı bir üründe sözleşmeli tarım yoluyla çay üreticilerinin emekleri üzerindeki tüm denetimlerini kaybedeceği yeni bir yola girmeleri ‘mecburi’ tutuluyor. Çünkü teklifin 5’inci maddesi diyor ki; eğer sözleşme yapamazsan hiçbir şekilde çayını satamazsın. İster yansın, ister dalında kalsın. Sözleşmenin nasıl yapılacağı, kaç firma ile anlaşabileceği ise açık bırakılmış. Tanımlar kısmında pazarlama yılı olarak ifade edilen 1 Mayıs ila 30 Nisan tarihleri arasında Tarım ve Orman Bakanlığının belirlediği asgari miktarda anlaşma yapılabilirse üreticiler yine sözleşmeleri çerçevesinde çay satabilir, sözleşme yapamazsa bu sistemde yer alamıyor. Yani tütün üreticilerinin başına gelenlerin benzeri çay üreticileri için de söz konusu olacak. Çay üreticileri borsada yer alan bir firma ile sözleşme yapacak, yapamazsa çay satamayacak, satarsa cezasını ödeyecek. Çay yetiştiriciliğinin yüzde 80’inin 5 dekar ve altında olduğunu düşünürsek küçük üreticilerin bu sistemde ayakta kalabilmesi oldukça zor. Bu kanun teklifinin çay üreticilerden neden sır gibi saklandığı da tam da burada açığa çıkıyor.

Diğer bir değişiklik gerekçede çay bahçelerinin yenilenmesine yapılan vurgu üzerinden maddelerde detaylandırılan çay tarım alanlarının yeniden belirlenmesi üzerine. Ağırlıklı tohum ile yürütülen çay tarımında yaklaşık 3 buçuk sene öncesinde TÜBİTAK tarafından desteklenen, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi ile ÇAYKUR tarafından ortaklaşa yürütülen “Çay bitkisi gen havuzunun oluşturulması ve ticari çay çeşit adaylarının belirlenmesi” projesi ile bu yönde de değişikliklerin olacağı sinyali veriliyordu. En başta projenin adından da anlaşılacağı üzere ‘Ticari çay çeşitlerinin belirlenmesi’ hedefi zaten üreticilerin ve bölge ekosistemin sürdürülebilirliği değil sermaye gruplarının çıkarlarını önceleyecek bir çoğaltma sistemine yöneleceği açıktı. Bu kanun teklifinde de tohum ekimiyle yapılan çay plantasyonlarının verim ve kalite bakımından farklılık göstermesi gerekçe gösterilerek, verime ve yüksek kaliteye sahip klonlar ile bu klonlara uygun işleme yöntemlerinin tespiti, katma değeri yüksek ve dünyada pazarlanabilir nitelikte nihai ürünlerin elde edilmesine yönelik olarak çay tarım alanlarının yeniden belirleneceği ifade edilmektedir. Tarım ve Orman Bakanlığı eliyle çay tarım alanlarının yeniden belirlenmesi, bu çerçevede çay ruhsatnamelerinin çay bahçesi ruhsatnamesi olarak yeniden güncellenmesi durumu söz konusudur. Çay tarımına uygunluğu tespit edilen alanlar vurgusu çay tarım alanlarının Bakanlık eliyle yeniden belirlenebileceğini ve çay tarım alanı olarak işaret edilmeyen yerlerde üreticilere bu alanlardaki bitkilerin söktürüleceği ve orada çay tarımı yapılamayacağı ifade edilmektedir. Bu durum tamamıyla Bakanlığın keyfiyetinde ve sermaye gruplarının insafında ilerleyecek bir süreç gibi durmakta. Ayrıca yaş çay üreticileri açısından en önemlisi birçok tarımsal üründe olduğu gibi üreticilerin tohumlarını kaybetmesi ile sonuçlanması da kaçınılmazdır. Tamamıyla bağımlı bir üretimin ayak sesidir.

Yaş çay alımlarına ilişkin düzenleme yapan teklifin 5’inci maddesi, çay üreticilerinin uzun süre bekletemeyecekleri çayını kota ve kontenjan nedeniyle satmak mecburiyetinde olduğu özel sektörün fiyat kırmasının önüne geçme iddiasında olsa da, gerçek tam tersine işaret ediyor. Önceliğin üreticilerin mağduriyetini gidermekten ziyade yaş çay alım fiyatının piyasa şartları ve maliyet unsurları göz önünde bulundurularak belirlenmesi olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik fiyatın belirlenemediği durumlara ilişkin de düzenleme yapılmakta. Bu durumun her yıl fiyat açıklama zorunluluğunu ortadan kaldıracağı, tamamıyla keyfiyet esasında fiyat belirlenmesine yol açacağı aşikardır. Ayrıca yaş çay alım fiyatını belirleyeceği ifade edilen ve 2008 yılında kurulan Ulusal Çay Konseyi Yönetim Kurulu toplamda 9 üyeden oluşuyor. Bir bakanlık temsilcisi, 2 ÇAYKUR temsilcisi, Rize Ticaret ve Sanayi Odası, ÇAYSİAD, Rize Ticaret Borsası, Okumuş Çay ile birlikte Rize Pazar ve Güneysu Ziraat Odaları temsilcileri kurulda yer alıyor. Yönetim Kurulu Başkanı ise Rize Ticaret Borsası Başkanlığını da yürüten Mehmet Erdoğan. Erdoğan, 2009 yılında hazırlanan çay kanun teklifinin mimarlarından, Cumhurbaşkanı tarafından orman yangınları ve seller sonrasında dağıtılan keyif çaylarının alındığı Or-Çay firmasının da sahibi. Ağırlıklı olarak sermaye gruplarının temsilcilerinin içerisinde yer aldığı, iki tane ziraat odasının göstermelik bir şekilde yer aldığı Ulusal Çay Konseyi çay üreticilerinin değil sermaye gruplarının temsil edildiği bir yapı. Yaş çay alım fiyatının belirlenmesi yetkisinin Ulusal Çay Konseyine verilmesi ile ÇAYKUR’un her yıl belirlediği yaş çay taban fiyatı kaldırılıyor. Yani çay artık devlet destekli, alım garantisi verdiği bir ürün olmayacak. Kota ve kontenjan da olmayacak. Ancak bu denklemde çay üreticileri de çayını istediği yere satabilecek bir konumdan çıkarak, sermaye gruplarına tamamıyla bağımlı bir hale gelecek.

Teklife göre kuru çay üreten firmaların A, B ve C lisanlı olmak üzere gruplandırılması da sermaye gruplarını ölçeklerine göre gruplarken, aynı zamanda sermaye gruplarına çeşitli imtiyaz ve öncelikler verileceğinin de işaretini vermektedir. Bu anlamda çay işine giren yeni sermaye gruplarının olacağını tahmin etmek de zor değil.

ÇAYIMIZA VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKALIM…

Çay kanun teklifi, 2009 yılından beri ayak sesleri duyulan çayda özelleştirme ve piyasalaştırmanın ölümcül darbesidir. Kanun teklifi bu haliyle yasalaşırsa Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında bölgenin yoksulluktan kurtarılması hedefiyle inşa edilen, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin kaderini belirleyen, onu tek ürüne mahkum eden ve bugün tek geçim kaynağı olan çay bölge halkının elinden alınmış olacak. Çay üreticileri de yıllardır HES’ler, taş ocakları, sahil yolu ile tahrip edilen doğalarına ve yaşamlarına sahip çıkarak direniyor. Ana geçim kaynakları olan çayına da sahip çıkıyor. Tam da bu mücadelenin yürütülmesi bugün bu kanun teklifinin bir sonraki Meclis dönemine ertelenmesi gibi kazanımlarla daha da büyüyecek. Çünkü direngen Doğu Karadeniz’den üreticilerin lehine olmayan bir kanun teklifi geçmez…

ÖNCEKİ HABER

HDP Gebze'de tekrar stant açtı, kongreye çağrıyı polis ablukasında yaptı

SONRAKİ HABER

Klibi nedeniyle hedef gösterilen Mabel Matiz: El ele tutuşmaya inatla devam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...