Yığınlar daha büyük bir şevk ve inançla alanlara çıkıyor!
Ülkemizde uzun yıllardan beri siyasi zaman takvimsel zamandan daha hızlı akagelmiştir. Ama Tek adam rejiminin “siyasi ömrü”nün sonuna geldiğini daha açıkça fark ettiği 2024 yerel seçimi sonrasında yaptığı girişimlerle siyasi gündemin akışı daha da hızlanmıştı.
18 Mart 2025’te CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ilan ettiği İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ve 19 Mart’ta çalışma arkadaşlarıyla tutuklanmasından beri ise siyasi gündemin akışı hızına yetişmekte profesyonel siyasetçiler ve gazeteciler bile çok zorlanır hale geldi.
Yığınların siyasete müdahalesine engelleme girişimleri
İmamoğlu ve yakın arkadaşlarının tutuklanması tek adam yönetimi ve AKP-MHP merkezli Cumhur İttifakının “terörle iltisaklı parti” ilan ettiği CHP’nin üstünden gidilerek CHP ve muhalefeti ezme, halk indinde muhalefetin iktidar seçeneği olmaktan çıkarma amacı pratik olarak gündeme alındı. Ama bu girişimler karşısında bugüne kadar olmayan bir şey oldu. Yığınlar alanları doldurarak, tek adam yönetiminin bu girişimine ‘hayır’ diyen mücadele hattına yöneldi.
Son günlerde ise iktidarın, CHP’nin yığınların siyasete doğrudan müdahalesi karşısında ilk bakışta önemsiz gibi görünen kimi girişimlerin yapıldığına tanık oluyoruz.
Bu girişimleri şöyle sıralayabiliriz:
- Selçuk Tengioğlu adlı, iki çocuğunu öldürmek ikisini de yaralamaktan cezaevinde 16 yıl yatmış bir katil 4 Nisan günü Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yumruklu saldırı yaptı! Saldırganın gözaltına alınmasından sonra emniyet ve savcılıkta verdiği ifadelerin tamamen “öğretilmiş ifade” çerçevesinde olduğu görüldü. Tersine cenaze törenine Özel’den önce gittiği, çıkış kapısında bir buçuk saat beklediği, CHP’den ve belediyelerden de çeşitli yardımlar aldığı, bankada da 380 bin TL’si olduğu ortaya çıktı. Ama kendisini kimin, kimlerin gönderdiği karanlıkta kaldı!
- CHP’nin 7 Mayıs günü İstanbul-Beyazıt Meydanı’nda düzenlediği, öğrencilerin büyük katılım sağladığı gece mitingi, alana önceki gece mitinglerinde CHP’nin sorunsuz kullandığı aydınlatma araçları sokulmadığı için karanlıkta gerçekleştirilmek zorunda kalındı. Ancak yığınlar kendi tarzlarında, telefonlarını kullanarak alanı aydınlattı.
- İmamoğlu’nun bugüne kadar avukatları aracılığı ile kamuoyuna görüşlerini aktardığı X’teki hesabına 8 Nisan gecesi saat 02.00’de mahkeme kararıyla ulaşım engeli getirildi!
İktidarın aşması zor iki önemli handikapı
Yukarıda sıraladıklarımız, birbiriyle bağımsız gibi görünse de son aylalarda ülkemiz siyasi iklimiyle birlikte ele alındığında önümüzdeki dönemle ilgili önemli ipuçları olarak ortaya çıkıyor.
Tek adam yönetiminin hamlesi iki önemli sorunla karşı karşıyadır.
Bunlar;
- CHP’nin yığınları mücadeleye çekerek siyaset yapmaya yönelmesi.
- Yığınların siyasete doğrudan müdahale etmek için meydanları doldurarak siyaset sahnesine çıkmış olması!
Geri adım attırılma konusunda CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu saldırganı gönderenlerin saldırıyla kendisine (ve CHP’ye) “Mektup gönderdiğini” “Meydanlardan çekilin gidin Ankara’daki ofislerinizde oturun” dediğini ama “Bir adım bile geri adım atmayacaklarını”, “Eğer biz bir geri adım atarsak bunlar bu millete diz çöktürürler” diyerek karşıladı.
Özel’e saldıran saldırganı kimin gönderdiği gelecekte aydınlığa kavuşur mu bunu bilmek zor. Ama bu saldırı ile yığınların siyasete doğrudan müdahalesine önayak olan CHP’ye geri adım attırmak amacı güttüğü ise tartışmasızdır.
İktidarın önlemleri, amacının tersi tepkileri büyütüyor
Dahası iktidarın mitingleri zorlaştırma, özellikle de yığınları alanlara çıkmaktan caydırma tutumunu bundan sonra daha sert yöntemlerle sürdürme niyetindedir.
Ancak iktidarın muhalefeti sindirme ve yığınların alanlara çıkmasını engelleme girişimlerinin onun amaçlarının tam tersi doğrultuda bir tepki yarattığını söylemek herhalde gerçeğe en yakın ifade olacaktır.
Nitekim CHP ve diğer muhalefet partilerinden gelen açıklamalar geri adım değil daha ileri adımlardan söz etmektedirler.
Dahası engeller arttıkça, yığınların daha da kararlı ve kitlesel karşı koyma tutumu öne çıkmaktadır. “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Kurtuluş yok tek başına ya her birimiz ya hiçbirimiz” sloganlarına daha bir şevkle, daha bir inançla, bir slogan olarak kullanma ötesinde bir mücadele tarzının ifadesi olarak da haykırılmaktadır.
Evrensel'i Takip Et