29 Eylül 2008 00:00
EVRENSELden
Dünya kapitalizmi ciddi bir krizin içine girmiş durumda. Bugüne kadar ekonomiye devlet müdahalesinin sosyalizmin yöntemi olduğunu belirterek karşı çıkanlar, bugün batan bankalarını ve finans kurumlarını ayakta tutabilmek, krizin etkilerini sınırlayabilmek için devlet eliyle para pompalayıp duruyorlar.
Bu krizin, dışa bağımlı Türkiye ekonomisi üzerindeki yıkıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde daha da açıktan görüleceği konusunda ise pek çok iktisatçı hemfikir.
Sermayenin genel sınıf politikasının bir sonucu olarak, bu krizin faturasının yükünün emekçilere yıkılmaya çalışılacağı da sır değil. Krizin baş gösterdiği ülkelerde bu yapılmaya başlandı bile. Türkiyede de durumun böyle olacağı açık.
Bu noktada, emekçi örgütlerine dünden daha fazla görevler düştüğünü söylemeye gerek bile yok. Ramazan boyunca iftar çadırları önünde yaşanan izdihamların da gösterdiği gibi, Türkiyede yoksulluk AKP iktidarının göstermelik yardımlarla örtebileceği cinsten değil.
Ve halkın yoksulluğu derinleşirken, AKP açısından da yolsuzluğun derinleştiğini gösteren işaretler gün geçtikçe artıyor.
Almanyadaki Deniz Feneri davası, Türkiyede bugüne kadar basında yer aldığı halde yargının ilgi gösterdiği yolsuzlukların yabancı bir yargı kurumunda karara bağlanmasını getirmiş olması düşündürücüdür. Her ne kadar Alman yargısı Almanyadaki Deniz Feneri ile ilgili karar almışsa da, bu işin ucunun Türkiyeye uzandığını isim isim belirterek, topu Türkiye yargısına atmış bulunuyor.
Bu sürecin önümüzdeki dönemde nasıl gelişeceğini ise hep birlikte göreceğiz.
Diğer yandan, geride bıraktığımız hafta CHPli Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Fırat arasında Mecliste gerçekleşen canlı yayın programı da, AKP kurmaylarına dair yolsuzluk iddialarının hangi boyutlara vardığını gözler önüne serdi.
Başbakan Erdoğanın severek kullandığı Durmak yok, yola devam sloganının, artık emekçiler tarafından alanlarda Durmak yok, soymaya devam! biçiminde dillendirileceği günlerden geçiyoruz.
Elbette daha önce olduğu gibi bundan sonra da AKPnin politikalarından canı yanan emekçiler, çok daha yaratıcı sloganlarla tepkilerini dillendireceklerdir.
DTP hakkındaki kapatma davası, Alternatif gazetesinin kapatılması, sınır ötesi harekatın uzatılmasına yönelik tezkere gibi gelişmeler de, önümüzdeki haftalarda Türk ve Kürt emekçilerin, ortak biçimde dikkat göstermeleri gereken konuların başında geliyor. Türkiyede emek ve demokrasi talepleri, yaşanan süreç nedeniyle zaten doğal olarak birbirine bağlanıyor.
Bu gerçekler, geride bıraktığımız hafta başlayan Emek Partisi (EMEP) ilçe kongrelerinin de temel vurgu noktalarını oluşturdu. Halk güçlerinin demokratik birliğini sağlamayı önüne temel hedef olarak koyan EMEPin 5. Olağan Kongresini, biz de Evrensel emekçileri olarak kutluyor ve yeni dönemin artan sorumlulukları karşısında başarılar diliyoruz.
İyi haftalar!..
Evrensel'i Takip Et