16 Ağustos 2015 04:32

Üniversitenin dünkü ve bugünkü öğrenci kitlesi

Paylaş

Okay DEPREM

Bugünün dünyasında halen “üniversite” adı verilen kurumun kendisi topyekun erozyona uğrayıp deforme ve dejenere olurken, buna paralel olarak “üniversiteli” kitlenin geçmişe, eski zamanlara kıyasla bambaşka bir çehreye, görünüme ve kimyaya bürünmemesi beklenemezdi. Söz konusu kurum Yeni Çağ’a doğru ortaya çıkışından itibaren Yakın Çağ’da bugünkü konumu, işlevi ve saygınlığını kazanmaya doğru gelişir ve kurumsallaşırken bünyesindeki öğrenci kitlesi sadece “farklı, değişik” bir yüksek öğretim müessesesine kayıt yaptırmış olmak, bu kuruluşun çatısı altında okuma ayrıcalığına sahip olmak ve birkaç sene zarfında ele geçen diploma sayesinde işgücü piyasası ve sosyal-mobilizasyonda potansiyel açıdan avantajlı konuma malik olmakla geri kalan sosyal tabaka ve kesimlerden ayrışmıyordu. Tersine ve dahası söz konusu toplumsal kitle esas olarak; kültürel-sanatsal-estetik tercih-beğeni ve algı biçimleri; kılık-kıyafet-donanım şekilleri; kuşandığı davranış, hareket, “adab-ı muaşeret” norm, kalıp ve modelleri, kendisini mümkün olan her alanda azami derecede geliştirmeye maksimum gayret etmesi, ayrıca genel ve evrensel kültürden de nasibini almış olması ile nüfusun geri kalan ezici çoğunluğundan önemli oranda farklılaşmaktaydı...    

DİĞER PEK ÇOK SOSYAL KESİMİN ÖNCÜSÜ
Son birkaç on yıl öncesine değin dünyada (ülkeye ve bölgeye göre değişmekle birlikte genel anlamda 1970’li ve en fazla 80’li yıllara kadar) üniversite, evrensel-rasyonel-bilimsel bilginin üretiminin kalbi olarak toplumun ve insanlığın önünde; onların öncüsü rolü, işlevi ve misyonunda ilerlerken; onun öğrenim gören üyeleri yani talebeleri de yukarıda özetle değinilen nitelik ve özellikleriyle, geri kalan diğer toplumsal kesim ve katmanlara olabildiğince örnek olup; onların da her anlamda gelişimi, ileriye doğru ve olumlu manada dönüşümünde sürükleyici pozisyondalardı. Öte yandan; ülke ve dünya politikasına merak duyup, tercihen siyasetle özel olarak da ilerici, devrimci bir kulvarda aktif biçimde ilgilenmesi de ideal doğası gereği üniversiteli prototipinin olmazsa olmaz koşullarından biri olsa da tek başına yeterli değildir. Öyle olsaydı; yukarıda altı çizilen kıstaslara teğet bile geçmeyip de, sosyalleşmek uğruna, moda olduğu için, vs. öğrencilik yıllarında az çok konjonktürel nedenlerle ilintili olarak ülke meseleleriyle alakadar gözüküp, mezun olduktan sonra cebine 3-5 kuruş girmesinin ve orta sınıf havasını ciğerlerine çekmeye başlamasının ardından siyaseten deaktivize olup “siyasi kariyerini” “gençlik hevesi” sınırlarında tamamlayan kategorinin peşinden, 2 - 3 kişi değil de kendisini model alma temelinde yüzler, binler gidiyor olurdu…

ESKİ ÜNİVERSİTELİNİN YERİNİ DOLDURAN KİTLE
Neredeyse tüm dünyada üniversitenin bütünüyle ticarileşmesi ve olumsuz anlamda kitleselleşmesi neticesinde eski üniversitenin eski kitlesi adeta kayboldu ve yerine “günümüz üniversitesinin” yepyeni yığınları ortaya çıkıverdi. Sayıları artık ortalama nüfuslu ülkelerde milyonları, Çin, Hindistan gibi demografik devlerde ise on milyonları çoktan bulan zamane üniversiteliler kategorisindeki epeyce ufak bir azınlık sayılmaz ise mutlak çoğunluğun başta vurgulanan evrensel kriterler temelinde üniversitelilikle uzaktan yakından alakaları, bağlantıları bulunmamaktadır. Söz konusu yığınların, şekli ve resmi olarak taşıdıkları görünen kimliğin tarihsel ve sosyal misyonunu yerine getirmekten çok uzak oldukları söylenebilir.       

BAYAĞI ZEVK VE BEĞENİLERİN KUYRUĞUNDA...
Şimdi günümüzün herhangi bir A ülkesini model almak suretiyle konumuz bağlamında örnekler üzerinden gidelim. Bu yazıyı okuyanlar bu örneklem sahasına denk düşen ülke veya ülkelerin çok da uzak olmayan bir coğrafyada bulunduklarını anlamakta güçlük çekmeyeceklerdir. Eğer bir ülkede “üniversiteli” olarak tabir edilen kitlenin işitsel gıdasını, içinde bulunduğu toplumun en lümpen ve geri kesimlerinin dinlediği “müzikler” veya sesler kakofonisi karşılıyor, dahası okul açılışı-kapanışı-festivali bahane ve vesileleriyle mekteplerinde en sıradan, düşük ve bayağı beğeni ve zevklere hitap eden şarkıcı-seslendirici-yorumcu takımı arz-ı endam ediyorsa; orada “üniversiteli” ile ilkokul mezunu bile olmayan kitlenin seviyeleri fiilen eşitlenmiş demektir. Eğer ki bir ülkede, dünyayı çekirge sürüsü misali istila etmiş olan pespaye, kalitesiz ve ticari televizyon dizileri hem tüm gün TV karşısında oturanların hem de sözde üniversiteli kesimlerin üzerinde ortaklaştıkları bir tercih nesnesi olabiliyorsa; o noktada, adı geçen kitlenin vapur iskelesine, metro istasyonuna girer gibi turnikeyle adım attığı kurumla ideal anlamda bağı kimlik kartından ibaret demektir.

ÖRNEKLERLE BUGÜNÜN ORTALAMA ÜNİVERSİTELİSİ
Şayet bir ülkenin önemli bir kısmı futbolla yatıp futbolla kalkıyor, o ülkede bazı pazartesi günleri filanca maçın son dakikalarında kaçan gol milyonlar tarafından sabahtan akşama kadar bıkmadan usanmadan yâd ediliyor ve derbiler öncesi haftanın başından itibaren tüm ülke yekvücut neredeyse futbolcularla birlikte kampa giriyorken üniversiteli olarak anılan kitle de arada kaynıyor, elinde bayrak ve flamalar eşliğinde bağıra çağıra bir maçtan bir diğer maça koşturuyor ve sosyal aidiyet kimliklerinden birisinin hanesine 20. yüzyılın icadı olan spor kulübü taraftarlığı yaftasını yapıştırıyor ise, orada artık üniversitede kaydı olanların, 50.000 kişinin koro halinde küfrederek deşarj olduğu spor kültürünün müptelalarından formel, kategorik bir farkı kalmamış demektir. Bir ülkede üniversiteli olarak düşünülen kitlenin bir bölümü mektebine toprak sahada mahalle maçına veyahut halk plajına gidermişçesine kılık kıyafetlerle “gir-çık yapıyorsa” kalan kısmı da “Yıldız Savaşları” veya “Yüzüklerin Efendisi” filmlerindeki karakterlerin kostümlerine benzer birtakım giysilerle teşrif ediyor ise orada üniversiteli kitleninki ile, eğitim ve kültür seviyesi itibariyle kendisinin çok gerisinden gelen (geldiği düşünülen) yığınların gündelik-alelade yaşamlarının gerektirdiği görsel donanım kültürü arasında mesafe kalmamış demektir. Bu noktada hatırlatmak gerekir ki, 1960’lara kadarki birkaç yüzyıl boyunca bütün dünyada hemen hemen tüm üniversite öğrenci kitlesi okullarına neredeyse “Grand tuvalet” bir giyim kuşamda gitmekteydi.       

SINIFSAL-SOSYAL OLARAK FARKLILAŞIRKEN...
21. asırda “üniversiteli” kitlenin negatif anlamda dönüşümünde ve başkalaşımında göze çarpan esas antagonistik çelişki şudur ki; üniversitede kaydı olan kesimler bir yandan sosyal-sınıfsal açıdan giderayak işçi ve emekçi tabakalardan kopar, onlara yabancılaşırken; bir diğer yandan ise onların geri, lümpen ve bilinçsiz kesimlerinin işlenmemiş, bilinçlendirilmemiş ve ilerletilmemiş kültürel-sosyal eğilim, zaaf ve alışkanlıklarının hemen hemen tamamını sahiplenmiş, onlara bir şekilde ortak olmuş bir konumda bulunmalarından dolayı uygarlığın topyekun çökme tehlikesinin arifesindeki sorumlulukları inkar edilemez…  

ÖNCEKİ HABER

Yanıt bekleyen sorular ve Sabahattin Ali

SONRAKİ HABER

Kıskanma ne olur çalış senin de olur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...