10 Ocak 2021 21:55

Kanser hastası işsiz depremzede Güzeycan, 10 gün sonra tedaviden mahrum kalacak

Nuray ÖZTÜRK
İzmir

İzmir depreminin üzerinden 2 ay 10 günlük zaman geçti. Depremzedeler Bayraklı’da bulunan AFAD geçici barınma merkezindeki konteynerlerde hayatlarını sürdürüyor. 43 yaşındaki Burçin Güzeycan da 3 yaşındaki ikiz çocukları, eşi ve annesiyle birlikte geçici barınma merkezindeki konteynerlerde kalanlardan biri. Güzeycan’ın yaşamı, sermaye yanlısı politikaların sonuçlarının tek bir insanda vücut bulmuş hali...

12 yaşından beri çalışan Güzeycan’ın toplam sigortalılık süresi en fazla 2 bin gün. Güzeycan genel sağlık sigortası yaptırabilirse tedavi oluyor, yaptıramazsa olamıyor. 2 aydır pazara gidemiyor, çocukların ihtiyacını karşılayacak parası yok. Pandemi döneminde tedavi için her gün yürüyerek hastaneye gidiyor. Ve bütün bunlar AFAD, Kızılay, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İzmir Valiliğinin doğrudan kontrolü altındaki konteyner kentte yaşanıyor.

HASTALANINCA 29. MADDEDEN ÇIKIŞ VERİLMİŞ

Güzeycan elektrostatik toz boya ve yaş metal boya ustası, ancak depremden yaklaşık 5-6 ay önce kanser teşhisi konduğu ve kemoterapi tedavisi gördüğü için çalışamıyor. Güzeycan, son çalıştığı Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Krea Makine’de çalışırken, fabrika doktoru tarafından hastaneye yönlendirilmiş ve kanser teşhisi sonrası başlayan tedavisi nedeniyle raporu olmasına rağmen 29. maddeden işten çıkarılmış. 24. maddeden işten çıkarılmayı talep etse de talebi karşılanmamış. Bu nedenle hiçbir hakkını alamamış. İşsizlik sigortasından da faydalanamamış.

EVDEN ÇIKARILMIŞ, ANNE EVİ DEPREMDE HASAR GÖRMÜŞ

Uzun süren işsizlik sonrası kiralarını ödeyemedikleri için evden çıkarılıp borçlarına karşılık eşyalarına el konulunca, Karşıyaka Şemikler’de yaşayan annesinin yanına taşınmış ailesiyle birlikte. Deprem nedeniyle annesinin evi de hasar görmüş ve oturulamaz kararı verilmiş. Bu sefer de Bayraklı’da kurulan konteyner kente taşınmışlar. Hastalığı nedeniyle 48 seans kemoterapi görmüş Güzeycan, şimdi ışın tedavisine devam ediyor.

PANDEMİDE HER GÜN YÜRÜYEREK HASTANEYE GİDİYOR

Kanser hastası olması ve aldığı tedavi nedeniyle bağışıklık sistemi çok zayıf Güzeycan’ın. Kovid-19 açısından en riskli grupta yer alıyor. AFAD ve Kızılay gibi kurumların doğrudan kontrolünde olan konteyner kentte yaşamasına rağmen Güzeycan, tedavisi için haftanın 5 günü kendi imkanlarıyla hastaneye gidiyor. “2 gündür cihaz bozuk olduğu için gidemiyorum ama normalde hafta içi her gün ışın tedavisi alıyorum. Hastane yarım saat sürüyor yürüyerek, salgın yüzünden mecbur yürüyorum. Dönerken de yürüyerek dönüyorum” diyor.

12 YAŞINDAN BERİ ÇALIŞIYOR, TOPLAM SİGORTALILIK SÜRESİ EN FAZLA 2 BİN GÜN

Güzeycan’ın sorunları bununla da bitmiyor. Sigortası yok, ağabeyinin bir arkadaşı yardım etmiş ve 2 aylık Genel Sağlık Sigortası ödemesi yapılmış. Bu sayede ücretsiz tedavi olabiliyor. Ancak süresi 10 gün sonra dolacak. Sonrasında tedavisini sürdürebilmek için SGK’ye ödeme yapmak zorunda ancak bunun koşulları yok. Bunun için çare arıyor. Malulen emekli olup olamama koşullarını soruyoruz Güzeycan’a, 1989 yılından beri yani 12 yaşından beri çalıştığını ancak prim gün sayısının düşük olduğunu söylüyor. “Tam olarak bilmiyorum ama en fazla prim gün sayım 2 bindir. Malulen emekli olabilmem için de heyet raporu gerekiyor. Heyet raporuna başvurabilmek için de tedavim sonrası yapılacak ameliyatı bekliyorum. Bir de engellilik oranının yüzde 60’ın üzerinde olması gerekiyor” diyor. 

İLAÇ ALABİLMEK İÇİN EHLİYETİ REHİN BIRAKTI

İlaç masrafları ve günlük giderlerini karşılamak için ağabeyinin destek sunduğunu söylüyor Güzeycan, “İlacın fiyatı 55 TL. Eczacıya deprem mağduru olduğumu söyledim durumum yok, ehliyetimi bırakayım birkaç gün sonra abim para getirecek o zaman getiririm dedim, kabul etmedi. Daha sonra başka bir eczacı yardımcı oldu alabildim ilaçlarımı. Abim tesisatçı, biliyorsunuz piyasa durgun, o da kazandıkça getiriyor. Onun da yuvası var, ne kazanırsa 30 lira 50 lira haftalık getiriyor. O getirdi, ertesi gün gittim ödedim” diyor.

‘ERZAK VERİLİYOR, EKMEK YOK!’

Konteyner kentte ki yaşamlarını soruyoruz Güzeycan’a, “İnsanın evini tutmuyor ama sağ olsunlar en azından barınacak bir yerimiz var” diyor. Temizlik maddesi ve erzak yardımı yapılıyor konteyner kentte ancak sebze, meyve ve ekmek gibi günlük gıda ihtiyaçlarının bir kısmı depremzedelere ait. Belli bir zaman erzak veriyorlar. Kendimiz yapıyoruz yemeklerimizi. İlk zamanlar gibi yemek dağıtımı olmuyor. Sebze meyve verilmiyor. Pazara kendimiz çıkıyoruz. Yani parası olan çıkar diyeyim” diyor. ‘Siz çıkabiliyor musunuz’ diye soruyorum, “Geldiğimizden beri çıkmadık pazara. Eve gelen erzakla idare ediyoruz. Geçen mandalina dağıtıyorlardı. Zaman zaman getiriyorlar kızım istedi ben gidip alayım diyene kadar bitti. Tabii kimisi iki alıyor kimisi dört. Görevliler ne yapsın ellerinden geleni yapıyorlar” diye konuşuyor  mahcubiyetle...

Güzeycan’a sıkıntılarıyla ilgili belediye, valiliğe ya da konteyner kentte bulunan kurum temsilcilerine başvurup başvurmadığını soruyoruz, “Geçen gün bakanlar geldi. Anlattım kendilerine, sosyal yardımlaşmadan toplamda 500 TL verdiler, ilgileneceğiz dediler. Bekliyorum” diyor.

Evrensel'i Takip Et