1 Mayıs 2025 00:04

“Devrimci maceracılık” vs. devrimci irade

Mücadelenin öncü unsurları olarak konum almak, somut durumun somut tahlilinde bulunmayı ve mücadelenin biçimini bu tahlil doğrultusunda şekillendirmeyi gerektirir.

“Devrimci maceracılık” vs. devrimci irade

Hasan Mert

ODTÜ

Pyotr Alekseyev, Çarlık Rusyasında işçi sınıfının içerisinden gelmiş ilk devrimci önderlerden biridir. O sebepledir ki Doğu Sibirya’ya sürgünü ve en nihayetinde ölümüyle sonuçlanmış olan davanın başlangıcında yargıç; kendisini suçsuz -sadece kafası karıştırılmış bir işçi gibi- göstermek istemiştir. Avukatı ve yoldaşları uygun bir ifadede bulunarak özgürlüğüne kavuşmasını ve çalışmasını devam ettirmesi için değerlendirmesini istemişlerdir. Fakat Alekseyev gerçek devrimci duruşunu o mahkemede göstermekte sonuna kadar kararlı kalmıştır: Kendisi o gün çalışma yürüten yoldaşlarının ezici çoğunluğu gibi bir üniversite öğrencisi değildir, bir işçidir. Bir işçi olduğu için de ifadesi işçi sınıfının mücadelesinin kendi haklarını savunacak yetkinlikte olduğunu kanıtlar nitelikte olmuştur.

Başka bir hikâye de Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının gençlik içerisinde fevkalade bir örgütlenmeye sahip olmaları sebebiyle THKO’yu kurmasıdır. Fakat işçiler arasında henüz benzer kuvvette bir örgütlenmeye sahip olunmaması sebebi ile emperyalist işbirlikçisi devletin ve kontrgerilla örgütlenmelerin faşist saldırıları karşısında yeterince güçlü bir karşı saldırı gerçekleştirilememiştir. Benzer şekilde Ekim Devrimi’nden yalnızca aylar önce Lenin’in “Petrograd’daki eski Parti muhafızları arasında en iyilerden biri” olarak tanımladığı Yemelyanov tarafından da yapılmıştır. Lenin’i, Ekim Devrimi’ne kadar sığınacağı köy evine götürürken silahlanmaları konusunda ısrarcı olmuş ve Lenin tarafından milyonlarca silah olmadığı müddetçe silahlanmanın onları yalnızca gülünç duruma düşüreceği, kendilerinin birer asker değil politikacı oldukları yönünde uyarılmıştır.

Mücadelenin öncüsü olmak ne demek?

Bu hikayelerden gördüğümüz üzere devrimcilerin mücadele önderliğini toplum içerisinde hangi pozisyondan yapması gerektiğini ortaya koyan bir başarı ve başarısızlık farkı olduğunu söyleyebiliriz. Tarihe döndüğümüzde de Türkiye için devrimci nitelik taşıyan mücadelelerin çoğunlukla gençlik tarafından omuzlandığını, gençlik mücadelesi ile işçi mücadelesi arasında fevkalade bir orantısızlık olduğunu görürüz. Devrimci tarihimizi ve geleneklerimizi incelerken bu unsurun başarısızlığın en temel sebeplerinden biri olduğunu kesinlikle akıllardan çıkarmamak gereklidir. 1. Enternasyonal da dahil olmak üzere, işçi sınıfının kurtuluşunun yalnızca işçi sınıfının kendi mücadelesinden geçtiği Marx ve Engels tarafından defalarca dile getirilmiştir. Bu söylem gençlik mücadelesini de kapsamaktadır.

Bugün 1 Mayıs için var olan alan tartışması da bu tartışmalarla örtüşmektedir. Eylemler kitleselliğini kaybediyor, mücadelenin öncüleri gitgide daha sert müdahalelerle karşılaşıyor ve buna verilen tepki gitgide azalıyorken “devrimci irade” gibi söylemler üzerinden mücadelenin bazı daraltıcı yöntemlere sıkıştırılması; toplum içerisinde önderlik pozisyonunun yanlış ele alınmasının işaretidir.

Mücadelenin öncü unsurları olarak konum almak, somut durumun somut tahlilinde bulunmayı ve mücadelenin biçimini bu tahlil doğrultusunda şekillendirmeyi gerektirir. Bunu yapmadığımız durumda kitlesiz “öncülere” dönüşmek, yani Lenin’in 1902 yılında “devrimci maceracılık” olarak teşhis ettiği duruma düşmektir. Lenin’in bu eserde eleştirdiği söylemlerden biri bugünkü çeşitli yaklaşımları çarpıcı şekilde anımsatabilir: “Ve eğer terörizm sistematik bir biçimde yürütülürse, terazinin kefesi sonunda bizim tarafımıza ağır basacaktır.”

Tabii ki bugün yaşanan olayların terör niteliği bulunmamaktadır fakat mevcut kahramanlık ve kurtarıcılık anlayışlar benzerlik göstermektedir. Lenin bu cümlenin sonrasında “...fakat biz geçmişten biliyor ve şimdi de görüyoruz ki, sadece kitle hareketinin yeni biçimleri, ya da yığınların yeni kesimlerinin uyanarak bağımsız bir mücadeleye atılmaları hepimizdeki mücadele ve cesaret ruhunu gerçekten kabartabilir. Tek tek savaşlar, Balmashovların sürdürdüğü tek tek savaşlar olarak kaldığı sürece, basit bir biçimde yaratılan ve anlık etkisi olan kısa ömürlü heyecan getirir ve bu arada dolaylı olarak da yeni bir eylemin ilgisiz ve pasif bir biçimde beklenmesine yol açar” yorumu gereken mücadele hattını ortaya koyuyor. Şayet bir mücadele genişleyemeden -yalnızca ileri kesimlerin örnek alınacak mücadeleleriyle- başarıya ulaşabilseydi, 68 kuşağında olduğu gibi toplumların ileri kesimlerinin yaygınca devrimcileştiği dönemler içinde bir dünya devrimi sayısız defa başarıya ulaşmış olurdu.

Konuyu tekrar günümüze getirecek olursak, Türkiye’de faşist 80 darbesinden itibaren devletin her aygıtının sınıf mücadelesini zayıflatmak için kullanıldığını söyleyebiliriz. Öyle ki 70’lerden gördüğümüz mücadele örneklerinin bugün hayalden öte olaylar gibi gelmesi muhtemeldir. Var olan eylemlilik koşulları ve mücadelenin yüksekliğinin de tam bu sebeple heyecan ve umut yarattığının farkında olmalıyız. Dün gidecek ne kadar çok yolumuz, yapacak ne kadar çok işimiz, kuracak ne kadar çok birlikteliğimiz var ise; bugün de o kadar vardır. Gözeteceğimiz şey bu eylemlilik sürecinden kişisel olarak ne kadar “tatmin” olduğumuz değil, yarın için dünkünden daha büyük bir mücadeleyi örmek olmalıdır.

Devrimci irade militan bir çalışmadır diyor ve yazımı Sevda Karaca’nın şu sözleri ile noktalandırıyorum: “İşimiz zor. Her zaman zordu. Zor olacak. Ama emekçiler siyasetin ana öznesi, dertleri siyasetin ana gündemi haline gelmediği sürece karşımızda ‘zor’dan daha kötüsü olacak. O yüzden zor da olsa, görülmese, parlatılmasa da devam!”

Kaynakça:

Fırtına Kuşları - L. Ostrover

Mavi Defter - E. Kazakeviç

Devrimci Maceracılık - V. İ. Lenin

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ekmek, barış, adalet ve özgürlük için…
İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs

Ekmek, barış, adalet ve özgürlük için…

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ı, iktidarın çok katmanlı saldırıları, derinleşen yoksulluk, baskı ve küresel ölçekte bir savaş tehdidiyle karşılıyor. İşçinin olduğu her yerde alanlara çıkacak olan emekçiler, insanca yaşanacak ücret, barajsız-yasaksız sendika hakkı, siyasi baskıların ve yasakların son bulması ve barış taleplerini haykıracak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mayıs 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et