3 Kasım 2017 06:38

Yazar Aziz Gümüş: Mizahın annesi trajedidir

Turan DAL
Mersin

“Her acıda bir mizah, her mizahta bir trajedi gizlidir. İnsanların göremediği bu gizemi ortaya çıkarmak gerektiğine inanıyorum. Açıkçası mizahın annesi trajedidir. Trajedi ve acılar mizaha ve gülümsemeye gebedir, tıpkı gecenin gündüze gebe olması gibi…”

Yazar Aziz Gülmüş yaşanmış gerçek öyküleri tatlı sözcüklerle harmanlayarak, geleceğe birer tarih imgesi olarak sunmaya devam ediyor. Yaşadığı coğrafyanın zorluklarını, 12 Eylül döneminde cezaevinde karşılaştığı şiddeti, işkenceyi, okuyucusunu güldürmeyi de başararak beyinlere birer tarih olarak iliştiriyor. Diyarbakır’da 1987 yılında bir gazetede mizah sayfasını üstlenerek adım attığı yazın dünyasına, uzun soluklu eserler katmayı başaran yazar, son olarak ‘Madrabaz Şeyh’ eseri ile okuyucularının karşısına çıkmayı bekliyor. 

Yazın dünyasıyla kucaklaştığınız ilk günlerden bugünlere, kısa bir esintiyle akalım isterseniz?

Yazmaya Diyarbakır’ın bir ilçesinde görev yaparken 1987 yılında kaymakamlığın çıkardığı bir gazetede mizah sayfasını üstlenerek başladım. Bu sayfada yazdığım fıkra, anekdot ve skeçlerim yayınlandı. Skeçlerim öğrenciler tarafından defalarca sahnede oynandı. 1990’lı yıllarda değişik mahlaslarla o dönem Kürtçe ve Türkçe yayımlanan ‘Tewlo’ mizah dergisinde yazılarım yayınlandı.1995 yılında sendikal faaliyetler nedeniyle Çankırı iline sürüldüm. Çankırı’dan sonra İstanbul’a geldim.Yazma faaliyetlerim durmadı, Öküz mizah dergisi, Kaldıraç ve Popüler Kültür Esmer dergisinde yazılarım yayımlandı. İnternet yaygınlaşınca ‘Nasname’ adlı sitede yazmaya başladım. Ekonomik imkansızlıklar nedeniyle yazdıklarımı ancak 2008 yılında Küçedekı Sesler adında bir kitapta topladım. Daha sonra 12 Eylül Diyarbakır zindanında yaşadıklarımı konu eden ‘Cehennem Kahkahaları’ trajikomik eserimi kitaplaştırdım. Bu arada çok yakın tanıdığım Diyarbakır “qırıklarını” konu eden mizah öykülerimi ‘Allahwekil Diyarbekir’ adlı kitapta topladım. Son Kitabım ise bölgemizde dini kazanç ve sömürü haline getiren şeyhleri ti’ye alan ‘Madrabaz Şeyh’tir.

‘HER MİZAHTA BİR TRAJEDİ GİZLİDİR’

Trajik dokuyu bozmadan okuyucuyu güldürmeden de geçmediğiniz öykülerinizin sırrını açar mısınız?

Her acıda bir mizah, her mizahta bir trajedi gizlidir. İnsanların göremediği bu gizemi ortaya çıkarmak gerektiğine inanıyorum. Açıkçası mizahın annesi trajedidir. Trajedi ve acılar mizaha ve gülümsemeye gebedir, tıpkı gecenin gündüze gebe olması gibi…

Eserlerinizin size pek maddi bir dönüşü olmadığını, kazandığınızı da ihtiyaç sahibi öğrencilere katkıda bulunduğunuzu duymuştuk. Bu konuyu biraz açmamız mümkün mü? 

Öğrencilik yıllarım yoksullukla geçti. Kahvaltı yapamadan sınavlara girdiğimi hatırlıyorum. Yoksul her öğrencide yaşadığım acıları görüyorum. Yani kendimi ve yaşadıklarımı net görebiliyorum. Bu yüzden yoksul insan, özellikle öğrenci görmeye dayanamıyorum. Yazdığım kitapların bir kısmını telif olarak bizzat kitap olarak alıyor eşe, dosta, tanıdıklarıma imzalayıp göndererek bu çocuklara katkı olması için çabalıyorum. Bu yüzden hiçbir kitabım yazacağım sonraki kitaplara kaynak olamıyor maalesef…

Bu anlamda oldukça zorlanıyorum, Halen yazdığım bir kaç kitap daha hazır olmasına rağmen maddi imkansızlıktan dolayı bastıramıyorum. Böyle de ironik bir durum yaşıyorum. 

Son kitabınız ‘Madrabaz Şeyh’ Ankara Peron Yayıncılığın fırınından çıkmayı bekliyor. Sanırım bu hafta sonu okuyucuların masalarına inmeye hazır olacak. Bu kitabınızı bizlere tanıtır mısınız?

Şeyh, sözlük anlamı itibari ile yaşlı ve ihtiyar olarak tarif edilebildiği gibi, bir tarikatın veya bir kabilenin önder konumundaki büyüğüdür. 
Feodal toplumun asilleri olarak ortaya çıkan bu kurum, devletle çatışmaya girdi. Özellikle Avrupa Rönesans’ı ile beraber Kral ve papa tanrının temsilcisinin kendileri olduğunun ispatına giriştiler.

Ülkemizde de bu kurum özellikle Kürt illerinde aşırı dejenere olmuş bir şekilde ortaya çıktı. Gerçek amaçları dini topluma doğru bir şekilde anlatmak ve kişilerin Allah yolundan ayrılmaması için uğraş vermek olan bu kurum, mürşit olmaları gerekirken “Kabile Şeyhi” olarak faaliyetlerine devam etmiş, müritlerinin bağış ve yardımları ile ekonomik olarak palazlanıp birer sömürü mekanizması halini almışlardır. Hatta siyasi iktidarlara örgütledikleri müritlerini angaje  ederek aynı zamanda birer oy deposu haline gelmişlerdir. Olayları ve meseleleri derinlemesine bir analizle ele aldığımızda küflenmiş ve kokuşmuş yönleri de görmemezlikten gelemeyiz.

Evrensel'i Takip Et