Faşizmin ezilmesi: Dün ve bugün

Fotoğraf: Bundesarchiv, Bild 183-H04436 (CC-BY-SA 3.0)

Dün 8 Mayıs’tı. 8 Mayıs 1945 Hitlerci, soykırımcı Alman faşizminin yenilerek teslim olduğu tarihtir. Bugünün dünyasında 8 Mayıs’ı hatırlamanın, hatırlatmanın özel bir önemi var. Çünkü uluslararası koşullar, güçlü sosyalist bir devletin varlığı dışında, İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullara giderek daha fazla benzemeye başladı. Kısaca o dönemi hatırlayalım: Faşizmin yenilgiye uğratılmasının mimarları Stalin ve onun önderliğindeki sosyalist Sovyet halklarının olağanüstü kahramanlığı ve fedakarlığıdır. Başta İngiltere ve ABD olmak üzere Batılı emperyalistlerin “komünizmi yeryüzünden kaldırsın” diye göz yumdukları, iş birliği yaptıkları, rezil Münih politikaları ile önünü açtıkları Hitlerci faşizm ağır bir yenilgiye uğratıldı ve teslim oldu. Batılı emperyalistler sadece faşizmin önünü açmakla kalmadı, mecburen “müttefik oldukları” Sovyetler Birliği’nin tüm ısrarına karşın Batı’da ikinci cepheyi ancak haziran -Normandiya çıkarması- 1944’de, Hitler ordularının Kızılordu önünde kesin yenilgisinin belli olduğu -Stalingrad 1943- tarihten sonra açtılar.

Avrupa devletlerinin bugün 8 Mayıs’ı faşizmin yenilgisi ve özgürlük günü olarak kutlaması -Almanya’da göstermelik bir tören yapılıyor- gerekiyor ama onlar bunun adını bile anmak istemiyorlar, bu “anıyı” tarihten silmek istiyorlar. Çünkü o dönemin hatırlanması, tartışılması kendi suçlarının görünür hale gelmesine neden oluyor. Onlar unutturmaya çalışsa da unutulmasın: 27 milyon Sovyet vatandaşı sadece ülkelerini savunmak için ölmedi, Avrupa ve dünya halkları faşizmden kurtulsun diye de öldü. Tespit etmek gerekiyor ki: önce sosyalizmin, sonra onun kalıntılarının tarih olmasından sonra köprülerin altından çok sular aktı. Uluslararası emperyalist gericilik dışarıdan kuşatması, içeriden iş birlikçileri ile insanlığın yeni bir dünya özlemine ağır bir darbe vurmayı başardı. Ama tekelci kapitalist sistem bugün insanlığın önüne nasıl bir gelecek sunuyor? Karanlığın koyulaştığı, yozlaşmış, çürümüş, kışkırtılan düşmanlıklarla dolu, savaşlarla yıkılan, geleceğin olmadığı bir dünya. Yani bugün Avrupa ve dünya egemenleri yine tam ters yönde ilerliyorlar.

Bugün 8 Mayıs’ı sadece Rusya Cumhuriyeti törenlerle kutluyor. Rus kapitalizmine önderlik eden bir diktatör olduğu tartışılmaz olan Putin, her geçen yıl daha ihtişamlı törenlerle Batı’ya karşı 8 Mayıs’ı kutluyor. Batılı emperyalistler tarafından ablukaya alınmak istenen emperyalist Putin tarihe baktığında ne görüyor? Çarlığın kanlı tarihinden Rus halkının gururla sahiplenebileceği hiçbir şey yok! Yahudi pogromları -kırım- diğer ulusların boyunduruk altında tutulması -halklar hapishanesi- halkın en fedakar ve yiğit evlatlarının Sibirya’ya sürülmesi, idam edilmesi, açlık ve yoksulluk var. Sadece bunlar mı: 19 yüzyılda Avrupa halklarının devrim ve özgürlük mücadelelerinin çarlığın yardıma gelmesi ile Kazak vahşetiyle bastırılması vb…vb de var. Putin bu nedenle büyük bir ikiyüzlülükle sosyalizm döneminin büyük zaferine, 8 Mayıs’a boşuna sarılmıyor. Bu bugünün emperyalizm dünyasının uluslararası politikasının bir yüzü.

Bu politikanın bir de diğer yüzü var. Batılı emperyalistler faşizmin ve ırkçılığın tarihi yenilgisini neden unutmak, unutturmak istiyorlar? Çünkü onlar çok iyi biliyorlar ki faşizm tekelci kapitalizmin, emperyalizmin bir çocuğudur. Kapitalizm krize sürüklendiği her dönemde göreve çağrılır ve uluslararası işçi sınıfına ve halklara karşı lanetli görevini yerine getirir. Bugün Batı’ya ve ondan feyz alan Doğu’ya bakıldığında görülen şudur: Faşizm, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yaygın bir doğal afet gibi pek çok ülkeyi kemirmekte, onları daha da gericileştirmekte, silahlanmayı ve savaşı kışkırtmaktadır. Trump, Meloni, Urban, Millei, Modi, Şi, Putin, Erdoğan tesadüfen iktidarda değillerdir. Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da faşist partiler ya iktidara yürümekte, ya da iktidar ortağı olmaktadırlar. Hitlerci faşizmin soykırıma uğrattığı “İsrailoğulları’na” kurdurulan devlet Filistinlilere soykırım uygulamakta, Uluslararası Ceza Mahkemesi bunu tespit etmekte, ama Batılı emperyalistler başta ABD olmak üzere İsrail siyonizminin arkasında durmaktadırlar. Faşizmin, ırkçılığın, yabancı düşmanlığının yükselmesi, çürüme ve yozlaşmanın doruklarına çıkması bugünkü kapitalist-emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumu kısaca özetlemektedir.

Ama yükselen faşizm, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, işçi ve emekçi haklarına karşı azgınca bir saldırı varsa, buna karşı mücadele, direniş ve karşı koyuş da var. Uluslararası karşı devrim sertleşir, yükselir ve emperyalist ülkeler arasındaki çelişkiler sertleşir, ticaret savaşları kızışırken, bütün bunlara karşı uluslararası işçi sınıfı ve halkların mücadelesi de keskinleşip, yükseliyor. Türkiye halkları, Yunanlar, Sırplar, pek çok Latin ve Afrika halkları, Fransız ve Alman halkları yeni bir mücadele dönemine adımlarını atıyorlar, savaşa, silahlanmaya, faşizme karşı direnişlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Evet bu mücadele bugün henüz istenilen düzeyde değil, ama karşı devrim, kendi iradesi ve isteği dışında devrim güçlerini de karşısında topluyor, onları yaygınlaştırıyor, çelikleştiriyor, birleşmeye zorluyor  ve daha ileri mücadelelere hazırlıyor. Çekiç ve örs görevini yapıyor, hiç kuşku duyulmasın ki, uluslararası işçi sınıfının ve halkların büyüyen mücadelesi son sözü söyleyecektir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke seli

TÜPRAŞ’ta öfke seli

Ülkenin en büyük sanayi kuruluşu ve kârlılık oranı en yüksek şirketi TÜPRAŞ’taki toplu sözleşme, gece yarısı operasyonuyla imzalandı. İşçi ücretlerine yapılan zam, Erdoğan-Şimşek programının hedeflerine uygun olarak yüzde 35 oldu. Hem düşük zamma hem de sözleşmenin kendilerine sorulmadan imzalanmasına tepki gösteren TÜPRAŞ işçileri, yürüyüş yaptı, yol kapattı. İşçiler ek protokol istedi.

35-40 bin TL Sözleşme öncesi TÜPRAŞ’taki ortalama işçi ücretleri

608 bin TL Bir ayda bir işçiden elde ettiği net kâr

78 bin 292 TL Türk-İş'in açıkladığı yoksulluk sınırı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu'nun X hesabına erişim engeli getirildi.

Evrensel'i Takip Et