01 Şubat 2014 00:30

Düşünce bir, söz iki

Düşünce bir, söz iki

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anadolu insanı bir başkadır. Kendine özgü bir bilgeliği, bir düşünür yanı vardır. Toprakla uğraşmanın bir getirisidir belki de bu. “Benim sadık yârim”  diyerek bağrına bastığı, “Karnın deştim kazma ilen bel ilen” dediği kara toprak onu yine de gülle karşılarken beynini de geliştiriyor anlaşılan. Salt karnını değil beynini de doyuruyor. İnsan toprağı işlerken, toprak da onu işliyor, yeşertiyor, güzelleştiriyor bir anlamda. Okul sıralarının verdiği bilmişlikle değil, toprağın verdiği bilgelikle yaşıyor, düşünüyor, konuşuyor. Konuşunca da tam konuşuyor hani.
Sözünün içinde ne olup olmadığı o durum ve koşullarda pek görülmez ; görülse de önemsenmez. Çünkü an çok iyi vurgulamıştır; hem de özetlemiştir. Belki çok şey vardır içinde; belki de hiçbir şey. Daha sonra ayrımsanır her şey. Belki çok daha sonra.  O anki varlığıyla yıllar ötesine bile akar gider o söz. Böyledir Anadolu insanı. Ağzından bal damlar. Acısı ise çok sonra çıkar.
Daha önce de söz etmiştim Nuru köyü eski muhtarından. Silifke Sayrıevi’nde aynı odada kalmıştım kendisiyle. O da böyle bir Anadolu insanıydı işte. Okuma yazma bilmeden muhtarlık yaptığını övünmeden anlatmıştı. Asker dönüşü göz koyduğu kız yerine, kendisine göz koyan kadının kızıyla evlendiğini söylediğinde şaşırmış, kızmış, kınamıştım. Bana kıyamamış kendisini savunmaya kalkmıştı ve işte o Anadolu insanının bilgeliğini bir kez daha göstermişti. “Ne yapayım. Aç koynunu gireyim demektense, açık koyna girmek iyidir” demiş, beni bir kez daha şaşırtmış, kızdırmıştı. Kaş yapayım derken göz çıkartmıştı bana göre. Açık sözlüydü, dürüsttü. Kolaycılık vardı ama işin içinde bir de. Daha çok da sevgisizlik.  Biraz da sevgiye olan saygısızlık. Belki başka şeyler de. Arayınca buluyor insan.
Geçtiğimiz günlerde Karadeniz kıyısında oynanan birinci sınıf bir ayaktopu karşılaşması sonrasında söylenen bir söz anımsattı bana yıllar öncesinde kalmış muhtarı ve sözünü. Ayaktopu pazarlamacısı kılığındaki kimi insanların aşağı yukarı her karşılaşmaya yakıştırdıkları; onunla da yetinmeyip yapıştırdıkları derbi sözcüğüyle tanımlanmış bir büyük karşılaşmaydı o. Karadeniz’ in fırtınası ile Marmara’nın kartalı ikinci yarının ilk karşılaşmasına çıkmışlar ve yenişememişlerdi. Sonrasında ise hep olduğu gibi ağzı olan konuşmaya başlamıştı. Çünkü o pazarlamacı kılığındaki insanlar konuşulsun istiyordu. Belki ilk ve tek konuşması gereken insan fırtınanın çalıştırıcısı da konuştu doğal olarak. O kentsoylu görüntüsünün çok ötesinde iyiden iyiye bir Anadolu insanı duruşu olan çalıştırıcı tam da o insanın bilgeliğiyle konuşmuş, ayaktopu yazınına geçecek bir söz söylemişti.”Sevdiğinizi elde edemiyorsanız, elde ettiğinizi sevmelisiniz mantığıyla hareket edince çok da üzülmüyorsunuz” demiş ve Nuru köyü eski muhtarı gibi şaşırtmıştı beni. Düşünselliği derin, biçimselliği engin bir sözdü kuşkusuz. Ne denebilirdi ki.
İki bilge insanın söylemleri ayrı olsa da düşünce aynıydı. Ve tıpkı muhtarın sözünde olduğu gibi çalıştırıcının sözü de çok doluydu. Hemen değilse bile, biraz zaman geçtiğinde, biraz eşelendiğinde içindeki her şey birer birer boşaltılabiliyordu. Örneğin gelen gidenden az ise, yani gelen gideni aratıyorsa bu biz kazanım olmazdı. Olmamalıydı. Yitiğin büyüklüğü, sevdiceğin gidişi üzülmeyi gerektirmeliydi. Çünkü amaçtan uzaklaşılıyordu giderek. Ama üzüntünün gideni getirmeyeceği düşünülürse eldekine sevinmek gerekirdi belki de. Sanki Anadolu insanının nabza göre şerbet sunma ustalığı ya da kolaycılığı vardı sözün içinde.
Anadolu bilgeliğinin izlerini taşıyan bu söz yakın gelecekte çayır çimen bilmişliğine yerleşeceğini ve sık sık kullanılacağını düşünüyorum. Ne de olsa biçimsel bir albenisi vardır. “Puan ve puanlar” gibi. “Hayat devam ediyor”, “Önümüze bakacağız”  gibi yeşil alanların bildik söylemlerine eklenecektir. “Yenemiyorsan, yenilmeyeceksin” sözünün yeniden yazılımı gibi bir şey bu.
Konuyla hiç ilgisi yok, biliyorum; ama bir dostumu kıramayacağım Hayyam’ın daha önce yazdığım bir dörtlüğüyle kapatacağım köşeyi:
Gökte bir öküz varmış, adı Pervin/ Bir öküz de altındaymış yerin/ Sen asıl iki öküz arasında/ Tepişmesine bak şu eşeklerin!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa