15 Şubat 2015 03:48

Parçalanıp yeniden toplanma vaktidir

İki kardeşin fiziksel benzerlikleri karakterlerindeki zıtlıklarla ayrıştırılıyor. Biri kısmi daha idealistken, arada sevdiği işleri de yapmaya çabalarken, öteki bütün “aykırılık”ları kendinde topluyor.

Paylaş

Fatma ONAT

“Bu yazı oyunun seyrini etkileyecek detaylar içermektedir!”

İflah olunamayan yerden başlatırsak karanlık masalı, karşımıza bir de Aç Köpekler çıkar. Kendini unutmuş bir hayatın içinden garip bir ışığın sızdığı bir oyunun adı bu.

Anolojimi mazur görün! Bir vakitlerin İnönü Stadyumu’nda kırk bin kişinin bir ağızdan “Kalbimin tam orta yerinde, büyük bir yangın var alevler içinde” dediği bir an vardır hani. Ölüme, mezara doğru bir yemin akar sonrasında. Fakat siz bu ağır sözlerin altında ezilmez, kederlenmez, ölmezsiniz. Tersine, kalbiniz daha hızlı çarpar, başınız döner, her neyeyse aşkınız daha da büyür, yaşamla bağınız tezahüratın rengini tersi bir yere taşır. Velhasıl öyle bir hale bürünür ki ruhunuz, arabesk bir yerden hayat çıkarırsınız. İnsanın diliyle, kimliğiyle, ağıtıyla, gizlenmiş olanla derdinde de buna benzer bir damar vardır. En acıklı sözler hayatla ilişkili en coşkulu anlara tekabül eder. Sancınız, canınızı acıttığı kadar garip bir iyileşmeye de götürür. O iyileşmeden, iflah olunamayan yerden başlatırsak karanlık masalı, karşımıza bir de Aç Köpekler çıkar. Kendini unutmuş bir hayatın içinden garip bir ışığın sızdığı bir oyunun adı bu. Mîrza Metin’in yazdığı Cem Uslu’nun sahneye taşıdığı, Sermet Yeşil’in tek kişilik performansının adı.
Tiyatronun temel çatışmasına hizmet edecek iki oyun kişisi Beşir ve Beşar. Kendine yer arayan bir ruhun iki başka tarafı. İkizlerden biri perdecilik ve oyunculuk, diğeri dolandıcılık yapmakta. Beşar, uzun bir aradan sonra Beşir’in evine içinde ne olduğu bilinmeyen bir kasa ile çıkagelir. Evde onlardan başka gıyabında bir Sevda vardır... İki kardeşin fiziksel benzerlikleri karakterlerindeki zıtlıklarla ayrıştırılıyor. Biri kısmi daha idealistken, arada sevdiği işleri de yapmaya çabalarken, öteki bütün “aykırılık”ları kendinde topluyor. Ama Beşar’ın aykırılığının içinde itaat de var. Memleketi sevmek, vatana güvenmek de var. Suçlarının savunmasını da bu sevgi üzerinden yapıyor. İnsanın sevdiğini soymaktaki marifetine sığınıyor. Uyumsuzun uyumu, sakinin isyanı birbiriyle çarpışıp durmakta. Beşir, ruhsal gelgitleri içinde kimliğine ulaşma arzusu da taşıyor. Çünkü insana, köpekliğini yaşabilmesi için de bir yer gerekiyor. İkilikler karakterleri birbirine tamamlamaktan çok parçalanmış olanla, hatta paramparça olanın ayağa kalkma çabasıyla uzantılı.
Rejisinin etkileyici tarafı, metnin karakter için kurduğu ruhsal dağılmayı, huzursuzluğu, zigzağı ya da her ne derseniz o engebeli, asimetrik, deforme hali tiyatronun bütün etmenlerine yaymasında. Daha sahneye adımınızı attığınız an dekorun size fısıldadığı şeyi az sonra çalacak şarkıda da duymak, karakterin sözlerinde de işitmek, ışığın duvarlara, pencereye yansımasında da görmek mümkün oluyor. Bu durum, güzel bir takım oyununun tatlı seyrine taşıyor önce. Sonrasında Yeşil’in oyunculuğunun coşkusuna kaptırıyorsunuz kendinizi. Rejinin, metnin formu oyunculuğa da sirayet ediyor. Önce iki ayrı yerden konuşan iki ayrı karakter, sonra birbirine geçen karmaşıklaşan monologlar, sonra tekini kaybettiğiniz duygusu ve sonra o birinin ötekiyle bütünlüğü... Parçalanmış ve yeniden şekil verilmiş olanın dağılıp “kendi” olanı bulma çabası. Bu noktada oyunun şizofrenisini psikiyatrik bir düzeye getirmek büyük haksızlık olurdu. Yer yer bu hassas denge bozulur gibi olsa da neyse ki oyunun bütününde bu parçalanmışlığın bir yanıyla kendini bulmakla ilişkili çok sağlıklı bir damara işaret etmesi söz konusu.
Başarılı hareketlerin yanında oyunun duygusunu dağıtan hamleleri de var rejinin. Hele ki adı “Sevda” olan gizin akıbetinin biçimci yöntemle ortaya konulması seyircinin duygusal ve düşünsel aralığını tamamen kapatıyor. Alanınıza baltalı bir müdahale hissi yaşatıyor. Her duruma açıklık getirmek, bazılarına kriminal boyut kazandırmak bu noktada olumsuz bir yere evriliyor. Oyun zemininin orta yerinde bir kasa, bir de atmosferde pis bir “koku” var. Metaforlar, semboller yaratıcı yazmanın inorganik kodlarını sezdiriyor önce. Metin’in metninde bir an her şeyin çok “sistemli” gideceğinden korkuyorsunuz. Neyse ki oyunun akışı bu formülasyonu deforme edecek daha derinlikli durumlara göz kırpıyor. Metnin dili yer yer karakterlerle organik bağı koparıp seyirciye bir üçüncü sesi duyurmaya da başlıyor. Bu durum sahnede başka ruhun varlığıyla dikkat dağıtan özellikte olsa da, öte yanıyla zengin bir düşünsel boyuta da işaret ediyor.
Aç köpekler, Cronenberg’in Ölü İkizler’indeki gibi organik olarak birbirine bağlı iki insanın karmaşık ilişkisinin sürükleyiciliğini vadeder bir yerden başlatıyor seyrini. Sahnede Sermet Yeşil olunca, bir Jeremy Irons etkisi yakalamanın güç olmayacağı duygusu da ruhunuza yerleşiveriyor. Ancak rejinin yoğun hamleleri, Yeşil’in özellikle son yarım saat içindeki performansı güçlü bir etkiden çok yorucu bir tat da bırakıyor üzerinizde. Bu koşturmacanın, coşkun halin uzun sürmesinden çok, aşama aşama oyun içine yayılması ihtimali üzerinde durmaya başlıyorsunuz. Bu ihtimalin gerçekleşmesi ve belli fazlalıkların olmaması durumunda tadından yenmez bir prodüksiyonla karşılaşabilirdik. Gelinen noktada ise, bu oyun sezonun en seyredilesi olanlarından biri olarak seyircisini bekliyor. Oyunun Kürtçe üst yazıyla oynandığını da belirtelim.

Aç Köpekler sezon boyunca Kumbaracı50 sahnesinde.
Tel: 532 255 55 80
vvvvvv.kumbaraci50.com

ÖNCEKİ HABER

Julien Sorel’ler için Robespierre yoksa... Aşk!

SONRAKİ HABER

Bereketli topraklar üzerinde bir Kürt

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...