29 Kasım 2019 19:06

Bağımsız sinemanın durumu

Hacettepe Üniversitesi öğrencisi Burcu Çeviker Altın Portakal Ödül Töreni'ne dair görüşlerini yazdı.

Fotoğraf: Altın Portakal Film Festivali Basın Görseli

Paylaş

Burcu ATEŞ
Hacettepe Üniversitesi

56. Antalya film festivalinde ödüller 1 Kasım da sahiplerini buldu. 2 yıl aradan sonra ulusal kategoriye tekrar ev sahipliği yapması bakımından önem arz eden festival “ öze dönüş” temasıyla gerçekleşti. 29 ülkeden 66 filmin gösterildiği festivalde birçok şaşırtan gelişme de yaşandı. Ali Özel’in yönettiği Bozkır filmi tam anlamıyla festivalde ödül yağmuruna tutulurken, ulusal kategoride jüri başkanlığı yapan Zeki Demirkubuz konuşmasıyla damga vurdu ödül törenine. Bir gece önce festivalin yönetmenliğinde değişim yapılması, jüri özel ödülünün dahi iki kişiye/filme paylaştırılması ve en iyi ilk film ödülü ile en iyi film ödülünün aynı filme gitmesi tartışmaların ana hattını oluşturdu.

BAŞKA BİR SEÇENEK MÜMKÜN MÜYDÜ?

17 kategoride ödül veren ulusal uzun metraj film yarışmasında 10 dalda 11 ödül alan Bozkır filmi; bir köyde baraj yapılması durumunda orada yaşayan bir ailenin ve aileye mensup bireylerin iletişimleri ve çatışmalarını konu alıyor. En iyi film, en iyi ilk film en iyi senaryo en iyi yönetmen ödülleri de olmakla birlikte – en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü filmin iki oyuncusuna paylaştırıldı- toplam 11 ödül alarak aslında yarışan diğer filmlere açık ara sinema dersi verdiği görülüyor. Peki, bu kategoride yarışan toplam 10 film arasında makasın bu denli açık olması normal mi? Oy birliği ile alındığı belirtilen bu kararlar bizlere diğer filmlerin ciddi anlamda yetersiz kaldığı mesajını veriyor. Festivalin özellikle Türkiye Sineması için önemini ve değerini düşündüğümüzde bu tablo aslında bir filmin çok iyi olduğu sonucunu değil bağımsız sinemanın düştüğü durumu gösteriyor. Asıl soru burada karşımıza çıkıyor; bu haksız bir durum olabilir mi?

​ZEKİ DEMİRKUBUZ’UN ‘AŞKIN’ DEĞERLENDİRMESİ

En iyi yönetmen ödülünü vermek üzere sahneye çıkan Demirkubuz; bozkırın yönetmeni Ali Özeli sahneye davet etmeden önce hem ulusal kategoride yarışan filmleri hem de Bozkır filmini değerlendirdi. Bazı filmleri kendilerine hiç yakın bulmadıklarını dile getiren Demirkubuz bazı filmlere saygı duyduklarını belirterek Bozkır’a hayran olduklarını söyledi. Buraya kadarı bile yarışan tüm film için saygısızlık sınırını aşmışken, sinemanın iktidar tarafından ehlileştirilmesine karşı olduklarını belirtir belirtmez bunun karşısına bir şey koymaya çalışan filmleri de yermekten geri durmadı. “Muhalif olduğunu söyleyen bazı güruhlar tarafından ucuz eleştirinin gündelik siyasetin nesnesi haline getirilmeye çalışıldığı kısacası sanatın ve sinemanın tutanın elinde kaldığı şu günlerde…” diye açıkladığı durum tam olarak sanatın toplumsal işlevinin yadsınmasıdır. 

Keskin bir itham ve net bir konu sınırlaması getirdiği aşikâr olan Demirkubuz ’un baktığı yer özellikle bağımsız sinemanın çok uzağına düşmekle birlikte değerlendirmesi de kendisinin de dediği gibi elinde kalıyor. “Hakikatin izini süren aşkın bir film izledik.” dediği Bozkır filmi için ise “Çehov’un dediği gibi neredeyse neden yaşadığımızı anlayacaktık” dedi. Öncelikle hakikati şayet yeryüzünde arıyorsak ‘gündelik siyaset ’ten apayrı nasıl ele alabiliriz ve yaşama dair bir ‘neden’ sorgulaması yapmamız gerekecekse toplumsal birikimlere muhalif olmakla –sorgulamakla- yapmamız gerekmez mi?

​KADIN GÖRÜNÜRLÜĞÜ MÜ YOKSA BİR YANILSAMA MI?

Festival tarihinde bir ilk olarak kadın emeğini görünür kılmak, farkındalık yaratmak ve destek olmak üzerine ilk kadın yönetmen ve yapımcı olan Cahide Sonku adına verilen ödül, Kronoloji ve Küçük Şeyler filminin kurgucusu Selda Taşkın’a gitti. Festivalin en iyi kurgu ödülü ise Bozkır filmi ile Mahmut Aran’ a verildi. ‘Özel’ ödül verilmesi asıl yarışma dalı olan en iyi kurgunun verilmediği kadın emeğine hakkını teslim etmiştir bilinmez ama ismi anons etmekle bir miktar farkındalık yarattığı sayılabilir.

Bir diğer kadın emeğini okuyabildiğimiz ödül ise en iyi yardımcı kadın ödülü oldu. Soluk filmi ile Aslı İnandık’a verilen bu ödül de Aslı İnandık’ın filmin başrol oyuncusu olması dışında bir terslik yok elbette. Bu arada şu ayrıntıyı vermek gerekebilir; Bozkır filminin oyuncu kadrosunda kadın yok zaten…

​Farkındalık denmemesi gerektiğini fark etseydik keşke…

Jüri özel ödülü ve en iyi kadın oyuncu ödülünü alan Ümit Ünal filmi Aşk Büyü Vs.; lezbiyen bir çift üzerinden yaşamın çelişkilerini beyaz perdeye aktarmış. Sadece bir aşk filmi olmayan filmin başrollerini Ece Dizdar ve Selen Uçer paylaşıyor. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan Selen Uçer konuşmasında bir kadın olarak oyuncu olmanın zorluklarından ve yaşanan sorunlardan bahsederken ödülünü tüm kız çocuklarına armağan etti. Bize öğretilen kalıpların dışında bir film olduğunu belirten oyuncu ‘farklı’ bir aşk hikâyesi barındırdığını belirtiyor filmin. Ekonomik ve kültürel zorluklara rağmen çekilen bu filmi bir farkındalık olarak dile getirmesi, filmin konusuna ve verdiği tüm mesaja yüzeysel ve yabancı kalıyor aslında. Ne hayatta ne de beyaz perdede bir renk yahut fark değil tam da yaşamın kendisi oysa bu hikâye.

ÖNCEKİ HABER

Doç. Dr. Didem Yılmaz: HDP'li siyasetçilerin görevden alınması için suç üretiliyor

SONRAKİ HABER

Çukurova’dan burs talebi yükseliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...