Unutma beni ‘balım’
Kübalılar devrim yapmış, Fransa’dan Brezilya’ya kadar gençlik özgürlük istemek için ayaklanmış, Türkiye’de TİP ve DİSK kurulmuş, Vietnam’da ABD’nin acımasız işgaline karşı antiemperyalist mücadele, ABD’de ırkçılığa karşı medeni haklar hareketi ortalığı kavuruyor. Dünyayı ve Türkiye’yi sarsan ’60’lı yılları taçlandıracak 15-16 Haziran büyük işçi yürüyüşünün şafağı sökmek üzere. Soğuk Savaş yıllarının zirvesinde Vietnamlıları Japonya kıyılarından bombalayan 6. Filo’nun envanterinden Shangri La Gemisi Boğaziçine konuşlanmış.
Bu kanlı filoyu aklayıp paklamak için davet ettikleri öğrenci gruplarına bu savaş makinesi gemiyi gezdiren Amerikan subaylarının misafirleri arasındaki liseli bir genç kız, daha sonra, Hukuk fakültesindeyken 6. Filoyu protesto etmek için açlık grevine katılacak, Fikir Kulüpleri Federasyonunun müdavimi olacaktı.
O genç kız Deniz’in ‘balım’ diye seslendiği, büyük aşkı Aygün Kevrina, 60 yıl bir sır olarak sakladığı sevdayı Kor Yayınlarından çıkan bir kitapta anlattı: “Sırlarım İpte Asılı Kaldı Balım.”
Hayatını devrim mücadelesine adamış, gençlik hareketi önderliğinden ‘tam bağımsız demokratik Türkiye’ mücadelesinin ebedi liderliğine yükselmiş Deniz Gezmiş hakkındaki sayısız yayın o zamanki mücadelenin, gençlik hareketinin bilinmeyen yanını bırakmamıştır kuşkusuz. Ne var ki kısacık ömrüne sonraki kuşaklar için devasa bir miras biriktiren bu devrimcinin kalbini aşka kaptırdığında ne yaptığını, beklenmedik duygularının ağırlığıyla nasıl baş ettiğini bilen yoktur.
Deniz Gezmiş’in Aygün Kevrina ile bir yıl süren ilişkisine sevgiyle çatışma, çelişkiyle gerilim, gelişmenin ağır sancıları, kaçma ile kovalama, uzaklıkla hasretlik sığmış; birbirlerine aynı ortamda bile yakınlık gösterememek yeterince ağırken Deniz’in idam edilmesiyle artık bütün bir ömürde taşınan hakiki bir travmaya dönüşmüştür.
Her kımıltıyı, her gelişimi gözleyerek ondan sonuçlar çıkarmaya, bir adımı ötekiyle güçlendirmeye, gündelik hayatı Türkiye devrimi için hiç zamanı yokmuş gibi hızla dönüştürmeye alışkın Deniz’in sevgi ilişkisi içindeki kimi davranışları da bu zamansızlığın, hızın, memleketin durumunun toplam şartlarının birleşik motivasyonuyla şekillenir. Kevrina şöyle yazar: “Kara gözlerinin, kartal bakışlarının beni izleyip durduğu tedirginliğini hep yaşamıştım. Ne yapacağım hakkında kendi başıma karar alamaz olmuştum. Hep onun diyeceği, ‘Acaba bundan hoşlanmaz mı’ sorularının içimi bir burgu gibi oyması, bana kişiliğimin yıkımı gibi yansıyordu.” Çünkü onun sevdiği kadın da Deniz’in deyimiyle onun gözlerine dimdik bakan, kavgacı bir kadındır.’ Deniz bunu biliyor ve aralarındaki her gerilimden karşısındakini anlayan, aralarına giren duyguyla artık ne yapacağını bilen biri olarak çıkıyordu. Aşırı korumacılığıyla ‘Nereye baksam önümde- arkamda, sağımda-solumda seni görmek istiyorum’ veya telefonda ‘Ege’de köylülerleyim sen de gelsen ne güzel olur’ yumuşak başlılığının; ‘Bürokratların açlık grevine niye katılıyorsun, açlıktan ve soğuktan tir tir titreyerek yaptığımız bir işe yaramaz’ diye sertleşmesiyle bu grevde rahatsızlanan sevgilisinin üstüne üşümesin diye parkasını örten ve sonra da ‘Elbette ne yapmak istiyorsan yapmalısın’ şefkati bu gerilimli aşkın mayasıydı. ‘Aklımı karıştırıyorsun diyordu Deniz, gözlerinde güneşi batırdığın için, sonra diyorum ki onun ne suçu var? Bu benim zayıflığımdır belki utanıyorum…’
Deniz Gezmiş’in sürekli izlendiğinin farkında olduğu anlaşılıyor Kevrina’nın anlatımlarından. Hayatını adadığı devrim mücadelesinde başına gelebilecek her şeye de hazır olduğu. Sevdiğini birçok bakımdan korumaya çalışması da bir yönüyle bundandı. Nitekim kaygılarında haklı çıktı. Aygün Kevrina’nın Deniz’le ilişkisi artık sadece iç güçlerin milli güvenlik sınırlarına değil Türkiye üzerinde planları olan ABD’nin istihbarat servislerinin masasına da bir sümen içinde gelmişti.
Aygün Kevrina bir gün kaldığı yurt çıkışında alınıp sorguya götürüldüğünde karşısına Shangri La’da daha önce gördüğü gözleri soğuk gri bir ABD ajanı çıktı. Deniz ile ilk görüştükleri günden itibaren izlenmişler, fotoğrafları çekilmişti. Ona ajanlık teklifinde bulundular, kabul etmese bile ajan olduğunu yaymaları çok kolay olacaktı; öyle söylemişlerdi. Ağır işkencelerden sonra alındığı yere bırakılan genç kadının hayatı tamamen değişti. Ağır depresyon yaşadı ve artık hiç görmediği Deniz’in ‘kalbindeki dikeni’ yıllar sonra ‘Ben hâlâ aynı yerdeyim’ mesajı göndererek çıkardı. Ne var ki onun dikeni ölümcül bir yerde takılı kalmıştı.
Ve 40 yıl sonra yazmaya başladığı anıları ancak 2025’te yayımlandı, yani 60 yıl sonra. Deniz’le, ne olursa olsun birbirlerini hiç unutmamaya söz vermişlerdi. O da unutmamak için yazmıştı; yıllarca işkencecilerin yırttığı yanağında kalan ize bakarken; bir aşka ve Deniz’e kıyan iç ve dış güçlere duyduğu hınca rağmen o genç kızın aynada kendisine gülümsediğini gördü. 6 Mayıs 1972’de saçlarını kesip denize atmıştı.
Deniz’in en sevdiği türkülerden birisi de ‘Ben seni unutmak için sevmedim’ imiş.
İç burkan, can acıtan bir tutkuyu herkesin malumu kılarak verilmiş sözü tuttu Aygün Kevrina. Anlatılan, her 6 Mayıs’ta Dolmabahçe’ye koşan devrimci genç erkek ve kadınların mirasıdır artık.
Evrensel'i Takip Et