09 Mayıs 1999 21:00

Çukurcuma'nın gölgeli sokaklarında...

Eski adıyla Perpa, şimdiki adıyla ise İstiklal Caddesi. Işıltılı sokakları, her daim kalabalık caddesiyle İstanbul'un en 'gözde' mekânlarından biri.

Paylaş
Çukurcuma'nın gölgeli sokaklarında...
Özlem Ergun
Eski adıyla Perpa, şimdiki adıyla ise İstiklal Caddesi. Işıltılı sokakları, her daim kalabalık caddesiyle İstanbul'un en 'gözde' mekânlarından biri. Farklı katmanlardan, birbirine taban tabana zıt kültürlerden insanların buluşma noktası. Ve İstiklal Caddesi'nin arka sokakları diye bilinen, mimarisiyle, tarihi dokusuyla yüzyıllar öncesini günümüze taşıyan Çukurcuma... Birbirine yaslanmış ahşap evler, dar ve yokuş sokaklar, oymalı, kakmalı taş binalar, Çukurcuma'nın yalnızca birkaç özelliği. Ahşap ve yıpranmış yapılardan sarkan çamaşırlara, kapı önlerinde toplanmış kadınlar eşlik eder Çukurcuma'da. Sokakta koşuşturan çocuk cıvıltılarına karışan yoğurtçunun çıngırak seslerine tanık olduğunuzda, önünüze başka bir dünyanın kapıları açılır gibidir. Kendinizi iyi tasarlanmış bir film setindeymiş gibi hissetmeniz doğaldır burada. Birkaç sokak ötedeki İstiklal Caddesi'nin 'iğne atsan yere düşmez' kalabalığından, parlak renkli tabelalarından, adım başı konuşlanan barlardan, yükselen gürültülerden eser kalmamıştır artık. Kadın ve çocuk seslerinden başka bir şey duymaz olursunuz; sokak satıcılarını saymazsak tabii... 'İnsanlar, yaşadıkları yerlere benzer biraz da' derler ya; Çukurcuma da öyledir işte. Az ilerideki renkli kareler, yerini siyah ve beyaza bırakmıştır.
İşlemeli yazmaları, çiçekli basmadan etekleriyle kadınlar, yan komşunun kapısı önünde toplanmışlardır çoktan. Küçük çocuklar annelerinin kucaklarında, biraz büyükçe olanlar ise az ileride oynuyordur. Eve girmemekte direnen çocukların ellerine, acıktıklarında, bir parça ekmek tutuşturulur. Erkekler ise çoğunlukla iştedir bu saatlerde; ama çalışmayanları ve mahalle esnafı kahvenin sandalyelerini dışarı atmıştır bile. Başka hayatlar yaşanıyordur, Çukurcuma'nın gölgeli sokaklarında.
Peki ya burada yaşayan insanlar nasıl bakarlar az ötelerinde olup bitenlere...
'Merak etsem kim götürsün'
Alışverişten döndüğü, ellerindeki filelerden anlaşılan yaşlı teyze, yorgun, bulunduğu yere çömelmiş dinleniyor. Yanına yaklaştığımız da adını vermekten çekiniyor. Kendine has şivesi ile söyledikleri ise içten: "Ben ne bilerem gurban, anlamırem ki. Tanımirem ki Taksim'i ne merak edem. Merak etsem kim götürsün, yol iz bilmirem."
Az ötedeki fırının önünde toplanmış gençler (belli ki fırında çalışıyorlar) top oynuyorlar. Konuşup konuşmamakta kararsızlar ama çekingen cevap veriyor içlerinden biri; "Çalışmaktan fırsat bulup da çıkamıyoruz abla. Arada sırada işte. Taksim'i beğeniyorum, gezmesi güzel ama ben öyle barlara falan gitmem. Hem yaşımız tutmuyor, hem de işim olmaz öyle yerlerde." Geceleri de fırında kaldığını söyleyen bir diğeri söze karışıyor: "Bazen gitmek istiyoruz ama oradaki insanlar değişik. Onların hepsi zengin, ama burası öyle değil. Fazla zengin olamıyoruz biz. Pazar günleri de buralarda gezinip, top oynuyoruz daha çok."
'Bize göre değil oralar'
20 yaşındaki bir çocuk annesi Müjde Hacer de, iki sokak ötede yaşananların kendi yaşadıklarından farklı olduğunu biliyor. "Orasıyla burası bir olur mu hiç?" diye başlıyor söze: "Arada sırada, alışveriş olduğu zaman çıkıyoruz. Hoşumuza gidiyor ama bize göre değil oralar, her şey çok başka." Cami kapısında karşılaştığımız müezzin ise konu İstiklal Caddesi olunca sessiz kalmayı tercih ediyor.
35 yaşındaki Fadime Kaygısız ise; "Bir ay oluyor, gitmedim oralara" derken "ben nasıl yalnız gideyim, ancak beyim olursa çıkabilirim" diyor ve gülerek ekliyor: "Ben onlara şaşırıyorum. Her şeyleri başka, gördüğümüz zaman bakıyoruz."
Uzun yıllarını Çukurcuma'da geçirenlerden biri de Şengül Kayacan. O, diğerlerinden farklı olarak konuşmaya daha istekli görünüyor. Belli ki söyleyecekleri var: "İşlek bir yer olduğu için çeşit çeşit insan var. Hele yazın çok açılıyorlar. En çok barlardan şikâyetçiyiz. Yarın bizim çocuklarımız da giderse ne olacak. Gitmelerini istemiyoruz, ona göre yetiştiriyoruz ama ya engel olamazsak."
Az ileride bir emlakçı atmış sandalyesini kapıya, oturuyor. Halit Karlık 32 yıldır Çukurcuma'da. Daha önce ailesiyle birlikte burada oturuyorlarmış ama taşınmışlar, sadece işyeri kalmış şimdi: "Şu ortamda her zaman gezemezsin, hele ailenle imkânı yok. Her taraf bar oldu. Ben olsam ruhsat muhsat vermem bunlara. Eskiden önüne gelen Beyoğlu'na çıkamazmış. Şimdi öylemi ya."
'Kozmopolit bir yer'
Sokak aralarında dolaşırken rastladığımız genç bir kadın ise şimdiye kadar rastladığımız insanlardan farklı bir portre çiziyor. Emine Şenyurt 37 yaşında ve tiyatro sanatçısı. Son bir yıldır da buralarda yaşıyor. Şenyurt Çukurcuma'nın farklı renklerine dikkat çekiyor: "Aslında kozmopolit bir yer. Farklı toplumsal katmanlardan gelen insanların pek çoğunu burada bulmanız mümkün. Sabahleyin klarnet sesleriyle uyanabiliyorsunuz. Çingenelerin sokak düğünlerine rastlamanız olası. Sonra hıdırellezlerde ateş yakıp, üzerinden atlanıyor. O anlamda çok hoş, çok renkli. Ben zaten o renkliliği seviyorum."
Bazen şikâyetler, bazen serzenişler, bazen de gizli gizli iç geçirmelerle Çukurcuma'da hayat böyle devam edip gidiyor işte. Kendine has tadıyla, dokusuyla ve renkleriyle...
ÖNCEKİ HABER

Çıraklık Eğitim Merkezi'nde soygun

SONRAKİ HABER

ABD engel istemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa