21 Ocak 2021 14:51

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer "İzmir Tarımı" modelini açıkladı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in yeni tarım politikasını Ödemiş’te açıkladı.

Fotoğraf: İBB

Reklam

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’in yeni tarım politikasını Ödemiş’te açıkladı. Soyer, "İzmir Tarımı" adı verilen bu yeni modeli, “İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa etme projesi” olarak tanımladı. Soyer, modelin kentte adil gıdaya erişimde, kırsalda ise kuraklık ve yoksullukla mücadelede önemli bir rolü olacağını ileri sürdü.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, tohumdan satışa kadarki bütün süreçlerin tasarlandığı modelin detaylarını kentteki tarımsal üretim merkezlerinden Ödemiş’te açıkladı. Soyer, modeli “İzmir Tarımı, İzmir’den başlayarak tüm Türkiye’de yeni ve farklı bir tarım ekonomisi inşa etme projesi. Tarımda dışa bağımlılığımızı sonlandırmak için geliştirdiğimiz, İzmir’den doğan yepyeni bir vizyon” diye tanıttı.

"TEMEL ÖNCELİK REFAHI BÜYÜTMEK"

Ödemiş Belediyesi Kültür Merkezi’nde düzenlediği toplantıda basın mensuplarıyla bir araya gelen Soyer, “İzmir’de yaklaşık 1,5 milyon kişi  ekmeğini tarımdan kazanıyor, üstelik Türkiye’nin tarımsal üretiminin çok önemli bir miktarını İzmir karşılıyor. Dolayısı ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin en temel önceliği, bu toprakların bereketini arttırarak refahını büyütmek, bu kentte yaşayan insanların sağlıklı gıdaya ulaşmasını kolaylaştırmaktır” dedi.

"KURAKLIK VE YOKSULLUKLA MÜCADELE İÇİN İZMİR TARIMI"

İzmir Tarımını Türkiye’de bugüne kadar uygulanan tarım politikasından ayıran iki temel farkın olduğunu ifade eden Soyer, “Farktan biri kuraklıkla mücadele. 2019 verilerine göre Türkiye’de suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanılıyor ve bu durum acilen değişmez ise yakın bir gelecekte içme sularımız tehlikeye girecek. İzmir Tarımı, ekonomik değeri yüksek ve suyu az tüketen stratejik ürünleri destekleyerek tarımsal sulamada harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyor. Kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyor. Yeni politikamızın ikinci farkı ise yoksullukla mücadele hedefi. Biz tarımı sadece tarlada yapılan ve sonlanan bir zirai faaliyet olarak görmüyoruz. İzmir Tarımı, tohum aşamasından başlayıp son tüketiciye uzanan tüm süreçleri kapsıyor. Satış ve pazarlamayı en baştan planlayarak ürünlerimizin katma değerini büyütüyor, yoksullukla mücadele ediyor ve refahı artıyoruz” diye konuştu.

16 BİN 220 KÖY KAPATILDI

Türkiye’de tarımın içine düştüğü sıkıntıların en temel sebeplerinden birisinin 8 yıl önce, 2012 yılında çıkarılan Büyükşehir Yasası ile toplamda 16 bin 220 köyün kapatılması olduğunu belirten Soyer, şunları söyledi:

"2013 yılında Teos Antik Kenti Tarihi Parlamentosu’nda, yüzlerce köy muhtarıyla bir araya gelerek Büyükşehir Yasası’yla kapatılan köylere karşı tepkimizi haykırdık ve mücadelemizi başlattık. Çünkü köylerin mahalleye dönüştürülmesinin, bir isim 00değişikliğinden ziyade Türkiye tarımının çökmesine neden olacak sonuçlar doğuracağını biliyorduk. Ne yazık ki dediğimiz gerçek oldu ve bu yasa değişikliği sonrası aradan geçen 8 yılda Türkiye tarımı, hiçbir zaman olmadığı kadar büyük yara aldı. Yakın zamanda bir torba yasa ile köylerin 'kırsal mahalle' olarak belirlenebilmesinin önü açıldı. Bu yasa bir kez daha, bizim köy kapatmalara karşı mücadelemizin haklılığını ortaya koydu. Kırsal mahalle olarak belirlenecek köylerde; vergi, harç ve su gibi çeşitli muafiyet ve indirimler getirilmesi, elbette olumlu bir gelişme ama yeterli değil"

“Başka Bir Tarım Mümkün” diyerek hayata geçirilen İzmir Tarımı’nın, tüm ülkede, köylülerin ve çiftçilerin dertlerine derman olacağına inandıklarını kaydeden Soyer, adı mahalle olarak değiştirilen tüm köylere, bir an önce "Kırsal mahalle" statüsü için başvurmaları çağrısı yaptı.

En büyük önceliği kuraklık ve yoksullukla mücadele olduğu belirtilen İzmir Tarımı:

  • Tarımsal su kullanımını yüzde 50 azaltarak içme suyumuzu koruyor.
  • Sulama ihtiyacı olmayan, ekonomik değeri yüksek, yerel tarım ürünlerini alım garantisi ile destekliyor.
  • Tarımsal ürünlerin markalaşmasını ve pazarlamasını destekleyerek katma değerini büyütüyor.
  • İhracat potansiyeli yüksek, nitelikli tarım ürünlerini teşvik ederek Türkiye ekonomisini büyütüyor.
  • Küçük üreticinin örgütlenmesini teşvik ediyor; çiftçilerimizin doğduğu yerde doyabilmesinin önünü açıyor.
  • Kadınların ve gençlerin tarım ekonomisinde yeniden söz sahibi olmasını sağlıyor. Kırsaldaki yaşam kalitesini büyütüyor.
  • Tarım alanlarını sadece gıda üretimi için değil, tüm canlılar için geliştiriyor; doğanın korunmasını destekliyor.
  • Toprağı, suyu ve tohumu en dengeli şekilde kullanarak iklim kriziyle mücadele ediyor.
  • Yerli tohumları ve hayvan ırklarını yaygınlaştırarak tarıma sahip çıkıyor.
  • Şehirlerimizde yaşayan milyonlarca insanın sağlıklı, güvenilir ve ekonomik gıdaya erişmesinin önünü açıyor.

"İZMİR’DEN BAŞKALDIRIYORUZ"

Yoksulluğa ve kuraklığa karşı adım attıklarını dile getiren Soyer, “Yerli ve millî olmak, sözde değil, özde olması gereken bir meseledir. Bir memleket düşünün, sınırlarını korumak için binlerce şehit vereceksiniz. Fakat o sınırların içindeki vatan toprağını kaderine terk edeceksiniz. Tarlaların ve köy evlerinin birer birer boşalmasına seyirci kalacaksınız. Yerli ve milli tohumlarımız hızla yok olurken, yabancı tohumlara teşvik vereceksiniz. Kültürümüzü, köklerimizi ve geçmişimize ait ne varsa her şeyi inşaat sektörüne kurban edeceksiniz. Büyük bir ustalıkla, tarımın doğduğu topraklarda tarımı yok etmeyi başaracaksınız” diye konuştu.

İthal tohum işgaline karşı yine İzmir’den başkaldırdıklarını vurgulayan Soyer, “Bizi biz yapan toprağımızdan, suyumuzdan ve doğamızdan daha yerli ve milli ne olabilir? Ellerimiz ülkemize ait tüm değerleri tek tek yok ederken, sözlerimiz nasıl yerli ve milli olmaktan bahsedebilir? Tarım tekelleri daha da büyüsün; yabancı şirketler borç batağı altında ezilen köylümüze daha da fazla ithal tohum, daha çok ithal ilaç, ithal yem ve hayvan satsın diye; topraklarımızın kuraklaşmasına ve halkımızın yoksullaşmasına asla izin vermeyeceğiz. Milletimiz için yoksulluğun ve topraklarımız için kuraklığın kader olmadığını çok iyi biliyoruz. Eskiden savaşlar topla tüfekle, işgaller askerlerle ve postallarla olurdu. Bugünün savaşları ve işgalleri ise tohumla, ilaçla ve topraklarımızı çoraklaştıran, köylümüzü esir eden yanlış tarım politikaları ile oluyor. Bu ülkenin her karışını korumak için mücadelemizi son nefesimize kadar sürdürmeye kararlıyız” ifadelerini kullandı. (İzmir/EVRENSEL)

Reklam