17 Nisan 2014 00:06

İktidarın karakteristiği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi

İktidarın karakteristiği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyaset, bir çeşit kendi istediğiniz yönde bir algı oluşturma ve bu algıyı yönetme sanatı olarak görülmektedir. Algı yönetmede Türkiye’nin gelmiş geçmiş en başarılı siyasetini tutturan ve bunda oldukça becerikli olan siyaset, mevcut siyasi iktidarın siyasetidir. Tüm siyaseti anketler üzerinden okuyarak toplumun beklentisini tespit eden ve yine bunlar üzerinden toplumda bir algı oluşturarak toplumu yönetmeye çalışan siyasi iktidarın, kendine has ülkeyi kutuplaştıran bir karakteristiğe sahip olduğu artık ortaya çıkmıştır.
Siyasi iktidar, muhaliflerini bir bütün olarak düşmanlaştırırken diğer yandan kendine yakın kesimlere düşmanların her an pusuda olduğu ve iktidara karşı her  an bir darbe yapabilecekleri yönünde sürekli bir telkin pompalamaktadır. Örneğin, iktidarlarının ilk yıllarında askerlerin her an bir darbe planladıklarından hareketle cemaatle ortak yaptıkları tüm hak ihlallerinin, adam kayırmaların, kadrolaşmaların zorunluluk olduğu tezi el altından pompalandı. Bu ülkenin geçmişte askeri vesayetten çektiği acılar bilindiğinden, bu tez geniş kitlelerde yapılan hukuksuzlukların sessizlikle karşılanmasına neden oldu. Siyasi iktidar muhalif tüm kesimleri adeta bir öcü olarak niteleyerek  öyle bir düşman konumuna getirmektedir ki, halkın büyük kesimi bir an önce bunların bertaraf edilmeleri algısına itilmektedir. Şimdilerde ise on yıldır birbirine sarmal DNA zinciri gibi bağlı olarak iktidarı paylaşan AKP-Cemaat ikilisi çıkar çatışması noktasına gelmiştir. Bu kadar süre beraberlikte beis görmeyen iktidar, cemaati diğer muhalefet ile birleştirerek topyekün yeni bir düşman bloku yaratmayı başarmıştır. Kendisinin yıllardır bu yapıyla beraber binlerce insana çektirdiği acıları unutarak ve unutturarak muhalefeti kendi deyimiyle bu ‘haşhaşi yapıyla’ birlikte olmakla suçlamaktadır. Maalesef yıllardır bu iktidar yapısını ifşa ederek sağlıklı bir muhalefet yapmayan muhalefet kesimleri de bu görüntüyü ortadan kaldıran bir politika üretemediler. ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur’ görüntüsü verdiler. Aslında AKP iktidarı kurulduğundan bu yana mutlaka bir düşmana ihtiyaç duydu. Bu düşman dün Ergenekon olarak tarif ettiği kesimler iken bu gün eski dost Cemaat oldu. Siyasi iktidar her seçim öncesi mutlaka darbeci bir düşman yaratmakta hiç zorlanmadı. Çünkü Kürt sorunu nedeniyle tüm siyasi kesimler oldukça halk nezdinde kirlenmişti. Dün askerden çeken bu halk aynı zalimliği bu dönemde cemaat kesimlerinden de aynı oranda görmüştü. İktidar ve devlet nezdinde Kürtler, emekçiler gibi mazlum kesimler her zaman düşmanlık mertebesini zaten korudular.   
İşte böyle bir ortamda yapılan yerel seçimler sonrası kısmen eli güçlenen siyasi iktidar, Erdoğan’ı yetkilerle donatılmış bir şekilde Çankaya’ya çıkarmak istemektedir. Ancak iktidarın, muhalefeti Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ismi üzerinde uzlaşmasını ihtimal dahilinde gördüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla son dönemde düşmanlaştırılanlar arasına Anayasa Mahkemesinin de eklendiği görülüyor. Daha önce zaten Anayasa Mahkemesinden döneceği açık olarak bilinen HSYK düzenlemesi ve Twitter’ın kapatılması davasının beklendiği gibi anayasa mahkemesinden kısmen de olsa dönmesi siyasi iktidar için Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerini düşman safına yazmak için yeterli neden sayıldı. Açıkça Anayasa Mahkemesini paralel yapının yanında ve muhalefeti de bu paralel yapıyla iş birliğindeymiş gibi gösterme politikası yürütüldüğü görülmektedir.  
Siyasi iktidarın bu güne kadar ortaya çıkan en net karakteristiği şu; Düşmansız yapamaz. Mutlaka bir düşman üretir. Dost olanlar bile bir gün iktidarı eleştirme veya onun lehine olmayan bir tutum içine girme gafletinde bulunurlar ise hemencecik düşman sınıfına yazılırlar. Bu tutumun iktidara yönetim erkini verse bile uzun vadede toplumun bir arada yaşama iradesini ortadan kaldıran bir tutum olduğu maalesef görülmüyor. Kutuplaştıran ve ötekileştiren bu siyasetten bir türlü vazgeçilmiyor. Türkiye hiç bir şekilde hukuk içinde kalarak sistem içinde sıkıntıya neden olan kesimleri yargılama ve ayıklama becerisi göstermedi/gösteremiyor. Bir türlü çoğulculuğu öğrenemiyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...