05 Mayıs 2021 08:26

Gazeteciler: Duymayacaksın, görmeyeceksin, konuşmayacaksın genelgesi

Emniyet Genel Müdürlüğü polislerin görüntülerinin alınmasını engelleyen genelge ile ne hedefliyor? Gazeteciler, fotoğrafları ve videolarıyla genelgeyi değerlendirdi.

Fotoğraf: Zeynep Kuray

Paylaş

Cihan ÇELİK
İstanbul

Emniyet Genel Müdürlüğü, 27 Nisan'da yayımladığı genelge ile toplumsal ve adli olaylarda polislerin görüntü ve ses kaydının alınmasını yasakladı. Genelgede görüntü alacağından şüphelenilen kişilere dahi müdahale edilmesi yer alıyor. Gerekçe olarak ise özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin ihlali öne sürülüyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Basın çekme özgürlüğüne sahiptir ve çeker” dese de sahada aksi yaşanıyor. 1 Mayıs eylemlerinde "genelge var" denilerek Yol TV Muhabiri Özge Uyanık ve Gazeteci Sultan Eylem Keleş polislerce engellendi. 

Gazeteciler Abdurrahman Gök, Zeynep Kuray, Özge Uyanık, Eylem Nazlıer, Emre Orman ve Zülal Koçer fotoğraf/videolarıyla genelgeyi Evrensel'e değerlendirdi.  

"HAKİKAT VE GERÇEKLER ENGELLENEMEZ"

Mezopotamya Ajansı Editörü Abdurrahman Gök: Bundan birkaç sene önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, kaymakamlarla yaptığı toplantıda, “Mevzuat şöyledir, böyledir, yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara, kendi zihinsel inkılabınızı devreye sokun” demişti. Daha sonra İçişleri Bakanı polislere, "Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir" demişti. Yani bir süredir ülke kararnamelerle, talimatlarla, genelgelerle yönetiliyordu. Şimdi bu çeperi basını da içerisine alarak daha da genişletmek istiyorlar.

Genelgeyle amaçlanan, aslında kamuoyunun haber alma hakkının engellenmesinin yanı sıra; polis, jandarma ya da herhangi bir devlet görevlisinin karıştığı suçların kayıt altına alınmamasını sağlamaktır. Zaten bu fiili olarak yapılıyordu. Özellikle 5-6 yıldır akredite olmadığımız hiçbir kurumun açıklamalarını takip edemiyoruz. Sahada da eylem ve etkinlikleri takip ederken her türlü zorlukla, tehditle karşı karşıya kalıyorduk. Buna rağmen gerçek amacı kamuoyunun bilme hakkını gözetmek olan gazeteciler mesleklerini icra etmekten geri durmadı.

Canları pahasına, tutuklanma, mülteci durumuna düşme, binlerce liralık para cezalarına çarptırılma pahasına halen gazetecilik faaliyetini yürütenlerin geri adım atmadığını görünce, artık bu gazetecileri işini yapamaz hale getirmek için çıkarılmış bir genelge. Bir diğer yanıyla yurttaşa bir gözdağıdır. Artık cebinde kameralı bir cep telefonu bulunduran her yurttaş, yeri geldiğinde bir gazeteci gibi sorumluluk yüklenebiliyor ve bugüne kadar ortaya çıkan birçok hukuksuzluk bu görüntüler sayesinde oldu. Genelgeyle bu sorumluluğu yerine getirmek isteyen yurttaşları da caydırmak istiyorlar. Ancak ne gazetecilikte ısrar eden gazetecilerin ne de sorumluluk bilincindeki bir yurttaşın bu hukuksuz ve yok hükmündeki genelgeyle sineceğini düşünüyorum. Bakın genelgeden sonra 1 Mayıs kutlamalarında ortaya çıkan manzaraya tüm ülke yine o ısrarlı gazetecilerin ve telefonlarıyla çekim yapmaktan çekinmeyen yurttaşların sayesinde haberdar oldu. Polis ve bekçilerin camiyi basarak gençlere biber gazı sıktığı ve darbettiği görüntüler de yurttaşın çektiği görüntüler sayesinde gündemdeki yerini aldı. 

Yani geçmişte hakikat ve gerçekler, gazetecilerin ensesine sıkılan kurşunlarla, gazete binalarına atılan bombalarla engellenemediyse, bugün genelgelerle hiç engellenemez.   

"POLİSİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR SÜMEN ALTI EDİLMEK İSTENİYOR"

Gazeteci Emre Orman: Emniyet Genel Müdürlüğü’nün genelgesi, AKP’nin anayasayı nasıl hiçe saydığının örneklerinden yalnızca biri. Ne diyorlar? “Ses ve görüntü kaydı almak yasak.” Gerekçe ne? “Özel hayatın gizliliği.” Bu genelge, polisin özellikle son 1 yılda sokak hareketlerindeki tavrıyla paralel aslında. Ekonomi dibe vurdukça yoksulların sesi daha gür çıkmaya başlıyor. Polis ise bu sesi “en sert biçimde” kesmeye çalışıyor. Bu genelge, halkın haber alma hakkının engellenmesi ve basının tümüyle susturulmak istenmesi amacı taşıyor. Diğer yandan da polisin işlediği suçların sümen altı edilmesini hedefliyor. Oysa yapılması gereken, bu suçun işlenmesini önlemektir. Bizim, yani özgür basın emekçilerinin buradaki seçimi bellidir: Ne pahasına olursa olsun, olanları halka olduğu gibi aktarmak. Polis genelgesine boyun eğmek, işledikleri suça ortak olmaktır. Biz, geçmişimizden öğrendiğimiz boyun eğmeme geleneğini bugün de sürdürecek ve yarınlara aktaracağız.

"GENELGE ANAYASA'DAN ÜSTÜN DEĞİL"

Yol TV muhabiri Özge Uyanık: Genelge ile ilgili biz zaten 1 Mayıs öncesinde böyle apar topar çıkarılınca herhangi bir görüntü alınmasını engelleme ya da alandan uzaklaştırma olabileceğini tahmin ediyorduk. Ama bu şekilde direk mala da zarar vererek hiçbir açıklama yapılmadan, söz hakkı verilmeden ekipmanlarımızın, telefon, kamera vs atılıp ya da silinmesini beklemiyorduk. Burada sadece ‘Genelgeyi görmediniz mi polislerin şu an da yüzünü çekiyorsunuz’ denildi. Şunu da belirttik, burada polisin yüzünü çekmiyoruz. Genelgede de söylenen özel hayatın gizliliği. Polisler kamusal alanda bir kamu görevlisi olarak oradalar ve kimsenin özel hayatını çekmesi gibi bir durum söz konusu değil. Biz oradaki eylemi çekiyoruz. Yerde sürüklenen, boynuna basılan, slogan dahi atılmasına izin verilmeden apar topar gözaltına alınan, Anayasal hakkını kullanan insanların uğradığı hak ihlalini görüntülüyoruz. Fakat bu şekilde bir engelleme oldu. Bize bundan sonraki süreç için de bir gösterge oldu. Sınırın belli olmadığı bir genelge ile aslında bundan sonra nasıl davranılacak. İçişleri Bakanı ‘Basını engellemez bu genelge basın kapsamıyor’ dedi ancak bir gün öncesinde İstanbul, Ankara gibi pek çok yerde basın mensuplarının uğradığı müdahaleler bu açıklama ile çok çelişiyor. Kaldı ki vatandaşın da böyle bir engellemeye uğramaması lazım. Çünkü pek çok toplumsal olayda da pek çok insan hakkı ihlalinde de vatandaşların cep telefonları ile kaydettiği görüntüler sayesinde ortaya çıktı. Bu şekilde pek çok yargılanan kamu görevlisi de kolluk kuvveti de oldu. Kim nerede bir hak ihlali görürse bunu görüntüleyebilmelidir. Haber alma ve verme hakkımız Anayasa ile güvence altına alındı ve genelge de hiçbir şekilde Anayasa’dan üstün olamaz. Genelgelerle fiili şekilde ülke de yönetilemez. Bu açıdan bu genelgenin uygulanması suç işlenmesi demektir. Bizim kimsenin özel hayatını görüntüleme gibi bir amacımız yok. Biz hak ihlali gördüğümüzde, 1 Mayıs’ta da olduğu gibi yılın 365 günü boyunca haberlerimizi yapmaya, vatandaşın da haber alma hakkını korumaya devam edeceğiz.

"NE YAPARSAK YAPALIM KİMSE BİZDEN HESAP SORAMAZ" GENELGESİ

Gazeteci Zeynep Kuray: Emniyet Müdürlüğü’nün çıkardığı tartışmalı genelge hem kamuoyunun bilgi edinme hakkına, hem de gazetecilik mesleğine bir darbedir. Toplumsal olaylarda giderek artan devlet baskısı ve şiddetini örtbas etmeye dönük bir hamledir. İstanbul Sözleşmesi’nin feshiyle kadına yönelik erkek şiddetine göz yumulup yol verildiği gibi, bu genelgeyle de artan polis şiddetine yol verilmektedir. Bu genelge üç maymun genelgesidir: Biz ne yaparsak yapalım duymayacaksınız, görmeyeceksiniz, konuşmayacaksınız genelgesidir.

Biliyorsunuz Fransa’da da toplumsal olaylarda polisi görüntüleme yasağı getirilen “Genel Güvenlik Yasası” gündeme gelmişti ve büyük infial yaratmıştı. En çok da gazeteciler bu duruma tepki göstermişti. Peş peşe yapılan protestolar sonucunda Fransa’da 15 Nisan’da çıkan yasada gazeteciler bu keyfi yasağın dışında tutuldu. Ancak bunu sadece gazeteciler üzerinden de tartışmak yanlıştır, çünkü yurttaşların da toplumsal olaylarda ve kamusal alanlarda görüntü çekme hakkı vardır. Bugün Amerika’da bir yurttaş çekmeseydi George Floyd’un nasıl polis tarafından boğularak öldürüldüğünü kimse bilmeyecekti. Muhtemelen bu cinayete bir kılıf uydurularak örtbas edilecekti. Şimdi Türkiye’de de kopyala yapıştır tarzında Fransa’daki kanun tasarısına benzer bir genelge çıkartılarak basına ve yurttaşlara aba altından sopa gösterilmektedir. Bu da kendini yasama yerine koyan Emniyet Müdürlüğü eliyle yapılmaktadır ki bunun hiçbir şekilde hukuki zemini yoktur. Gazetecilerin görevi kamuoyunu bilgilendirmektir ve bu görevini sürdürecektir. Her itiraz edenin sesinin bastırıldığı Türkiye’de hukuk da kalmadığı için son denetleme görevi basına kalmıştır. Bugün bu engellenmek istenmektedir. ‘Ne yaparsak yapalım kimse bizden hesap soramaz’ın kılıfıdır bu genelge. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Biz halkın haber alma hakkını savunmaya ve işimizi yapmaya devam edeceğiz.

"GERÇEKLER KARANLIKTA KALMASIN DİYE VARIZ"

Evrensel Gazetesi Muhabiri Eylem Nazlıer: Pandemiyle birlikte halk sefalete mahkum edildi. Ülkenin her yerinde doğa talanı var. Kadınlar kazanılmış hakları ellerinden alındığı için sokaklarda. Üniversite öğrencileri kayyuma karşı direniyor. İktidar ise engelliyor. Son zamanlarda eylemlerde kolluğun kameralar önünde yurttaşlara uyguladıkları sosyal medyaya yansıdı. Hem ulusal hem de uluslarası kamuoyunda kolluk prestij kaybetti. Bunun önünü kesmek, o görüntülerin Ayşe Teyzeye, Ali Amcaya ulaşmasını istemiyorlar. Herşeyin karanlıkta kalmasını istiyorlar. İktidarlarını kolluğun gücüyle sağlamlaştırmak istiyorlar. Bunun içinde kendilerinde her türlü gücü meşru görüyorlar.  Yurttaşların haber alma hakkına dönük, basın özgürlüğüne dönük büyük bir engelleme çabası içindeler. Biz kolluğu eşiyle, arkadaşıyla otururken kayda almıyoruz. Özel hayat derken neyi kastediyorlar? Suç işlemediklerini düşünüyorlarsa neden bu genelgeyi yayımladılar? Kolluğa 'ne yaparsanız yapın biz sizin arkanızdayız' diyorlar. Şiddeti meşrulaştırıyorlar. Şunu iyi bilmeliler kamu görevi yürütülen alan özel hayattan çıkmıştır, şeffaf olmalıdır, denetlenebilmelidir.

Alanda çalışan muhabirler zaten kolluğun hedefinde. "Basını süpürün" sözünü sıkça duyarız, kalkanlarla önümüze barikat kurulur. İlk olarak basın engellenir. Genelgeyle engellemelerine kılıf buldular. İşimiz giderek zorlaşacak gibi.  

Hatırlarsınız Amerika'daki George Floyd'u... Tek bir görüntü Amerika'yı ayağa kaldırdı. Keza Diyarbakır'da Kemal Kurkut... O fotoğraflar olmasaydı Kemal 'terörist' ilan edilecekti. Gazetecilerinde görevi işte tam da budur. Gerçekler karanlıkta kalmasın diye varız. AKP'nin sevgi pıtırcıkları değiliz, gazeteciyiz. Ezilenden, işçiden, emekçiden yanayız. Kalemlerimiz onlardan yana. Biz nerede, hangi şartlarda olursa olsun gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Bedeli ne olursa olsun. Çünkü katledilen, hapiste olan gazetecilere sözümüz var, kalemlerimiz eğilmeyecek. Bu hukuksuz genelgeyi de tanımıyoruz.

"KAYITTAYIZ!"

Gazeteci Zülal Koçer: Bu yasa ile artık kendi kitlesine dahi anlatamayacakları haksız hukuksuz fiileri kayıt dışı olarak gerçekleştirmek istiyorlar. Özellikle pandemi yasaklarını adeta kendilerine özel hale getirdiler. Bu medyada çok net yansıdı. Kalabalık kongreler, cenazeler ve ceza kesilen seyyar satıcı, ya da bir asgari ücretli. İşte bu çelişki yıkıcıydı, kendi kitlesine dahi anlatamazlardı. İstanbul Sözleşmesinin feshine karşı kendi kitlesi bile onay vermezken sokaklarda kadınların darbedildiği videoları elbette kimse görsün istemiyorlar. Özcesi çelişkiler hiç olmadığı kadar keskin, kriz saklanamayacak kadar büyük ve bu tabloyla baş etmeye çalışıyorlar. Bu yüzden de bunları halka ulaştıracak gazeteciliği engellemeye çalışıyorlar.

Belki de gazetecilik tarihindeki en önemli duraklarından birinden geçiyor. Gerçekten sorumlu gazeteciliğin görev başında olacağı bir süreç. Bu yüzden engellerine rağmen bizler eskisinden daha inatla düşeceğiz gerçeğin peşine. Bu çürümüşlüğün içinden çekip almamız gerekiyorsa o haberleri evet alacağız, evet kayıttayız!

ÖNCEKİ HABER

İskoçya, "bağımsızlığın oylanacağı" parlamento seçimlerine gidiyor

SONRAKİ HABER

Muğla Milas'a bağlı İkizköy'de halk linyit madenine karşı direnişte

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...