09 Kasım 2014 04:41

Söner yurdumun üstünde daha çok ocak

Ak saray’ın tanıtım filmini izledim. Birçoğumuzun telaffuz ederken bile zorlanacağı bir maliyeti olan bu kaçak yapı için bir tanıtım filmi de çekilmiş ve İstiklal Marşı yeni bir müzikle sunulmuş.

Paylaş

Mehtap MERAL*

Ak saray’ın tanıtım filmini izledim. Birçoğumuzun telaffuz ederken bile zorlanacağı bir maliyeti olan bu kaçak yapı için bir tanıtım filmi de çekilmiş ve İstiklal Marşı yeni bir müzikle sunulmuş.
İstiklal Marşı’nın tarihine baktığımızda Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı İstiklal Marşı’nın bestesi olarak, önce Ali Rıfat Çağatay’ın bestesinin kabul edildiğini görüyoruz. Daha alaturka tınılar taşıyan bu beste 1930 yılına dek söylenmiş ancak 1930’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün batı marşları tarzındaki bestesiyle değiştirilmiş.
Müzik öğretmenliği yapanlar bilirler, İstiklal Marşı’nı öğretmek zordur. “Korkma sönmez bu şafak / larda yüzen al sancak” diye devam eder çocuklar hatta yetişkinler. Larda diye bir kelimenin olmadığını anlatsanız da orada nefes alınır çünkü İstiklal Marşı’nın söz ve melodisinde ciddi bir uyum problemi vardır. Zaten Osman Zeki Üngör’de Cemal Reşit Rey ile yaptığı bir röportajda bu besteyi başka bir güfte üzerine yaptığını ve İstiklal Marşı olması düşünülerek yapılmadığını belirtmiştir.
İstiklal Marşı’nın değişmesi gerektiğine inananlardan biri oldum hep. Ama böyle önemli bir değişikliğin doğru zamanda yapılması çok önemli. Bir ülkeyi temsil edecek, onun kimliğini ortaya koyacak olan marşın müzikal olarak çok yetkin sanatçılardan birinin elinden çıkması, sanatsal değerinin olması ve bunu denetleyecek olan kişiler, kurumların var olması gerekliliği.

Herkes bulunduğu yerden ve olduğu kadar üretir. Gerçekten üreten ve sorguladığı, haksızlıklara hayır dediği için çemberin dışında kalan gerçek sanatçılarla ve sanatla süren bir savaş var bugün. Sadece daha çok iş aldığı için susan, göz yuman ve yarın rüzgar başka bir yöne estiğinde orada da göreceğimiz isimlerle de süren bir savaş. Emek verilen ile ucuz olanın, çalıntı olanın savaşı! Bu yüzden şu anda İstiklal Marşı’nda var olan eksikliklerin tespit edilebileceğini ama bir değişikliğe asla gidilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ama belki de değiştirmek için ilk adım atıldı: Ak saray’ın tanıtım filmindeki yeni İstiklal Marşı.

Birçok kişi tarafından Sarper Özsan’ın bestelediği ve Grup Yorum’un söylediği 1 Mayıs Marşı’na benzetilmiş. Kendisini arayıp fikrini sorduğumda besteyi dinlediğini ancak kendi eseriyle bir benzerlik taşımadığını söyledi. Bazı motif ve figürlerin her zaman birbirine benzeyeceğini ama bu nedenle her şeyi birbirine benzetmemek gerektiğini de ekledi sözlerine. Doğrusu ben de bu marşla bir benzerlik taşımadığını düşünüyorum. Mehter Marşı ritmiyle söylenmesinin ise önemli bir vurgu yaptığını düşünmekteyim. Yeni Türkiye’nin marşı, taşıdığı alaturka nağmeler ve mehter ritmiyle Türkiye’den daha çok Osmanlı’nın marşı. Türkiye’nin en önemli piyanist ve bestecilerinden biri olan Fazıl Say ise marşın giriş kısmının Mahler 6. Senfoniden alındığını yazdı twitter hesabında. Yani bütün bu benzetmeler bize özgün bir eserle karşı karşıya olmadığımızı gösteriyor. Esinlenmeler! ve hissettirdiği duyguyla Ak Saray’da Ak Parti’de en iyi bildiği şeyi yaparak gücünü gösteriyor. En büyük sarayla ve yeni bir besteyle yapmak istediği şey tam da bu. En büyük benim. Ne istersem yaparım. Canım isterse ağaçları kesebilir, kaçak olsa da en büyük sarayı inşa ettirebilirim. Andımız’ı bir günde kaldırır, yedi yaşındaki çocukların başlarını örtebilir, İstiklal Marşı’nın müziğini de değiştirebilirim. Buradaki asıl sorun ise değişimin kendisinden çok gerçekleştiriliş şekli. Kendi inancını kendisi gibi olmayana inatla dayatması. Karşı çıkana uyguladığı şiddet.

Ortalama şeyler her zaman risksizdir. Çoğunluğun yanında olmak, zaten var olan ve hali hazırda tutmuş şarkılar gibi şarkılar yapmak, insanların ortak değerleri diyerek, herkesin hassas olduğunu düşündüğünüz şeyleri arkanıza almak. Ne yaparsanız yapın Ak’lamak kolay böyle olunca. Ağaçları kestiğiniz için kızarlarsa cami diyebilirsiniz, birisi çok doğru şeyler söylediğinde söyledikleri sizi rahatsız ediyorsa ateist dersiniz olur biter. Söylediklerinin hiçbir hükmü kalmaz o anda. Birilerini galeyana mı getirmek istiyorsunuz? Mehter gibi duyguları coşturacak ritimler işinize yarayabilir. Suçunuzu gizlemek mi istiyorsunuz? Bayrağın önünde bir röportaj yeter. Şiirler de kullanıldı bu yolda, Aşık Veysel’in bir türküsü de. Şimdi sırada İstiklal Marşı var.
Her şeyin insanın daha iyiye, güzele ulaşması için bir amaç olduğuna yürekten inanan biri olarak derdim şu anda ne ırk, ne bayrak, ne de marş. Her gün işçi ölümleri olurken, çocuklar ölürken, kin ve düşmanlık bu kadar beslenirken söner yurdumun üstünde daha çok ocak. Ama ister değişen bir marş karşısında, ister vurulan bir çocuk, saçlarını göremeyeceğiniz küçük bir kız çocuğu, devlet tiyatrolarından kaldırılmış Macbeth… Sessizseniz… Bu sessizlik bizi de yakıyor işte artık. Üstelik bütün bu olanlara hayır demek için emin olun hazır olda durmanız gerekmiyor. Ama bu kadar rahat da olmasak?

*Müzisyen/Şair

ÖNCEKİ HABER

Kentsel domuzların magazin merakı

SONRAKİ HABER

Saraylara savaş

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...