13 Eylül 2008 00:00

KUŞATILAN ÇEVREMİZ


Onu senin bulunduğun koridora atıp ellerinden kalorifer borusuna kelepçelediklerinde yüzü gözü bağlıydı, sırtında “YSU” yazısı vardı; yani yemek, su ve uyku yasaktı ona. Sorguya alınmasını beklerken, belki de vaktiyle senin yazdığın pankartlardan bozma gözbağını araladı, ince ve güzel yüzünü görünce hemen tanıdı seni, göz göze geldiniz birden. Konuşmak yasaktı ama gözlerinle direnç vermeye çalıştın ona.
Kelepçesini çözüp sorguya götürdüklerinde, saatler sonra külçe gibi dizinin dibine attıklarında, tekrar götürüp tekrar attıklarında ve her defasında, ince uzun ellerinle onun kan içindeki yüzünü temizlerken elini tutup dayanma gücü vermiştin.”YSU”’ya inat, sana gelen yemeğini, suyunu, çeyrek kutu sütünü onunla gizli gizli paylaştın. Mesleğini konuşturdun, yaralarını sarmaya uğraştın. Birkaç ay öncesi geçti sonra aklınızdan, kentteki yoğun tartışma ve dayanışma günlerini anımsadınız. Aynı yolda ama farklı kaldırımlarda yürüdüğünüzü; saatler, günler süren karşılıklı ikna çabalarınızı; fakat yine de farklı isimlerle andığınız o düzene karşı duvar diplerinde yan yana duruşunuzu ve direniş anlarını yaşadınız. Çalıştığın hastanede yaralıların başında ortak tutulan nöbetler, atlatılması gerekenleri atlatarak yaptığın tedaviler geldi aklınıza. O an düşündüklerinizi dile getiremediniz ama gözbağının üzerinden gizli saklı anlaştınız; ikiniz de yaptıklarınızdan dolayı değil, yapamadıklarınızdan dolayı pişmandınız. İçinizden dediniz ki; olsun, çıkarsak yaparız onları da...
O günler, 12 Eylül karanlığının ilk ve en acımasız günleriydi, içerdekilerin dışarı çıkıp çıkmayacağı bile belli değildi. O işkence hanedekiler, o tezgahtakiler, o, sen, hepiniz; şehir stadında toplanıp katledilmeye alıştırılıyordunuz işkenceci polis şefleri ve subaylar tarafından. Olmaz diyemiyordu hiçbiriniz, çünkü o dönemde her şey olurdu. Çatışmada vurulanları, kaçarken vurulanları duyduğunuzda, zaten olanları anlamıştınız. Olurdu bunlar...
Bunları bilmene, duymana rağmen yine onun elini bırakmadın Nigar Hemşire. Her işkence seansına, oranın tabiriyle “ameliyata” girişinde narin ellerinle onun ellerini tuttun; dayan hoca, devam hoca falan diyerek bugünün tabiriyle gaz verdin, iyi de ettin... Haftalar süren ve tek başına girdiği ameliyattan başı dik, sağlam ve tek başına çıkmasını sağladın onun, peşine kimseyi takmadan...
Uzun yıllar geçti aradan Nigar Hemşire, geçen süreç bir nesildir. Onun elini tezgahta ilk tuttuğun andan sonra tam 28 yıl geçti aradan. 28 yıl ne demektir biliyor musun Nigar Hemşire; Erdal Eren’i asmasalardı 11 yıl daha yaşardı demek; Deniz’i asmasalardı 3 yıl daha yaşardı demek, hesap yaparsan çok şey demek...
Ama bizim artık vaktimiz yok hesap kitap tutmaya, çünkü hayat devam ediyor ve hesap soruyor. O faşist, o işkenceci 12 Eylül generallerini devrimciler boyuna yargılıyor ve sorguluyor. Dünyanın en zengin 7 generalinden birisi olarak ilan edilen, kapak yapıldığı yabancı derginin ülkeye sokulmasına izin vermeyen o hırsız cuntacı generalin fabrikasının ürünü seramiklerde patinaj yapmadan sorguluyor devrimciler.
Sana, ona, o dönemde tezgaha giren herkese işkence yapan, gözaltında kaybeden o katillerin, o işkencecilerin birçoğu zamanla emniyet müdürü, vali, general oldu, halen de oralardalar. Arjantin’de, Şili’de, Yunanistan’da ise, 30-35 yıl önce askeri darbe yapan faşist generaller, subaylar hala yargılanıyor ve birçoğu işledikleri insanlık suçunun cezasını çekiyor. Faşist diktatör Pinochet, kendi ülkesinden başka bir ülkede dahi insanlık suçu işlemekten yargılanabiliyor, bizim faşist Kenan Evren ve öbür generaller, hırsız paşalar hala kendi yazdıkları anayasanın koruması altında haysiyetsizce durabiliyor.
Bu duruşa karşı koyan devrimcilerin arasında, o hala duruyor Nigar Hemşire. Kendine yeten inancıyla, birikimiyle yine devrimcilerin yanında, yöresinde yürüyor ve seni 13 Eylül’deki mitingde Ankara’ya yanına bekliyor.
Aradan yıllar geçti, bir nesil bile geçti. Olsun, o senin yüzünü görmese dahi yine tanır seni o kalabalıkta. Yeter ki o ellerini uzat; o ince ve uzun ve narin ellerini Nigar Hemşire..
Ertuğrul Ünlütürk

Evrensel'i Takip Et