Hükümetin 200 bin Kobanêliye kucak açtığı yok!
Kobanê’de IŞİD’in saldırılarına karşı direniş sürerken, terk etmek zorunda kaldıkları ve şu an ne halde olduğunu dahi bilemedikleri evlerine dönebilmek için sınıra en yakın ilçe olan Suruç’ta bekleyenlerin yaşadıkları da, savaşın diğer önemli karesi. Suruç’ta çadır kentleri gezip onları dinlemenin yanı sıra, onlara en çok sahip çıkan kurum olan Suruç Belediyesinin de kapısını çaldık. Biz sorduk, DBP’li Suruç Belediyesi Eş Başkanı Zuhal Ekmez de açık yüreklilikle yanıtladı.

Fatih POLAT
Suruç
Kobanê’de IŞİD’in saldırılarına karşı direniş sürerken, terk etmek zorunda kaldıkları ve şu an ne halde olduğunu dahi bilemedikleri evlerine dönebilmek için sınıra en yakın ilçe olan Suruç’ta bekleyenlerin yaşadıkları da, savaşın diğer önemli karesi. Suruç’ta çadır kentleri gezip onları dinlemenin yanı sıra, onlara en çok sahip çıkan kurum olan Suruç Belediyesinin de kapısını çaldık. Biz sorduk, DBP’li Suruç Belediyesi Eş Başkanı Zuhal Ekmez de açık yüreklilikle yanıtladı.
Kobanê’den toplu geçişlerin yaşandığı günlerde Suruç’taydık ve gelenlerin ilk uğrak yeri olan Suruç’un nüfusunu aşan misafirlerini bağrına basmak için nasıl bir fedakarlık gösterdiğine tanıklık etmiştik. Zaman içinde gelenlerin yarıya yakını diğer illerdeki akrabalarının yanlarına gitti. Peki Suruç şimdi ne durumda? Ekmez, Suruç’un nüfusunun, 54 bini ilçe merkezinde olmak üzere 101 bin olduğunu, şu an ilçedeki Kobanêli sayısının da 80 binin üzerinde olduğunu söyledi.
Gelenlerden bazılarının da geri döndüğünü duymuştuk. Bunu da sorduk ve şu yanıtı aldık: “Daha çok gençler savaşmak için dönüyorlar. Yasal olmayan yollardan da geçişler oluyor. Yasal yollardan dönüşlerde sıkıntı yaratılıyor. Bir ara parmak izi uygulamasının başlatılacağı söylendi. Herhalde YPG ve YPJ’lileri tespit etmeye çalışıyorlar.”
Zuhal Ekmez’in, Kobanê’den kitlesel gelişler karşısında neler yaşadıklarına ve nasıl organize olduklarına dair sorumuza yanıtı da şöyle: “Biz belediye olarak bu kadar hızlı bir gelişin olacağını tahmin etmiyorduk. Ama DAİŞ çetelerinin ilerlemesi çok hızlı gerçekleşti. Çok hızlı bir takviye var ve Türkiye sınırını da kullanıyorlar. Özellikle Akçakale’den. Ve ağır silahlarla hareket etmeleri nedeniyle, oradaki PYD yöneticilerinin bir katliam gerçekleşmesin diye DAİŞ’in girme ihtimali olan köyleri sınıra yönlendirmeleri söz konusu oldu.”
Zuhal Ekmez, gelenlerin ihtiyaçlarının karşılanması konusundaki çabaları ortaklaştırmak için bir heyet olarak kaymakamı da ziyaret ettiklerini söyledi: “Kaymakam beye, ‘Siz hükümetten doğru buradasınız. Sizin ekonomik durumunuz daha iyi. Belediyenin imkanı sınırlı. Biz gelen insanlarla aynı dili konuşuyoruz, çalışmaları bizimle koordineli götürürseniz, iletişim sorunu da daha kolay aşılır. Bu insanların DAİŞ çetelerine devletin verdiği destek nedeniyle devlete bir güven sorunu var’ dedim.”
Ancak bu yaklaşımlarına olumlu bir yanıt alamamışlar.
‘ALEVİLERDEN BÜYÜK DUYARLILIK GÖRDÜK’
Zuhal Ekmez, resmi kanallardan gelenler dışındaki yardımların kendilerinde merkezileştiğini anlatırken, DBP’nin yönetimindeki bölge belediyelerinden büyük destek gördüklerini, buna ek olarak TTB ve SES’ten sağlıkçıların geldiğini söylüyor ve ekliyor: “Çeşitli sivil toplum örgütlerinden yardımlar akmaya başladı. Burada Alevilerden büyük bir duyarlılık gördük, onu söyleyeyim. Kısmen uluslararası yardım kuruluşlarının da yardımları oldu. Devlet uluslararası yardım kuruluşlarının bize yardımları konusunda sıkıntı yaratıyor. Mesela gümrük kapılarına gelen yardım kamyonlarının AFAD’a teslim edilmesi yönünde bir baskı uygulandı.”
HÜKÜMET KUCAK AÇMADI
Zuhal Ekmez, bu süreçte yaşanılanları anlatırken AKP’ye oy veren sınır köylerdeki değişime de işaret ediyor. Kobanê’den gelişlerin başladığı dönemde devletin polisi ve askerinin sınırda dayanışmak için bekleyenlere saldırdığı süreçte evlerinin kapısını açmaya korkan bu köylülerin, zaman içinde Hükümetin tutumunu görerek sınırın öbür tarafındaki akrabalarına kendilerinin sahip çıkması gerektiğini gördüklerini söylüyor. Şöyle devam ediyor: “Şimdi gidip bakın, insanların sınır nöbeti tuttuğu köylerde herkes evini açıyor. Yani söylendiği gibi, ‘200 bin kişi geldi, Hükümet kucak açtı’ diye bir şey yok, daha çok Kürtler birbirlerine kucak açtılar.”
KOBANÊ BİR ARAYA GETİRDİ
Zuhal Ekmez, Kobanê sürecinin etkilerini anlatırken de şu vurguyu yapıyor: “Size şunu söyleyeyim. Nasıl ki Gezi Kürtler ile Türkleri ve diğer azınlıkları birleştirdi ise Kobanê’de de böyle oldu. Kobanê hem bir Kürt birlikteliği yarattı, hem de Türkiye’de demokrasiye ihtiyacı olan ve vicdan sahibi insanları bir araya getirdi.”
Suruç sınırına bu gidişimizde fiili bir güvenlik bölgesi görüntüsüne tanıklık etmiştik ve sınır köylerinde de bu konuda bir tedirginlik olduğunu gözlemlemiştik. Ekmez’e ortalıkta dolanan, sınırın Türkiye tarafından 10 kilometre derinliğindeki güvenlikli bölge planı iddiasına dair görüşünü de sorduk. Bunu kendilerinin de duyduğunu ve sınır köylerinde bu konuda toplantılar yaptıklarını anlatan Zuhal Ekmez, devletin böyle bir şey isteyebileceğini, ancak bunun yasal bir statü olarak hayata geçirilmesini mümkün görmediğini belirtiyor.
Ekmez, bunu söylerken devletin sınırdaki güvenlik politikasının fütursuzluğuna da vurgu yapıyor ve ekliyor: “Kader arkadaşı devlet kafasından hedef alarak vurdu. Ama kaymakamımız açıklama yapıyor ‘Öyle bir şey yok.”
‘URFA BÜYÜKŞEHİR, BİZİ KIŞANAK’A YÖNLENDİRDİ’
Suruç Belediyesi Eş Başkanı Zuhal Ekmez’in, AKP’nin yönetiminde olduğu Urfa Büyükşehir Belediyesinden yardım talepleri karşısında yaşadıklarını anlatırken söyledikleri, Hükümetin Kobanêlileri sahiplenmek konusundaki iddialarını test etmek açısından da ölçü olabilecek cinsten: “Çadır kentlerin altına mucur dökülmesi lazım. Bizim mucur ocağımız yok. Büyükşehir, öncesinde Arin Mirkan ve Suphi Nejat Ağırnaslı çadır kentlerinin yapımında bize mucur verdi. Ancak bu konudaki yeni taleplerimiz için Urfa Büyükşehir Belediye Başkanı ile her konuştuğumda, Gültan Kışanak diyor. ‘Diyarbakır’ı arayın, onlar kamyon göndersin’ diyor. Kaldı ki, Diyarbakır’ın fazlasıyla katkısı var buraya. Ayrıca Suruç, büyükşehir olarak Urfa’ya bağlı. Her seferinde Diyarbakır’ın karşımıza çıkarılmaması gerekiyor.”
YARDIM AKIŞI AZALDI
Zuhal Ekmez, belediyenin çadır kentlerinin de resmi yazışmalarda AFAD’a bağlı gözüktüğünü, ancak AFAD’ın, belediyelerinin çadır kentlerinin elektrik bedelini ödemeye bile yanaşmadığını anlattı. Ekmez, belediyenin çadır kentlerinde bir kısım yemeklerin Kızılay ve Büyükşehir tarafından karşılandığını ancak bunun dışındaki ihtiyaçlar konusunda destek göremediklerini ifade etti.
Ekmez, Suruç’a sığınan Kabonêlilerin ihtiyaçlarını anlatırken şöyle bir örnek de veriyor: “Bu sabah 8’de Suphi Nejat Ağırnaslı Çadır Kenti’ndeydim. Yan tarafta bir Aile Sağlığı Merkezi var. Bir tane doktoru var. O da uzman değil, aile hekimi. Çocuklarını doktora götürmeleri için devlet hastanesine ya da kliniklere gitmeleri gerekiyor. Taksi tutmaları gerekse, 15-20 lira. Kobanêlilerin hiçbir geliri yok. Şimdi biz bu sabah bizim kriz masası toplantısında bunların çözümü için neler yapabileceğimizi konuştuk.”
Ekmez, sorunun köklü çözümü için Kobanê’nin IŞİD’ten temizlenmesi gerektiğini belirtirken, bu başarılsa bile çok büyük bir yıkım yaşadığı için yeniden imarı bakımından da Kobanê’nin ciddi bir yardıma ihtiyaç olacağına belirtiyor.
Ekmez, insanın içini acıtan bilgiyi de paylaşıyor: “Yardım akışlarında bir azalma var.”
‘ÇÖZÜM DEĞİL, ÇATIŞMASIZLIK SÜRECİ VAR’
Zuhal Ekmez, çok kritik bir bölgenin belediye eş başkanı ve genç bir Kürt politikacı. Dolayısıyla ‘sürece’ dair de söyleyecek sözü var. Aslında bu konuda uzun bir sohbet yaptık. Bu röportajın kapsamı içinde görüşlerinin özeti sayılabilecek vurgularını aktarayım: “Hükümet çözüm sürecinden bahsediyor, çözüm süreciyle ilgili yaptığı hiçbir şey yok. Yıllardır oyalıyor, bir yandan da askeri sevkiyatlar yapıyor.”
Peki, size göre şu anda çözüm süreci mi, yoksa çatışmasızlık süreci mi var?
Cevabı net: “Çatışmasızlık süreci var. Eğer bu çatışmasızlık süreci sürüyorsa o da Kürt tarafının tutumundan kaynaklıdır.”
‘İNSANLARIMIZ YOLLARDA CAN VERİYOR’
Kürtlerin yaşadıkları bölgenin kaynakları üzerinde söz hakları olmadığı gibi, bu kaynaklardan da yararlandırılmadıklarını belirten Zuhal Ekmez, şu çok yerinde değerlendirmeyle devam ediyor: “Bir GAP projesi var, sen Akçakale ile Harran’a su veriyorsun ama neredeyse 20 sene oldu Suruç’a yeni su verilecek. O da kanala yakın köylerde. Suruç Ovası dümdüz tarıma elverişli bir yer. Gördünüz değil mi? Ama sulama sorunu çözülmediği için biz korkunç bir mevsimlik işçi göçü veriyoruz. İnsanlarımız yollardaki kazalarda can veriyor. Gittikleri yerlerde barınma sorunu yaşıyorlar. 2 ay çocuklarının eğitim sorunları oluyor. Dünya kadar sıkıntı. Ve gidiyor, orada çok daha düşük ücretlerle çalışıyor. Oranın yerlisinin de tepkisini çekiyor. Linç girişimlerinin hedefi oluyor. ‘Sen benden daha az paraya çalışıyorsun, beni işsiz bırakıyorsun’ düşüncesi gelişiyor.
Evrensel'i Takip Et