27 Eylül 2015 05:47

Bomba değil kahkaha atılsın!

Paylaş

Müge TUZCUOĞLU

Size uzun zamandır bir şey yazmak istiyordum; gündem sağ olsun, bir türlü fırsat vermedi. Farkında mısınız, biz ‘Barış’ı ne çok dillendirir olduk! “Savaşa hayır” yerine, “Barış istiyoruz” diyenler, “Savaş karşıtları” yerine “barış savunucuları” olduk. ‘Savaş’ın tüm çağrışımlarını bırakıp, ‘Barış’ın tüm çağrışımlarını dilimize doladık! Yani, dilde ‘Barış’ı oluşturmaya başladık. Ve her şey dilde başlar… Değil mi?
Ben bu konuda umutlu olanlardan, bu süreçten sonra geriye döndüremeyeceklerine inananlardanım. Biz, hepimiz, bir kere ‘Barış’ dedikten sonra, geriye dönülemez artık. ‘Barış’acağız!

Peki nasıl?

‘Savaş’ın, en can yakıcı yönlerinden birisi, insanı çaresiz bırakmasıdır. Cizre’deki abluka altındaki arkadaşın dilinden sürekli, “O kadar çaresiz kalıyorsun ki! Hiçbir şey yapamamak insanı çıldırtıyor” sözleri dökülüyordu. Aynı şekilde Cizre’yi uzaktan izleyen insanların da çaresizliği vardı. Herkes çaresiz olmadığını biliyor, politik olarak da soysal olarak da anlayabiliyor. Ancak iş bir ‘gün’e, bir ‘an’a denk geldiği zaman, bir çocuğun ömrünü kurtarmak, bir siyasetçinin yalanını yüzüne vurmak, bir silahın kurşununun yönünü değiştirmek saniyeleri hepimizi çaresiz bırakıyor. Hem de geri dönüşü olmayacak bir şekilde...
Ölümler yaşanıyor. Her gün! Ve ölümleri durduramıyoruz. Tüm insanların silahların arasına geçtiği, önünü kestiği bir canlı kalkanlık hayalimiz saklı dursun! Şimdi her yanımız ölüm.

Peki yaşamı savunabilir miyiz? Ölümleri durduramıyorsak, biz de yaşamın sesini yükseltelim. Onlar savaş ile yıkmıyor mu; biz inşa edelim! Onlar savaş ile kirletmiyor mu; biz temizleyelim. Onlar savaş ile karalara bağlatmıyor mu; biz rengarenge boyayalım.

Şehirlerimizi, mahallelerimizi, evlerimizi, sokaklarımızı, gündelik yaşamımızın her ‘an’ının geçtiği yerleri yenileyelim! Savaş yerine barış demeye başladığımız günden beri!

Savaşın en ağır yaşandığı yerlerin renginden, kokusundan belli o taşların neler gördüğü... Sokaklarda hâlâ hangi seslerin yankılandığını kulaklar duyabiliyor...

Değiştiremez miyiz? Tam da savaşın ortasındayken Şırnak’ta bir çocuk parkı yapamaz mıyız! Yaklaşık üç aydır, her akşam evlerine çekilip, bombalar, biber gazları, kurşunlar arasında yaşayan Şırnaklılara, sokağa çıkamayan Cizreli çocuklara, canlarından can yitip giden Roboski’ye çocuk parkı inşa edemez miyiz?

Yaşamı savunmak adına? Ne dersiniz?

Daha eski bir hayalimizdi bu aslında; Şengal ve Kobane yüzünden erteledik. Ve zamanı tam da şimdidir diye düşündük. Roboski’de hiç çocuk parkı bulunmamakta. Şırnak’ta var olan beş adet çocuk parkı kullanılamaz halde. Cizre, nüfus olarak ihtiyacı kesinlikle karşılamamakta, özellikle mahallelerde park düzenlemesi bulunmamakta.

“Savaşın ortasında çocuk parkı mı yapılır?” demeyin! Sakın demeyin! Yaşam, tam da ölümün olduğu yerde savunulur! Çocukların öldürüldüğü yerde, çocuk kahkahasını yeşertmek için uğraşılır. Çocuk ölümleriyle kırmaya çalıştıkları umudu, yarattıkları çaresizliği; çocuk kahkahası da telafi etsin. Siyaha karşı rengarenk, bomba sesine karşı çocuk kahkahalı, barut kokusu yerine yemyeşil çimenler.

Bu fotoğraf, Şırnak merkezdeki bir çocuk parkının fotoğrafı. Uzun zaman yayınlamaya utanmıştım. Ancak bunu bu hale getiren savaştır. Bu fotoğraf savaşın fotoğrafıdır. Yenileyelim! Her sabah, her an yıktıklarına inat, biz barışı inşa edelim.

Çocuk sesi hepimize iyi gelecektir. Hem unutmayın, bir çocuk çok şeyi değiştirebilir…

Not: Bahsedilen üç yerde birer çocuk parkı olmak üzere toplamda üç çocuk parkının masraflarını karşılamak üzere maddi destekte bulunmak isteyenler lütfen bize ulaşsınlar… [email protected]

ÖNCEKİ HABER

Nuh Tufanı’ndan Antik Yunan’a ve Sümerlere... Örgütlenmemiş sığırların makus tarihi

SONRAKİ HABER

‘Millî’nin serüveni ve Erdoğan’ın hamlesi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...