09 Kasım 2013 00:33

Gönüller bol olunca!..

Gönüller bol olunca!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Tam sonuca gidecek bir girişimde bulunacakken, biraz da isteyerek yerde buldu kendini. Hem de çayır çimenin en tehlikeli; ama en yararlı yerinde. Oysa omuz omuza denilen bir savaşım içindeydi yanındaki oyuncuyla. Ama o düştü. Çünkü, öbürünün düşmesi bir işe yaramazdı. Oysa o düşünce çok şey olabilirdi. Penaltı verilebilirdi, penaltı gole dönüşebilirdi falan filan. O böyle mi düşünmüştü bilemeyeceğim; ama o durumda ve o yerde genellikle böyle düşünülür ve düşünülen de yapılır. Bana da yapıldı gibi geldi.
Adam yere düşer düşmez sırtını çayır çimene verdi, düşündüğünü onaylayacak adama baktı hem acıyla; hem de umutla. İstediğinin yapılmasını kolaylaştıracak ve çabuklaştıracaktı o acı yüz. Ama olmadı. Acıyı görecek ve acıyacak olan adam oralı olmadı. Oyunu sürdürdü, kendisi de topun ardından koştu gitti.
İstediği olmayan adam yüzünü yeniden çayır çimene döndürüp dövünmeye başladı. Çayırı ve çimeni mi dövüyordu, kendini mi, yazgısı mı belli değildi. Ama büyük olasılıkla acısına acımayan, umutlarının üstüne su döken adamı dövüyordu. Bayağı bir sürdü dövünmesi. Belki de sövmesi. İnsan tepinip dururken sessiz kalamazdı ya!..
Sonrasında olayla ilgili bir şey olmadı; oyun içinde benzeri olaylar her zamanki gibi hep olsa da. Ama asıl olan günün gecesinde akcamdaydı ki o bana daha güzel (!) geldi.
Cicili bicili kanalım olmadığı için bir parça görüntü uğruna tutkunu olmadan tutuklu kaldığım TRT’ de Tunç Elibol’ un yaktığı “Futbol Ateşi”  ni karşıma alarak, katlanmak zorunda kaldığım konuşmaları dinleyerek görüntü beklemeye başladım. Hele de bol gollü ve çok coşkulu bir karşılaşma olduğu söylenince de engin görüşlere, eşsiz sunuşlara katlanmak için daha bir özveride bulunuyordum.
İzlencenin bir bölümünde uzmanların yanı sıra karşılaşmada ter dökmüş oyuncuların ve çalıştırıcıların da görüşleri aktarılıyordu. Görüş belirtenlerden biri de biraz önce anlattığım olayın kahramanı oyuncuydu. Üç beş tümceden oluşan görüşlerinin sonundaki sözleri çok ilginçti. Yeşil alanda karşılaşmayı yöneten adamı, hani istediği penaltıyı vermeyen adamı övüyordu (!), “… adam gibi adam vardı” diyerek.
Sunucu Elibol, bu sözleri okuyunca benim evimden bile gördüğüm bir şaşkınlık anı yaşadı. Pek bir şey anlamadı sanki; ama Elibol adam gönül bolluğuyla değerlendirdi durumu “…alışık olmadığımız şeyler…”  sözleriyle geçiştirdi konuyu. Gönlü bol adam, ne yapacaksın.
Oysa ben, başka şeyler çıkardım o sözlerin altından. Övgü değil, bal gibi bir yergi vardı orda. Üstelik, daha ileri gidip bir sövgü bile okunabilirdi. Öyle ya, kendisine çayır çimen yoldurmuş, umutlarını sulamış, üstelik benzer davranışlarını oyun içinde birkaç kez yinelemiş, beleşten atılan golü görmemiş (!) bir adama böylesine bir övgü niye dizilsindi. Duş alırken oyunu izlemiş de kendisinin adam, öbürünün de adam gibi adam olduğu ayırdına mı varmıştı da övgülere yelken açmıştı. Bana göre bir alaylama, üstü örtülü bir kalaylama vardı övgünün derinliklerinde.
Elinden çok dili bol sunucu, karşılaşmayı hem izleyip hem anlatmasına karşın sözün anlam ve önemini anlamamış ya da TRT’ nin yaygın kuralları gereği anlamamak zorunda kalmıştı. Gönül bolluğu ile konuyu kapatması bundandı belki de. Bana eğlenceli gelmişti bu durum.
Söz konusu bizim insanımız olunca her zaman, her yerde gönlünün bolluğunu (!)görebiliriz. Eli boldur, çalar çırpar; dili boldur, atar tutar, kimi zaman asar keser ve arkasından da vicdanı özgür, cüzdanı özgür, gönlü bol birileri çıkar olanları yok sayıp geçer gider. Bunu bir kez daha ve olabildiğince büyük bir bollukla önümüzdeki günlerde, “böl ve yönet”  düzenine karşın gönül hoşluğuyla parçalana bölüne; üstelik de birlikten söz ederek gidilen seçimlerde göreceğiz.  Dünyanın tüm işçilerinin birleşmesini isteyen solcuların bölünmeyi sürdürürken, demir atı alan Üsküdar’ ı geçti Boğaz İstanbul’ un da üzerinden aşacak; türban neredeyse kurumsallaşıp ulusal giysi olacak, kendi milletvekillerini içerden alamayanlar, bayan arkadaşına pantolon giydiremeyenler, kadın erkek ayrımına karşı çıkamayanlar giysi devrimi yapmış Atatürk’ ün partisine çöreklenmiş özgürlük türküleri söylüyorlar.
Gönüller böylesine bol olunca,  çayır çimen üzerinde “Adam gibi adam vardı” diyen topçu gibi dövünüp duruyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...