09 Kasım 2017 00:24

Zariç: Yazmak kadar okumak da bir karşı duruşu barındırıyor

Şair C. Hakkı Zariç, Manos Kitap imzasıyla raflarda yer bulan yeni şiir kitabı 'Zona'yı Evrensel'e değerlendirdi.

Paylaş

Vedat AYDEMİR
Cem KESER
İstanbul

“Günün ilk dakikalarında dikilen bir fidan gibi
Bir Ege türküsüyle yan yana olmak gibi
Bir intihar girişiminden sonraki ilk duyuş gibi
Bir çift dudağın dokunuşuyla iyileşir kimi yaralar
 Hatta zona!..”

Şair C. Hakkı Zariç’in yeni şiir kitabı “Zona”, geçtiğimiz ay yayım dünyasına “merhaba” diyen Manos Kitap’tan çıktı. Zariç’e “Şiirlerinizde unutulmak ve unutmaya karşı sert bir duruşunuz var...”, “Zona’yı bir yolculuk şiiri olarak nitelendirebilir miyiz?​” diye sorduk; keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Öncelikle şiirinizin “Toz’undan” başlayalım...  Kitabınızdaki tüm şiirlerinizde insan ve insanın hayatındaki dönemeçler merkeze alınmış... Peki neden toz? Toz bir sıkıntıyı mı ifade ediyor? Yoksa insanın ömrü boyunca biriktirdiklerini mi?

Erteledikçe birikiyor aslında. Geriye baktığında insandan geriye sorular kalıyor daha ziyade. Yanıtlar zaten yeni soruya gebe. Bir sıkıntının ve ertelenmişliğin sonucu belki de “toz”. Altını kazıdıkça insanlık tarihinin ayrıntıları çıkıyor ortaya. Arkeolojinin varlığı biraz da toza bağlı değil mi? Koca kentleri görünmez kılıyor zamanla toz; tarihi şimdiki zamanda anlamak için kazmak ve daha derine inmek gerekiyor. Buradan soru sorulabilir “toz”a. Yanıtlar hayata ve insana dair coşkuyu, ısrarı, boş vermişliği, telaşı ve yeni soruları kazandıracaktır bize. Sonra yeni yanıtlar ve yeni sorular. Sevinci ve sıkıntısıyla birlikte...

Kitabınızın ilk şiiri “insan nerede sormuyor ki” diyerek başlıyor. Son şiir Zona’da ise “bir çift dudağın dokunuşuyla iyileşir kimi yaralar hatta zona!..” diyerek kitabınızı bitiriyorsunuz. Bu noktada amacınız okuyucuyu direngenlik yoluna davet emek mi?

    Soru Sormayı önemsiyorum gerçekten. Bazen işe yaramaz gibi gelse de tozun altında kalanı bulup gün yüzüne çıkarmak için soru sormak insana geniş olanaklar sağlıyor. Yazmak kadar okumak da bir karşı duruşu barındırıyor içinde. Muhalif ve uzlaşmaktan uzak bir yanı var ikisinin de. Okuyucuyu bir yere çağırıyor muyum, bunu bilemem; ama okuyucunun davet ettiği direngenlik şiirde sesini bulmuşsa buna sevinirim gerçekten.

Zona‘KİŞİSEL VE TOPLUMSAL HAFIZAYI CANLI TUTMAK ZORUNDAYIZ’

Şiirlerinizde unutulmak ve unutmaya karşı sert bir duruşunuz var. Toz Yüzyılı’nı Paramaz’a Toz Moru’nu  Rıfat Horoz’a (bizce) Kars’ı kendi unutamadığınız anılarınıza ithaf etmişsiniz...

Kişisel ve toplumsal hafızayı canlı tutmak zorundayız. Aynı zamanda bir bellek oluşturma ve onu kamuyla paylaşma edimi değil midir yazmak? Türkiye sol hareketinin çok yakın geçmişe kadar Mustafa Suphi ve arkadaşlarıyla başladığını biliyorduk; hoşumuza gitmese de resmi tarihin sonuçlarını yaşamak zorunda kaldığımızın resmidir bu. Hayır efendim, Paramaz ve arkadaşlarıyla başlıyor bu topraklarda sol hareket. Hınçakların parti programı bugün bile geçerliğini koruyor büyük oranda. 

Öte yandan Gomidas’ın türkülerini söylüyoruz hâlâ.Gorky sadece bir yazar adı değil, aynı adı sonradan kendine mahlas eden bir ressam doğdu Van’da. Kübizmin en önemli ressamlarından birisidir Arshile Gorky ve Van doğumludur. 

Bütün bunlar annemiz gibidir bizim; doğduğumuz şehri nasıl geride bırakıp sırtımızı dönemiyorsak kendi tarihimizi de arşivden çıkarmamız gerekiyor. Ki o arşivler toz’dan görünmez halde; ama biraz da tarihi tersten yazmak değil midir şiir?

Tellalların da kalbi kırılsın, efendim.

Biraz da şiirinizin yapısal özelliklerinden konu açalım... Zona, uzun mısralardan oluşuyor... Şiirimizde uzun mısralar deyince aklımıza ilk gelen şairlerden biri Edip Cansever. Hatta Cansever “mısra işlevini yitirdi” diyor. Sizce Zona’da mısra işlevini yitirmiş midir? Bununla birlikte Cansever’in bu görüşüyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Yapısal bir uzlaşmazlık için bütünü bir araya getiren parçaları güçlü kılmamız gerekiyor. Parçayla bütün ilişkisini düşünebiliriz Cansever’e selam yollarken. Yalnızlık gürültü çıkarabilir bazen; tek başına olmakla aynı şey değildir ancak. Şiirde bütünlüğü önemsiyorum ve her dizenin bütünü daha güçlü kılması gerektiğini düşünüyorum. Yazılan her sözcüğün, oluşturulan her dizenin bir bütünlüğe neden olması gerekir. Tez nedir, anti tez nerede başlıyor? Burada kalmıyor parçanın çelişkisi, senteze ulaşabiliyorsa anlam kazanıyor ki dizelerin birbiriyle çarpışması buna neden oluyor bence. 

‘ZONA BİR YOLCULUK ŞİİRİYSE, YOLA ÇIKMIŞTIR’

Zona'yı bir yolculuk şiiri olarak nitelendirebilir miyiz?

İnsanın yolculuğu bir turistik gezi değildir her zaman, gitmenin kendisi de olabilir. Bir arayıştır bazen yol. Yazı ise ve sözün yola çıkmasından doğar. Caddelerin ışıltısından geçip çıkmaz sokakların tarihini yazmak istediğinizde şiir elinizden tutar. Olanı başka biçim ve içerikte sezdirmeniz gerekir. Gözüne sokmanız gerektiği yerde bile sözcüklerin gücüne güvenip geri çekilebilirsiniz o zaman. Bu kaybetmek değil aksine üstüne gitmektir. Ki şair üstüne gider. “Yola çıkan söz yolda kalmaz” demişti Kıbrıslı şair dostumuz Fikret Demirağ. Zona bir yolculuk şiiriyse, yola çıkmıştır.

ÖNCEKİ HABER

'İşçiler komitelerle genel merkeze de yön vermeli'

SONRAKİ HABER

İnfaz görüntüsü yayınlanan IŞİD üyesi Kayseri'de yakalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...