8 Mayıs’ın 80. yılında Alman tekellerinin itirafları

Hitler faşizminin yıkılışını sembolize eden Berlin’deki Reichtag binasının tepesine çekilen kızıl bayrak | Fotoğraf: Yevgeny Khaldei/TASS
Almanya başta olmak üzere dün Avrupa’da, bugün Rusya ve Doğu Avrupa ülkelerinde İkinci Dünya Savaşının bitişi, Hitler faşizminin yenilgisi kutlandı, kutlanıyor.
8 Mayıs 1945 gecesi Berlin’in Karlshorst semtindeki askeri okulda kurulan Kızıl Ordu karargahında atılan imzalarla savaş resmen sona ermişti. Daha sonra Alman-Rus Müzesine dönüştürülen bu askeri okul, modern zamanların en kanlı savaşına noktanın konulduğu yer olduğu için her yıl 30-40 bin kişi tarafından ziyaret ediliyor. Müze, kanlı tarihin unutulmaması, bir kez daha aynı yayılmacı emellerle insanların katledilmemesi gerektiğini gösteren önemli belleklerden biri olma özelliği taşıyor.
30 Ocak 1933-8 Mayıs 1945 arasında Almanya’da iktidarda olan faşist rejim içeride ve dışarıda Alman burjuvazisinin ekonomik-siyasi çıkarlarına bağlı olarak milyonlarca insanın katliamına imza attı...
Hitler’in faşist rejiminin başa getirilmesinde Alman tekellerinin çok büyük bir rolünün olduğu biliniyor. Başta Alfred Krupp olmak üzere birçok tekelin yöneticisi faşist parti NSDAP’ye, daha iktidar olmadan üye olmuş, her türlü desteği vermişlerdi. Savaş sırasında esir alınan Yahudiler, değişik uluslardan antifaşistler bu tekeller tarafından “köle işçi” olarak çalıştırılıp sömürülmüştü.
Bunu yapan tekel yöneticilerinin kimisi yargılanmış, kimisi suçunu tazminat ödeyerek kapatmış, kimisi de bugüne kadar sessiz kalmayı tercih etmişti. 80. yılda ise Alman sermayesinden ilginç sayılabilecek bir girişim kamuoyuna yansıdı. Süddeutsche Zeitung’da 7 Mayıs’ta yayımlanan haberde, geçmişi faşizmle bağlantılı 48 tekelin yöneticisi, kendilerinden önceki yöneticilerin faşistlere destek verdiğini açıkladılar. Şöyle diyorlar: “Alman tekelleri Nasyonal Sosyalistlerin iktidarını pekiştirmeye yardımcı oldu. Birçok şirket ve aktör kendi çıkarları için bunu yaptı.”
Açıklamayı imzalayanlar arasında Adidas, Allianz, BMW, Deutsche Bahn, Hugo Boss, Lufthansa, Oetker, Trumpf, Volkswagen ve Wacker Chemie var. Hepsinin geçmişinde faşizme destek ve “köle işçi” çalıştırma var. Çağrı önerisi Hitler’e toplama kamplarında insanları öldürmesi için Zyklon B gazını üreten eski kimya tekeli I.G. Farben’in halefi Bayer, BASF ve Evonik yöneticilerinin yanı sıra Siemens’ten gelmiş.
CEO’ların açıklamasının sonu dikkat çekici: “8 Mayıs, zulüm gören ve öldürülen tüm insanları, işlenen suçları ve yıkımları, dünya çapında ölen 60 milyondan fazla insanı anma günüdür. Bugün aynı zamanda kendimize bütün bunların nasıl olmuş olabileceğini sormamız gereken bir gün.” (Süddeutsche Zeitung)
1920’li yılların başından itibaren komünistlerin dikkat çektiği sermaye-faşizm arasındaki bağlantıyı bugün 8 Mayıs’ın 80. yılı vesilesiyle tekellerin yöneticileri itiraf ediyor. CEO’ların bu “antifaşist” tutumu karşısında insan sormadan edemiyor: Acaba, 1920’lerin Almanya’sı geri gelse bu açıklamayı yapan tekeller bugünkü duruşu sergiler mi?
Dünya çapında esen yoksulluk, ekonomik sorunlar, bunlara karşı yükselen mücadele ve Ekim Devrimi’nin yarattığı dalganın en fazla etkilediği ülke, Weimar Cumhuriyeti olarak bilinen o yılların Almanya’sıydı.
Artan sınıfsal çelişkiler ve sosyalist devrim talebi, açıklamada belirtildiği gibi “Tekellerin Nasyonal Sosyalistlere yaptığı yardım” sayesinde bastırılmıştı. Açıklamayı “Alman burjuvazisinin savaşın bitmesinin 80. yılında tarihten ders çıkardığı” şeklinde değerlendirirsek, o zaman bir daha aynı koşullar oluştuğunda bu kez komünistlere destek verecekleri sonucu çıkıyor. Ki; bu mümkün değil. CEO’ların 80. yılda günah çıkarmalarının bir yanını karanlık geçmişlerinin üzerini örterek geleceklerini temizleme, diğer yanını komünistlerin mülkiyeti kamulaştıracak güçte olmaması oluşturuyor. Bu nedenle 80. yılı günah çıkarmaya fırsat olarak kullanıyorlar.
Her 8-9 Mayıs’ta Alman, Rus, Fransız, İngiliz... devlet başkanları, başbakanlar, sermaye temsilcileri geçmişe dair yaptıkları benzer içerikli konuşmaların çoğunda, insanlığın bir kez daha aynı acıları yaşamaması gerektiğini söylüyorlar.
Ne var ki, söylenenlerle yapılanlar birbirini tutmuyor. Almanya başta olmak üzere, Avrupa’da silahlanma yeni bir savaşa koşar adımlarla gidiyor. “SIPRI”nin geçen hafta açıklanan verileri bunu yeterince ortaya koyuyor.
Alman sermayesi “8 Mayıs sorunu”nu daha yeni yeni normalleştiriyor. Uzun yıllar 8 Mayıs’tan “kurtuluş” değil “yenilgi” günü olarak söz edildi. Moskova’daki 9 Mayıs kutlamalarına ilk kez 60. yılda, başbakan olarak Putin ile “kanka” olan Gerhard Schröder katıldı. 2015’teki 70. yıl törenleri için Moskova’ya giden Angela Merkel, Kırım işgali nedeniyle geçit töreni yerine hayatını kaybeden askerlerin anıtına çelek koydu. 80. yılda Moskova’ya başbakan göndermek bir yana, etkinliklere Rusya ve Belarus temsilcilerinin davet edilmesi yasaklandı.
Öncesi bir yana, 80 yılda süzülüp bugüne ulaşanlar faşizm, sermaye ve savaş arasında kopmaz bağların olduğunu gösterdi. Üçünü merkeze alan mücadele büyümedikçe, “tarihin tekerrürü” adeta kaçınılmaz. Bu bilinçle faşizmden kurtuluşun bütün mirasına sahip çıkmak gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et