25 Ağustos 2012

Madalyanın arkasında olanlar…

O da bitti işte. Bir olimpiyatı daha yedik bitirdik, yanında pek çok şeyle. Tam, “Piii!, yattık kaldık” diyecektik ki son anda gelen birkaç madalya oldu; ama onlar da yattığımız yerden kaldıramadı bizi. İşte o kalkamadığımız yerde olanları, yani madalyanın arkasında olanları yazacaktım; ama ülkedeki kan gölü elbirliğiyle büyütülmeye çalışılınca insan neyi nasıl yazacağını bilemiyor doğrusu. Eli varsa da, yüreği kaldırmıyor. Herkes alabildiğine serin, olabildiğince alışkın yaşam sürüyor felsefesinin güdüsünde. Evet, yaşam sürüyor; hem de ölü kaldırıcıların yoğun çalışması eşliğinde.  
Öyle ya da böyle sırtımız hep yerde. Alınan o madalyalar şöyle bir doğrultsa da bizi, sonra yine uzandık kaldık. “Önemli olan madalya almak değil, katılmak, yarışmak, olimpiyat ruhunu yaşamak ve yaşatmak” denilse de bunun yenir yutulur bir yanı olmadığı çok açık. Giderken madalya sayısı verenlerin, gelirken sığınacak sayı bulma çabaları bir alışkanlık olsa da alışılmadık bir davranış da görüldü dönüşte. Güreş takımının çalıştırıcıları görevi bırakmış yazılanlar doğruysa. Ne güzel. Darısı daha yukarıdakilere. Banttan konuşurcasına söylenenlere…
Yattığımız yerden kaldıramayan madalyalara gelince…
Kuşkusuz en ses getireni, en görkemlisi iki kızın 1500 metrede ilk iki dereceyi almış olmalarıydı. İkincinin görevi birinciye tavşanlık mı yapmaktı, şeytanlık mı yapmaktı doğrusu çözemedim, ikilemde kaldım. Ve sanki ikinci gelen son çıkışında abla dediği birinciyi geçecek gibiydi de bir şey engelledi onu. Artık o şey ne idiyse!.. Sanki, her şey birincinin denetimindeydi ve o ne derse o olacaktı.
Ne var ki madalyanın asıl yüzünde görünen ise kimi siyasetçilerin rol çalma çabalarıydı. Dış ses benzeri konuşmasıyla bilinen bir bakanın iletişim görevlisi gibi telefon bağlama uğraşı, İngiliz görevlinin kuralları deldirmeme çabaları kızların başarısının üstüne bir gölge gibi düştü doğrusu. Başbakan da, her nerede idiyse, hazırda bekliyormuş gibi bakanının bağlantı kurma çabalarını boşa çıkarmadı ve kızlarla uzun uzun konuştu. Hem de akcamda, canlı yayında. Başbakanın duyarlılığı, halkçılığı, spora önem vermesi ve daha bilmem neler bir güzel yansıdı akcama. Seçen, seçmeyen herkese ulaştı. Oysa, biraz ağır, biraz serin kanlı olabilir, kızlarla, coşkularını, yorgunluklarını attıklarında daha rahat konuşabilirdi. Kızlar için böylesi daha iyi olurdu hiç değilse. Bütün coşkuları üst üste yaşamamış olurlardı. Koş, kazan, sevin, sevindir, canlı yayına çık, bakanla toslaş, başbakanla konuş, falan, filan… Ölmüştür zavallılar.
Milletvekili kaçırılan Kılıçdaroğlu’yu on yedi saat sonra aramış olması, o sırada çok önemli işinin olduğundan, yanında yöresinde iletişimden sorumlu bir spor bakanının olmamasından ya da şundan bundan kaynaklanmış da olabilir doğrusu. Ona pek takınılmamalı, kötüye yorulmamalıdır.
Bu arada olan, dış sesli bakana oldu, başbakanı bağlayacağım derken birkaç söz söyleme şansını yitirdi. Neyse ki kızları öpme yerine kafasını vurdu bir güzel. Öpüşmek, öpmek kimilerinin düşünce yapısıyla örtüşmüyorsa, öpüşmezsin; ama yerine de başka bir şey koymazsın. Sık elini geç git. Kafa vurmak zorunda mısın?.. Nereden çıktı devlette böyle kafa atarak öpüşürmüş gibi anlamsız bir görüntü?..
Bakanın iletişim kurma çabası sırasında hangi iletişim kurumunu kullandığı da belirtiliverseydi her şey dört dörtlüğün üzerine çıkar 9/8’lik olurdu.
Altın ve gümüş alan diğer sporcularda aynı şey yapıldı mı onun ayırdında değilim doğrusu. Yapıldıysa da şu savaş ortamında başbakanın ve bağlı bakanlarının iş yoğunluğu konusunda kuşkuya düşeceğim açıkçası.  
Aslında bir de sessiz ve yalnız kahramanımız vardı bizim. Kendi kendine koşan, destek almadan coşan, yalnızları oynayan biri. Madalya sıralamasına giremedi; ama bence en dürüst o koştu. Altıncı sıradaydı yarış başlamadan önce, onun altına düşmesin diye geçirirken o beşinci bitirdi koşuyu. Bana göre dördüncüydü de. Ne var ki kimseden bir yanıt alamadı Nevin Yanıt. Az şey değildi oysa yaptığı.
Gelip geçti bütün bunlar, şol yel esip geçmiş gibi. Hele bana şöyle gelir siyasetçiler ekini biçmiş gibi. Bir yandan savaşı büyütüp, ölüleri çoğaltıp duruyorlar ya büyük bir vurdumduymazlıkla. Bir garip oyun oynanıyor ülkede… Madalyanın arka yüzünde bunlar da var ne yazık ki…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et