Ortadoğu-Kürdistan Konferansı ve sonuçları

Kürdistan’ın parçalanışının üzerinden neredeyse yüzyılın geçtiği bir dönemde Ortadoğu, dramatik bir şekilde bir alt-üst oluş yaşamaktadır. Bu alt-üst olan statükoyla birlikte Kürtler, bölgenin kaderinin tayininde en belirleyici  aktör olarak öne çıkmış bulunmaktadır. Böylesi tarihi kavşakta Kürtlerin kendi iradeleri ile verecekleri her karar, atacakları her adım hem kendi geleceklerini hem de bölgenin geleceğini belirleyen en önemli faktör olacaktır. Musul’un dünya caniler örgütü IŞİD tarafından işgal edilmesi ve sonrasında hâlâ devam eden Kobani’ye yönelik saldırılar, bir bütün olarak Kürtlerin demokratik bir halk olarak yaşama iradelerini ve kendi aralarında ittifak oluşturma kabiliyetlerini ciddi bir sınavdan geçirmektedir.
Ortadoğu ve Kürtler konusunda aslında siyasetçiler, yazarlar, medya aktörleri gibi hemen hemen toplumun tüm kesimleri fikirlerini defaatle tartışmalarına rağmen akademi çevreleri hele de Kürt akademi dünyası meseleye uzak kaldı veya akademik bir düzlemde meseleyi tartışma fırsatından mahrum kaldılar. Tabii ki, tek tek fikirlerini yazıp çizdiler ama bir araya gelip, meseleyi ortak akademik bir düzlemde tartışamadılar. Tam da böylesi bir ihtiyacı hisseden her düzeyde ana dilinde eğitim kurumları oluşturmak ve bunun ilk adımı olarak çok dilli bir üniversite hedefiyle Diyarbakır’da kurulan Mezopotamya Vakfı ve Siyasal Sosyal Araştırmalar Merkezi (Samer) Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi katkısıyla geçen hafta sonu (5-6 Temmuz) “Ortadoğu’da Sınırlar, Rejimler, Kürdistan ve Gelecek Tahayyülleri” başlığı ile tamamen akademik bir düzlemde bir konferans organize ettiler. Çok değerli tebliğler sunuldu ve büyük bir olgunlukla kıymetli tartışmalar yürütüldü. Konferans sonunda; tebliğ sunan akademisyenler ve konferansı organize eden  kurum temsilcilerinin bizzat ortaklaşmasıyla sonuç metni hazırlandı ve önemli noktalara dikkat çekildi. Bu noktalar;
- Bir halk olarak Kürtlerin kendi geleceğini belirleme hakkı vardır. Kürtlerin, bu hakkı federasyon, demokratik özerklik, kanton gibi öz yönetim modelleri şeklinde kullanabileceği gibi bağımsız bir devlet kurma şeklinde de kullanabilirler. Bu hakkı ayrı ayrı veya birlikte kullanma hakkına da sahiptirler.
- Kürdistan’ın parçalarının kendine has şartları ve özgünlükleri vardır. Bu özgünlüklere saygı duyulmalı ve hiçbir şekilde Kürtler arasında bir çatışmanın sebebi olarak görülmemelidir.
- Kürtler arasında ittifakın hayati, mümkün ve gerekli olduğunu düşünüyoruz.
- Kobani’ye yapılan vahşi saldırıyı büyük bir endişeyle izliyoruz. Bütün gücümüzle Kobani’deki halkımızın yanında olduğumuzu belirtirken, Kobani’yi savunmanın Kerkük’ü savunmak, Kerkük’ü savunmanın Kobani’yi savunmak olduğunu vurgulamak istiyoruz.
- Barış sürecini destekliyor, bu sürecin eşitlerin ve özgürlerin müzakere sürecine evrilmesini arzu ediyoruz.
- Kürt siyasi, sosyal ve medya aktörlerine aralarında çatışmaya, karalamaya ve dışlamaya cevaz veren dil ve söylemlerden özenle kaçınmaları gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
- Uluslararası toplumun, yirminci yüzyılın başında Kürt halkına yapılan haksızlığın düzeltilmesi noktasında 21. yüzyılın evrensel insan hakları ve kolektif hakları çerçevesinde vicdanlı ve sorumlu davranmasını bekliyoruz.
- Kürdistan’ı, Kürt halkının rızası olmaksızın egemenlik altında tutan devletleri; geleneksel devlet politikalarından vazgeçerek, Kürtlerle demokratik bir yeniden kuruluş süreci başlatmaya çağırıyoruz.
- Kürt akademisyenlerin bir araya gelmelerinin anlamlı olduğunu ve bundan sonra benzeri daha gelişkin konferans ve çalıştayların yapılmasının hem Kürt akademiası hem de Kürt toplumu açısından verimli ve değerli olduğu inancındayız.
Dikkat çekilen noktalar ve tartışma düzeyi, dünün lidersiz ve örgütsüz toplumu Kürtlerin geldiği noktayı göstermesi bakımından son derece önemlidir. Evet, Ortadoğu’nun bugün en kader tayin edici halkı Kürtlerdir. Sonuçlara katılmamak mümkün mü? Yeter ki, Kürtler enerjilerini birbirlerine karşı tüketmesin, başaracaklar...