24 Temmuz 2018 14:02

Avukat Cabbar Leygara: Hak ihlallerinin takibi engellenecek

Av. Cabbar Leygara, valilere verilen yetkilerle Bölge kentlerinde yaşanabilecek insan hakları ihlallerinin takibinin engelleneceğini belirtti.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/EVRENSEL

Paylaş

OHAL’in yerine getirilen düzenlemelerle valilere bir kişinin kente girişini yasaklaması yetkisi verilmesini değerlendiren Av. Cabbar Leygara, OHAL valilerinin ’90’lı yıllarda bu yetkiyi hak ihlallerini örtbas etmek için kullandığını hatırlattı. Leygara, bu yetki ile amaçlananın Bölge kentlerinde yaşanabilecek insan hakları ihlallerinin takibinin engellenmek olduğunu vurguladı.

OHAL’in kaldırılmasının ardından AKP’nin Meclis Başkanlığına sunduğu “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin içeriği ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Meclis Adalet Komisyonunda kabul edilen tasarıya göre, 5442 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu’nda yapılacak değişiklikle valiler, kamu düzenini veya güvenliğini bozacağı düşünülen kişiler hakkında 15 günü geçmemek üzere ildeki belirli yerlere giriş ve çıkışı sınırlayabilecek, toplantı düzenlenmesine, kişilerin toplanmasından, silah nakline kadar yasaklar getirebilecek.

Valilere verilecek bu yetki, 1987 yılında ilan edilip 2002 yılına kadar toplam 15 yıl boyunca, süresi 46 kez meclis kararıyla uzatılan OHAL döneminde “süper yetkiler” ile donatılan OHAL bölge valilerini akıllara getirdi. O dönem valilere, çalışmalarında sakınca görülen personelin sürgün edilmesi, köy, mezra ve benzeri yerleşim birimlerini boşaltma yetkisi verildi.

OHAL’in en katı şekilde uygulandığı 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da avukatlık ve belediye başkanlığı gibi birçok görevde bulunan Av. Cabbar Leygara, valilere verilecek yetki ile valilerin ’90’lı yıllarda kendilerine verilen yetkileri nasıl kullandığını Mezopotamya Ajansından Deniz Tekin’e değerlendirdi.

‘DEMOKRASİ ’90’LI YILLARA DÖNECEK’

Av. Leygara, sıkıyönetimin kaldırılarak OHAL’in ilan edildiği 1987 yılı üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen valilere verilmek istenen yetkilerle Türkiye’de demokrasinin ’90’lı yıllara döneceğine dikkat çekti. Valilere bir kişiyi 15 gün süreyle kente girmesini engelleyen düzenleme ile ’90’lı yıllarda OHAL bölge valisine verilen yetkinin aynı olduğunu hatırlatan Leygara, “Valilere verilen bu yetki, OHAL’in kalıcılaştırılmasıdır. Zaten bu düzenleme Anayasa’ya aykırı olduğu için bunlar için 3 yıl süre şartı koymuşlar. Bu yetki istisnai değil, kalıcılaştırılan bir yetkidir. Bu düzenleme ile yürütme yani başkanlık sistemi güçlendiriliyor. Yasama, yargı ile sivil toplum ve kanaat önderleri devre dışı bırakılıyor” dedi.

'SUÇLARI ÖRTBAS ETMEK İÇİN KULLANDI’  

Kentlere girişi yasağının kolluk güçlerinin vatandaşlara yönelik hak ihlallerinin yoğun olarak yaşandığı dönemlerde kullanıldığını anımsatan Av. Leygara, “Mesela köyler yakılırken bu kullanıldı. Bir faili meçhul cinayeti araştıran gazeteciye karşı kullanıldı. Veya bir hak ihlalini yerinde incelemek isteyen bir insan hakları savunucusuna yönelik kullanıldı. Geçmişte ilan edilen OHAL döneminde yaşadığımız deneyimler bize bunu gösteriyor. Kimsenin orada nelerin yaşandığından haberi olmayacak. Yani devlet görevlilerinin işlediği suçları örtbas etmek, ifşa edilmemek için, gerçeğe ulaşmamak için dönemin OHAL valileri yetkilerini bu şekilde kullanıyorlardı” diye konuştu.

‘YARGI İŞLEVSİZ KALACAK’

 Av. Leygara, il valilerine bir kişi hakkında 15 gün süreyle kente girmesini yasaklama yetkisi verilmesi durumunda, valilerin bu yetkiyi bir kişi hakkında 10 ya da daha fazla kez kullanabileceğine de dikkat çekti. Leygara, “Bu valilerin keyfine kalan, iki dudağından çıkan bir uygulamaya dönüşür. Valinin bu kararına karşı idare mahkemesine başvursanız, bunun bile pratik bir değeri yoktur. Bu 15 günlük sürede yargı da bir şey yapamaz. Hukuka aykırılık çıksa bile ancak tazminata hükmedebilir” dedi.

’90’LI YILLARDAN ÖRNEKLER

’90’lı yıllarda OHAL bölge valilerinin birçok yasakları ve engellemeleriyle karşılaştıklarını söyleyen Leygara, “O dönem görev yapan bir arkadaşımız, siyasi partilerin il başkanları,  sendikacılar, avukat ve insan hakları savunucuları, OHAL valisinin kararıyla ikamet ettikleri illerden başka illere sürgün edildi” dedi. Av. Leygara, valilere verilecek olan 15 günlük yasaklama süresinin basit görünse de bunun amacının çatışmaların yoğunlukla yaşandığı bölge kentlerinde yaşanabilecek insan hakları ihlallerinin takibi ve denetimini yapmak ile bunun raporlaştırılmasını engellemek olduğunu da vurguladı. Leygara, bu konuda yine geçmişte karşılaştıkları kimi örnekleri şu şekilde verdi: Biz İnsan Hakları Derneğinde (İHD) yöneticiyken ’90’lı yıllarda yakılan köylere gidemedik. Biz Lice’ye tesadüfen vatandaş olarak girdik, sonra bizim kimliğimiz fark edildi, apar topar oralardan çıkarıldık. Lice’nin yandığına şahit olduk, ama olayı belgeleyemedik. Çünkü gazetecileri kente sokmadılar. Bizde de fotoğraf makinesi yoktu. Kulp yakıldı, gidemedik. Cizre yakıldı, gidemedik. Gidemedik derken hem insan hakları savunucuları, sivil toplum örgütü yöneticileri hem basın hem de dünya basını oralara gitmesi yasaklandığı için neler yaşandığını göremedi. Bu nedenle bu kentlerde yaşananları yerinde inceleyemedik. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Çavuşoğlu'dan İran açıklaması: Yaptırımlara uymak zorunda değiliz

SONRAKİ HABER

Suruç'taki silahlı kavga olayı bir aydır aydınlatılmadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...