9 Mayıs 2025

MEB’e çağrı: İki üç dikiş veya kötülük değil alan temelli çok boyutlu eğitim ve okul

Her gün kadın cinayeti işleniyor, çocuklarını öldüren bir cani S.S. Önder’in cenaze töreninde CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yumruk atıyor. Bir reis muhaliflerine telef olma imasında bulunuyor. İfade hakkını kullanan öğrenciler gözaltına alınıyor.

Günün haftanın kötülükleri sadece kadın katliamları veya şiddet ile de sınırlı değil eğitim alanında da hiç durmuyor, devam ediyor, yeni kötülükler hazırlanıyor. MEB ve dinciler eğitimdeki başarısızlıklarını ve eğitimi bozmaya yönelik hamlelerini her gün her hafta sürdürüyor: “Millî Eğitim bakanı, 2012 yılında başlayan 4+4+4 eğitim sisteminden dönüş sinyali verdi. Eğitimciler olumlu buldu. Bu konuda bir rapor hazırlayan üç eğitim derneği ‘Lise mutlaka 3 yıl olmalı. 4+4+3 sistemine geçilmeli. Zorunlu eğitim dayatılmamalı. Branş yönlendirmesi erkene çekilmeli’ gibi önerilerde bulundu.

Burada üç vurgu var üçü de olumsuz: a) Lisenin 3 yıla düşürülmesi, b) Zorunlu eğitimin kaldırılması, c) Çocukların erken yaşta çıraklığa mesleğe yönlendirilmesi.

AKP’nin eğitim politikasına dair ana ilkesi şöyle özetlenebilir mi? “Aklı, bilimi, eleştirel düşünceyi, kamu yararını, çocuğun ve toplumun kendini gerçekleştirmesi ve geliştirmesini önceleyen eğitim ve okul modellerini bozabildiğin kadar boz, yerine dinci olanı artırabildiğin kadar artır, dayatabildiğin kadar dayat, dikte telkin edebildiğin kadar et.”

İnsan, insanın edimi olan kötü bir şeyle karşılaşınca “Böyle olmayabilir” diyor, böyle olmamalı, başka türlüsü mümkün.

Nutku’ya göre a) En kötü insan için bile hiçbir insanın yaşatıcı değerlere duyarlı olma olanağının tümden yok olmayacağı ve b) Başka türlü olmasının her zaman mümkün olduğu inancımızdan dolayı “Böyle olmayabilir” diyoruz. İrade özgürlüğü, başka türlü temellendirilemez. Ancak irade özgürlüğü de insana hazır verili değildir. Eğitim, eğilip bükülebilme, biçim alış insan türüne özgüdür; öğretim öğrenen bunu alabiliyorsa gerçekleşir. Bu nedenle insan sadece bir homo faber/ alet yapan değildir aynı zamanda özünde homo homini faber/ insanı yapan insandır (Nutku, Gezgin Felsefe, 2011, 46-47).

AKP’nin eğitimi dualden öte üç dikiş: Genel okul, çıraklık meslek okulu, dinci okul

Mevcut haliyle ülke ve okullarımız daha arka planda 72.5’e, mevcut resmi formatıyla üç tipe bölünmüş bulunuyor:

1-Genel öğretim (İyice dincileştirilmiş halde genel ortaokul ve genel ortaöğretim),

2-Çıraklık ve meslek okulları,

3-Din ilahiyat imam hatip okulları.

Böyle bir üçlü model, toplumun da üç katmana ayrıştırıldığı anlamına geliyor.

Dahası genel hümanist aydınlanmacı, sanat, felsefe, bilim okulları yani birinci model istenmeyen modeli oluşturuyor. Dahası genel öğretim dahil hepsi dinci, Sünni mezhepçi telkine/ nakli ilimlere bağlanıyor.

AKP’nin eğitim anlayışı beş modelden dinci olanı

Bilimsellik-ideolojik yönelim paradoksu dikkate alındığında, eğitim anlayışı olarak kaç ana anlayış sayılabilir, şu anda Türkiye’de bunlardan hangisi öne çıkmış bulunuyor? Maalesef eğitim tartışmaları ve reformları AKP döneminde akli-nakli/dini ilimler ayrımına sıkıştırılmış bulunuyor. Bu bakımdan beş ana model ayrıştırılabilir:

Bilimsel eğitim, seküler eğitim (Eğitim öğretim bilim, sanat ve felsefe, pedagoji ilkelerine uygun mu düzenlenecek? Kendi içinde pozitivistinden, politekniğinden eleştirel eğitime kadar pek çok alt formu var).

Din kültürü öğretimi (Okullarda din kültürü, dünya dinleri bilgisi verilecek mi? Bir dinin eğitimi ile farklı din ve mezheplerin tanıtımı birbirinden daha farklı),

Dini eğitim (Okul belli bir din anlayışa uygun mu düzenlenecek? Dini eğitimin tek bir dine göre yapılması ile her dinin kendi dini eğitimini yapması, yine dini eğitimin belli tip okullarda veya tüm okullarda yapılması birbirinden çok farklı),

Din okulu (Din okulları, medrese, imam hatip, papaz okulu da olacak mı?),

Dinci eğitim (En katı formu tüm yaşamın ve okulun dinci mezhepçi anlayışa göre şekillendirilmesi, dinci/mezhepçi anlayışla çelişebilecek hiçbir konuya yer verilmemesidir. Taliban’ın oluşturmaya çalıştığı model bunun güncel örneğidir).

Son ikisi çoğu kez iç içe geçmektedir ama bunlar bile “nitel farka” sahip; “dinci eğitim” en köktencisidir, tüm okullar ama okuldan da öte tüm rejimin ve toplumun dinci gayeye uydurulmasına yöneliktir, IŞİD veya Taliban tipidir (Bu konuya daha önceki yazılarda da değinmiştim, örneğin “Okullar Açılırken Temel Soru: MEB’in Eğitim Fikri veya Modeli Ne?​” Evrensel, 08.09.2023).

En kritiği haftalık ders çizelgesi: Alan bazlı çok boyutlu ortak çekirdek programı önerisi

Osmanlı ve cumhuriyet dönemi, 1773’lerden 1945’lere kadar eğitim ve okul alanında pek çok sorununa rağmen olumlu yönde bir gelişim gösterdi. 1945’lerden bu yana ise eğilim tersine dönmüş bulunuyor.

Bu iyiye gidiş veya tersine dönüş, en somut olarak haftalık ders çizelgelerinden başlıyor, en somut olarak haftalık ders çizelgelerinde karşılığını buluyor.

Tersine gidişte ilk tespit olarak fen ve sosyal bilimler derslerinin azaltılması veya zorunlu gruptaki payının düşmesi sayılabilir. Sanat alanları da giderek önemsizleştirilmiş gözüküyor. Genel olarak insanlığın yüksek kazanımları yerine çok daha dar etnosantrik bir bakış öne çıkmış bulunuyor. Din ve kültür ağırlığı artmış, bilim tarih adına okutulanların da içeriği din ve normatif ögelerle doldurulmuş bulunuyor.

Toparlanması hiç de zor değil çünkü insanlığın eğitim alanında müthiş bir deneyimi/birikimi de var, bunları dikkate almak gerekiyor. Felsefeciler Derneği 2019’da atölyeler yaparak sorun ve eksiklikleri tespit etmeye, genel bir çerçeve model oluşturmaya çalışmıştı.

Alanlar 9. sınıf 10.sınf 11. sınıf 12. sınıf Alan toplamı
Dil1- Türk Dili ve Edebiyatı 6 4 4 2 16
Dil2- Yabancı dil, Dünya Kültür ve Edebiyatı 6 4 4 2 16
Matematik dersleri  4 4 4 4 16
Tabiat (Fen) bilimleri 6 6 6 6 24
Sosyal bilimler (tarih, coğrafya, psikoloji, sosyoloji ve felsefe) 6 6 6 6 24
Bilgi kuramı ve mantık - 2 2 - 4
Sanat, spor ve teknoloji 4 4 4 4 16
Zorunlu ortak alan dersleri toplamı 32 30 30 24 116
Seçmeli 8 10 10 16 44
Genel Toplam 40 40 40 40 160

Ortaöğretim için alan dağılımı önerisi (Kaynak: Felsefeciler Derneği, 2019)

İyi eğitimi istemeye dayalı amaç ve bakışla bu tür modeller geliştirilebilir. Ama gördüğüm, her şeyden önce eğitim idesini amaç edinmekten, eğitim idesine uygun olarak da haftalık ders çizelgelerinden, haftalık ders dağılımlarından başlanması gerektiğidir.

Sınıfsal ve zümrevi okul türleşmesi çıraklık ve meslek okulları yerine tekniği sanatı yaşam deneyimlerini dikkate alan genel model

Türkiye ve dünyada en temel problemlerden biri, temel genel eğitimde okul türleşmesinin yarattığı sonuçlardır. Çoğulculuk ile okul türü aynı anlama gelmemektedir. Okul türleşmesi, aksine çoğulculuğu da bozmakta, belli sınıf ve zümrelere daha elit, alt sınıf ve zümrelere daha kötü okul ve deneyimler anlamına gelmektedir. Türkiye örneği bunun ne anlama geldiğini göstermeye yeter artar. Çıraklığa, meslek okullarına, imam hatiplere alt ve dışta kalmış aile çocukları gitmektedir, orta ve üst sınıftan ancak istisnalar bulunmaktadır.

Mesele okul türünden, sınıf ve zümre durumundan da öte temel bir meseledir. Mesleki eğitim, belli bir alandaki bilgi beceri ve duyarlılıklara odaklanılması, diğer bilgi beceri ve duyarlılıkların ister istemez daha zayıf kalması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla belli bir mesleğin bilgi becerisine kilitlenme yerine teknik ve sanat becerilerinin de güçlü şekilde temel ve genel eğitimde kazandırılmasına öncelik verilmek durumundadır. Meslek eğitim öğretimi 18 ve sonrası, üçüncü evreye, yükseköğretim evresine çekilmek durumundadır.

Kademelendirme meselesi: 17 yaş kapsamında 2+6+3+3 olabilir

Konuya çocukların gelişim evreleri üzerinde saf bir şekilde bakılırsa, reşit oluncaya kadarki olgunlaşma dönemi için, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim elemanlarınca, Piaget, Freud, Erikson, Kohlberg gibi gelişim psikolojindeki bilgiler de dikkate alınarak gelişim modellerine göre şöyle bir kademelendirme önerilmişti:

  • 4-5 yaş 2 yıllık okul öncesi çağı (6 yaş okul öncesine dahil edilirse 3 yıl),
  • 6-11 yaş 6 yıllık ilkokul çağı (6 yaş okul öncesine dahil edilirse 5 yıl),
  • 12-14 yaş ortaokul çağı,
  • 15-17 yaş ortaöğretim çağı sayılabilir.

Böylece okul kademeleri 2+6+3+3 evreler şeklinde düzenlenebilir. Buna benzer modeller din veya ideolojiye kurban edilmeden tartışılabilir, geliştirilebilir.

Okullar neden sıkıcı, çocuklar bu okullardan niye kaçmak istiyor

Haz almak, mutlu olmak, iyi olmak, kendini geliştirmek, çocuklarını okutmak, çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak, çocuklarının bir hesap kitabı daha iyi yapmasını, kimyadan, fizikten, psikolojiden, sosyolojiden, insandan, toplumdan, dillerden, kültürlerden, uygarlıktan, evrenden anlamasını, iyi güzel bir hayat sürmesini, şiirler yazmasını, müzikler yapmasını, eserler üretmesini… tüm bunları kim istemez? İnsanlığın, evrensel mi bilemem ama sonuçta kendini çocuklarını geliştirme isteği, yaygın bir eğilimini oluşturuyor.

O halde, çocukların ve ailelerin bir kısmı neden okullardan kaçıyor, hangi okuldan kaçıyor?

Demek ki, AKP ve MEB, AKP öncesi veya AKP dönemi mevcut okul halleri, tüm bunları ya bilerek istemiyor ya da bir şekilde doğru düzgün yapmıyor, yapamıyor. AKP döneminde en çok dincilik, din dersleri, nakli ilimler dayatıldığına göre, tek sebebi değil ama ana sebeplerinden biri de böyle bir eğitim anlayışı olsa gerek. Eğitim niteliği sorunu olsa gerek. Çocuğun söz hakkı olmaması olsa gerek. Çocuğun kendini okulda iyi hissetmemesi olsa gerek. Sınıfların, bahçelerin durumunun iyi olmaması olsa gerek, idareci ve öğretmenlerin bir kısmının yanlış tutum davranışları olsa gerek. ÇEDES vb. uygulamaların içerik sorunu olsa gerek. Aldığı eğitimin ciddi bir nitelikte olmaması, bir işe yaramaması olsa gerek. Çocukların okula aç gelmesi, okulda aç kalması olsa gerek. Çocukların çıraklıkta yaralanması ölmesi olsa gerek. Ailelerin okul masraflarında zorlanması olsa gerek. Dahası ve en temel olanı AKP ve MEB’in insana yaklaşımındaki, insan, dünya, uygarlık anlayışındaki sorunlu durumlar olsa gerek.

Çocuk ve aileler okuldan kaçıyorsa; en başta fakir masraflardan, çocuğunun okulda aç kalmasından, ezilmesinden, alacağı niteliksiz diplomanın bir işe yaramamasından; azıcık farkında olan aileler de aynı zamanda çocuğunun zihninin tininin ruh sağlığının dumura uğratılmasından kaçmaya çalışıyor.

Eğitim; çocuğun ve toplumun iyi halleri için iyi istemeye dayalı, insanlığın bugüne kadar en yüksek başarılarını, en yüksek bilim, felsefe, sanat, mimariyi örnek alır şekilde tasarlanmak durumunda. Böyle bir eğitim ve okul tasarımında, nüfusun yüzde 100’ü olmasa da hemen tamamına yakını okula koşarak gelecektir.

Eğitim; insanın insan oluşunun, bireyin kişi oluşunun, insanın insanı yapmasının, insanın potansiyelini gerçekleştirmesinin ve özgürleşiminin, toplum oluşun en temel şartlarından biridir, vazgeçilemez, devredilemez, ertelenemez, savsaklanamaz.

İnsan toplum doğa yararına, çocuk yararına, bizzat çocuğun ve halkın öznesi ve konusu olduğu çocuğu ve halkı geliştirici ve özgürleştirici eğitim ve okullar oluşturmak durumundayız, mevcutları bu yönde toparlamak durumundayız.

Bir kez daha altı çizilirse, yaşam etkinliklerinin de sanat tekniğin de ciddi şekilde yer aldığı alan bazlı haftalık ders çizelgelerinden başlamak gerekiyor. Okul bina ve bahçelerinin, okul donatılarının iyileştirilmesinden, okul yemeğinden devam etmek gerekiyor. Öğretmenin, ailesinin hazırlanması desteklenmesi gerekiyor. Tüm bunlar için de daha arka planda kapitalist ve dinci zihniyetin değişimi gerekiyor.

Böyle olmamalı, bu çok açık. Nasıl olacağı ise insanlığın başardığı iyi modellerde görülebilir, daha da iyisi geliştirilebilir, çocuklar da insan da toplum da doğa da müthiş bir potansiyel. Gerçeklik ise bunlardan bir kısmının realize edilmesinden, açığa çıkarılanlardan ibaret. Okullar neyin başarılıp başarılamadığının en somut göstergesi. Çok daha iyisi başarılabilir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

TÜPRAŞ’ta öfke seli

TÜPRAŞ’ta öfke seli

Ülkenin en büyük sanayi kuruluşu ve kârlılık oranı en yüksek şirketi TÜPRAŞ’taki toplu sözleşme, gece yarısı operasyonuyla imzalandı. İşçi ücretlerine yapılan zam, Erdoğan-Şimşek programının hedeflerine uygun olarak yüzde 35 oldu. Hem düşük zamma hem de sözleşmenin kendilerine sorulmadan imzalanmasına tepki gösteren TÜPRAŞ işçileri, yürüyüş yaptı, yol kapattı. İşçiler ek protokol istedi.

35-40 bin TL Sözleşme öncesi TÜPRAŞ’taki ortalama işçi ücretleri

608 bin TL Bir ayda bir işçiden elde ettiği net kâr

78 bin 292 TL Türk-İş'in açıkladığı yoksulluk sınırı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İmamoğlu'nun X hesabına erişim engeli getirildi.

Evrensel'i Takip Et