06 Şubat 2014 00:40

Cemaat-AKP kavgası, seçimler ve bölge yansımaları

Cemaat-AKP kavgası, seçimler ve bölge yansımaları

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye bu yıldan itibaren arka arkaya devam edecek bir seçimler sathı mahalline girmiş bulunmaktadır. Seçimler 30 Mart 2014 Yerel Seçimleriyle start alıp, devamında Cumhurbaşkanlığı ve en son olarak 2015 yılında yapılacak olan genel seçimlerle son bulacaktır. Her seçim ülke açısından önemli olmakla beraber sanırım son 30 yıllık süreçte hiçbir dönemde böylesi bir toplumsal kargaşa döneminde seçimlere gidilmemiştir. Genel olarak şimdiye kadar seçimlerde karşıt görüşler üzerinde tartışmalar yürütülür, karşı görüştekilerin yolsuzlukları, iş yapamadığı propagandası üzerinden halktan oy talep edilirdi. Oysa bu seçimlerde en azından on iki yıldır iktidarı beraber paylaşan, aynı dil ve argümana sahip iki kesimin kavgasının bu seçimlere damga vuracağı anlaşılmaktadır. AKP ile cemaat arasında 17 Aralıkta başlayan büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile zirve yapan bu kavganın Kürdistan dışında seçimlerin ana belirleyicisi olacağını göstermektedir.
Cemaatin kendisiyle artık iktidarı paylaşmayan siyasi iktidarı vurmak için ellerindeki tüm imkanlarla saldıracağını söylemek kahinlik olmayacaktır. AKP’nin ise Cemaatin bu saldırısını daha önceki siyasi hayatında yarattığı nice mağduriyetlere ek yeni bir mağduriyet kaynağı gibi sunmak üzere her türlü propaganda aracını kullanacağı ve bu saldırıları bir komplo hatta uluslararası ayağı olan bir komplo algısı yaratarak karşı hamleye çevirme hesabına giriştiği anlaşılıyor. Cemaat saldırılarının seçimler süresince düzenli olarak devam edeceği anlaşılıyor. Cemaat beraber çalıştığı iktidarın tüm ince karın noktalarını iyi biliyor. AKP ile 12 yıllık ortaklığında boş durmadığı ve daha önce göz yumduğu, ortalığa saçmadığı hatta üstünü kapattığı onunla ilgili tüm kirli dosyaları kayda aldığı ve bunları seçimlerde adım adım piyasaya süreceği görülüyor. Bu yolla siyasi iktidarı bir yolsuzluk ve rüşvet denizindeymiş gibi algılatmak istiyor. Bu seçimlerin Türkiye galibinin kim olacağını, bu iki tarafın hangisinin kazanacağını Cemaat dosyalarının toplumdaki inandırıcılığı veya siyasi iktidarın yaratmak istediği komplo algısının toplum üzerindeki etkisi belirleyecektir. Halbuki toplum bu kavganın iki tarafının da masum olmadığını, temiz olmadığını hatta beraber kirlendiğini iyi biliyor. Beraberce bu ülkede birçok masumun hakkını gasbettikleri, birçoğuna hayatı zindan ettikleri biliniyor. Ancak, nihayetinde biliniyor ki siyaset bir algı yönetme sanatıdır. İki tarafta kendi algısının kazanması üzerine şiddetli bir kavgaya tutuşmuş ve bu kavgada her yolu mübah olarak değerlendirmektedir.  
Ancak iki tarafın kavgası Kürt illerinde aynı berraklığa sahip değil. Kürt karşıtlığı üzerinden elde ettikleri iktidarı hâlâ birçok kurumu beraberce yöneterek sürdürmektedirler. Aralarında zımni bir sessizlik dönemi, Cemaatten ve siyasi iktidardan yana bir taraf seçmeme politikası yürüttükleri izlenmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, Kürt karşıtlığı iki tarafın kavgaya tutuşmamasında bir sigorta görevi görmektedir. İki tarafta da Kürtler ortak düşman olarak değerlendirilmektedir. Bu durumun ne kadar süreceğini kestirmek kolay değil. Bölgede Kürt siyasi hareketi BDP’nin elinde bulundurduğu yerel yönetimleri kaybettirmek için her türlü yolu denedikleri açıkça ortadadır. Bunun en alışılmış, bilinen yolu geçmişten miras aldıkları ‘Çatıştır, böl yönet’ politikasıdır. Son dönemde bu politikanın ‘90’lı yılların kanlı mirası üzerine kurulan Hüda-Par üzerinden devreye sokulduğu görülmektedir. Siyasi iktidar bölgede Kürtlere karşı kavgayı bu grup üzerinden yürütürken, Cemaat bölgede her fırsatta bu grubun saldırılarını hoş görmekle kalmayıp masumlaştırmak için açıkça saldırıya uğrayan bir grupmuş algısı yaratma faaliyeti yürütmektedir. Başbakanın bu grubun başkanıyla bir saati aşkın süre görüşmesi sonrası bu saldırıların artması bir tesadüf mü ileride anlaşılacaktır. Yine Diyarbakır Lice’de yaşanan olayların Cemaat televizyonlarında işleniş biçimi Cemaatin niyetini sorgulatmaktadır. Hüda-Par ‘90’lı yılların halkta yarattığı hassasiyeti anlamalı ve bu iki kesimin çıkarlarına alet olmamalıdır. Kirli çıkarlar üzerinden kurulan ilişkilerin bir bumerang gibi dönüp kendilerini vuracağını Cemaat, AKP ve Hüda-Par dahil hiç kimse unutmamalıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...