27 Aralık 2021 18:28
Son Güncellenme Tarihi: 27 Aralık 2021 23:30

Roboski Katliamı: 28 Aralık 2011 gecesi ve sonrasında yaşananlar

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, 28 Aralık 2011 gecesi yaşanan bombardımanda çoğu çocuk 34 kişi hayatını kaybetti. O gece neler yaşandı, o günden bugüne neler oldu, kim ne dedi?

Fotoğraf: MA

Paylaş

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde 28 Aralık 2011 gecesi saat 21.39 ile 22.24 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak sınırından geçen köylülere 4 bomba atıldı. Grupta çocukların da olduğu 38 köylü ve en az 50 katır bulunuyordu. Bombardıman sonucu 34 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerden 19’u, 18 yaşından küçüktü. Hayatını kaybedenlerin yarısından fazlası Encu ailesindendi.

Katliam, gece boyunca ve sabah saatlerinde haber kanallarında yer almadı. Ana akım medya, ertesi gün Genelkurmay Başkanlığının resmi sitesinde yayımlanan duyuruya kadar konuya yer vermedi.

Ölenlerin bedeni yanık ve parçalanmış haldeydi. Köylüler kendi cenazelerini kendileri taşımak zorunda kaldı. Battaniyelere sarılmış cenazeler katırlarla kilometrelerce taşındı.

GAZETELER NASIL GÖRDÜ?

Katliamın ardından 30 Aralık 2011 günü gazeteler şu manşetlerle çıktı:

  • Evrensel: Kirvem hallarımı aynı böyle yaz*
  • Radikal: 35 yurttaşa İHA bombası
  • Özgür Gündem: Soykırım
  • Taraf: Devlet halkını bombaladı: 35 ölü
  • BirGün: Uludere katliamı
  • Hürriyet: 35 ölü, Çok üzgünüz
  • Milliyet: 35 sivile bomba
  • Akşam: İnsafsız hava aracı
  • Vatan: Kahreden hata
  • Cumhuriyet: Jetler sivilleri vurdu
  • Posta: Operasyon kazasıymış
  • Habertürk: Sınırda vahim hata
  • Star: Kahreden hata
  • Sabah: Gediktepe sendromu kaçakçıyı vurdu
  • Zaman: Ölümcül istihbarat
  • Yeni Şafak: Ölümcül hata
  • Aydınlık: Operasyon ABD istihbaratıyla
  • Sözcü: Silah taşıyorlardı
  • Yeniçağ: Terörist güzergahına bomba: 35 ölü

SAATLERCE YARDIM GİTMEDİ

İHD ve beraberindeki heyet katliamın ardından bölgeye gitti. Heyetin hazırladığı raporda, “Hayatlarını kaybedenler mazot ve gıda maddeleri üzerinden sınır ticaretiyle uğraşıyordu. Sınır ticareti yıllardır karakolun bilgisi dahilinde yapılıyor. Özellikle son bir ayda karakol sınır ticaretine kolaylık ve müsamaha da tanıyordu” bilgisi paylaşıldı.

Aynı rapora göre, katliamın ardından saatlerce yardım gitmediği için donarak ölenler oldu.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, bombardımanla ilgili soruşturma başlatıldı. 8 Ocak 2012’de Albay Hüseyin Onur Güney açığa alındı.

Katliam günü ilçe Kaymakamı Naif Yavuz'a saldırdıkları iddiasıyla “Kasten insan öldürmeye teşebbüs” iddiasıyla beş kişi tutuklandı.

Soruşturmaya gizlilik kararı getirildi.

"GÖZ GÖRE GÖRE ÖLMÜŞLER"

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Katliam öncesinde çekilen Heron görüntülerini izleyen komisyon üyeleri “Görüntüler çok net. Göz göre göre ölmüşler” dedi.

Wall Street Journal, Roboski Katliamı’ndaki hava bombardımanı öncesinde ABD’nin insansız hava aracı Predator’dan görüntü alındığını yazdı. Genelkurmay, haberin hemen ardından “Olayda grubun ilk görüntü tespiti Türk Silahlı Kuvvetlerine ait İnsansız Hava Aracı tarafından yapılmıştır” açıklamasını yaptı ve haberin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan’ın da haberi yalanmasının ardından WSJ ikinci bir haber yaparak, haberlerinin doğru olduğunu ve kaynaklarının ABD Savunma Bakanlığı olduğunu vurguladı.

DAVADA NELER OLDU?

Katliamın ardından çoğu AKP’li üyelerden oluşan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun hazırladığı raporda, ‘Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var’ denildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma kapsamında Haziran 2013’te görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı da, 7 Ocak 2013’teki gerekçeli kararında, “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldı” diyerek takipsizlik kararı verdi.

Takipsizlik kararına ailelerin itirazı da 20 Haziran 2014 tarihinde reddedildi. Aileler, ‘Ölenler arasında PKK mensupları vardı’ diyen Genelkurmay Başkanı Necdet Özel hakkında suç duyurusunda bulundu. 1108 avukat Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurdu. İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapıldı. AİHM Roboski için yapılan başvuruyu ‘2 gün gecikti’ diyerek reddetti.

Bu süreçte Roboski davasının da avukatlarından olan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, Diyarbakır’da öldürüldü.

AİLELER ADALET ARAYIŞINDA

Adalet arayışlarını sürdüren aileler, 11 Mayıs 2012’de katliamın 200. gününde ve 500. gününde askerin gaz bombalı, coplu saldırısına uğradılar. Katliamın 500. gününde katliamın yapıldığı yere gittikleri için ‘sınır ihlali yaptıkları’ gerekçesiyle 110 kişiye 3 biner lira ceza kesildi. Uludere Sulh Ceza Mahkemesinde haklarında dava açıldı. Ancak mahkeme, ‘Sanıklar üzerinde büyük bir etki yaratmış olan vahim nitelikte olayın anılmasının sadece askeri yasak bölge olduğundan bahisle sınırlandırılması, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının özüne müdahale edici olacaktır... Kolluk kuvvetleri, gösteri yürüyüşünü sınırlandırmak amacı ile değil, aksine vatandaşların güvenliklerini almak için görevlendirilmelidir’ diyerek aileler için beraat kararı verdi.

AİLELER, TAZMİNATI REDDETTİ

Erdoğan, katliam sonrası ailelere tazminat vereceklerini açıkladı. Ailelerse "Kan parası değil, katillerin cezalandırılmasını istiyoruz" diyerek tazminatı reddetti. Erdoğan'ın tazminata ilişkin sözleri şöyleydi: "Uludere’de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yaralarını sarmak, acılarını bir nebze olsun hafifletmek üzere terör tazminatı ödemesini hızlandırdık ve hayatını kaybeden her bir kardeşimiz için yasal 23 bin 150 lirayı Şırnak Valiliğimiz emrine gönderdik. Buna ek olarak Başbakanlık hesaplarından yine hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin Türk Lirası’nı da Şırnak Valiliğimiz emrine tahsis ettik. Yani şu an itibariyle her aileye 123 bin TL ödüyoruz. Amacımız acıları hafifletmek, yaraları sarmak, gönülleri kazanabilmektir."

KURDUKLARI DERNEK KHK İLE KAPATILDI

Aileler, Roboskî İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneğini (ROBOSKİ-DER) kurdu. Katliamda kardeşi Serhat’ı kaybeden Veli Encü derneğin başkanlığına seçildi. Ancak dernek KHK ile kapatıldı.

Katliamın ardından, Diyarbakır’ın merkez Kayapınar ilçesi Diclekent semtinde açılan Rojava Parkı’ndaki Roboskî anıtı parçalanarak kaldırıldı. Heykeltıraş Suat Yakut tarafından yapılan anıtta, 8 füze maketi, avuçlarını açmış ağıt yakan kadın heykeli etrafında katliamda yaşamını yitiren 34 kişinin isimlerinin yazılı olduğu mermerler bulunuyordu.

Katliamda 11 yakınını kaybeden Ferhat Encü 7 Haziran seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Şırnak Milletvekili seçildi.

Encü hakkında, katliamdan sonra köye taziyeye gelen Uludere Kaymakamı Naif Yavuz'a linç girişiminde bulunduğu iddiasıyla ‘ağırlaştırılmış ömür boyu hapis’ istemiyle dava açıldı. Ferhat Encü’nün 2015 yılında milletvekili seçilmesinden sonra dosyası ayrılarak, yargılanması için Adalet Bakanlığına fezleke gönderildi. Encü’nün dokunulmazlığının kaldırılması ve başka bir soruşturmadan tutuklanması üzerine davalar yeniden birleştirildi.

Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında 4 Kasım 2017'de tutuklanarak cezaevine konulan ve hakkında 22 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan Ferhat Encü'nün tahliyesine karar verildi. 15 Şubat 2017'de cezaevinden tahliye edilen Encü, iki gün sonra tahliyesine yapılan itiraz sonucunda yeniden tutuklandı. "5442 Sayılı İl İdaresi Kanuna aykırılık, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma ve terör örgütüne üye olma" suçlamalarından 4 yıl 7 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılan Encü, 2 yıllık yeniden tutukluluk süresinin sonunda 14 Haziran 2019 tarihinde tahliye edildi.


KATLİAMIN ARDINDAN KİM NE DEDİ?

ERDOĞAN'IN İFADELERİ

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ilk açıklamasında medyaya tepki gösterdi, askere teşekkür etti: “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum.”

Erdoğan katıldığı başka bir toplantıda, Roboskî değil Uludere dedi. Söylem birliği çağrısı yaptı.

"SÜREKLİ SİVİL DENMESİNİ BEYİN YIKAMA HAMLESİ OLARAK GÖRÜYORUM"

Erdoğan katliamdan bir yıl sonra "Uludere'yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum. Uludere konusunda biz adım attık, Dersim yanlışına düşmek istemedik. Daha netice ortaya çıkmadan terör örgütü ve uzantıları kalkıyorlar bize 'illa özür dileyeceksin' diyorlar. Gerekirse özür dileriz.

"HER KÜRTAJ BİR ULUDERE'DİR"

Erdoğan, 2012 yılında AKP’nin kadın kolları kongresinde yaptığı konuşmada “Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere ve medya mensuplarına sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz ‘Uludere’ diyorsunuz. Her kürtaj bir Uludere’dir” sözlerini söyledi. Erdoğan’ın bu söylemine kadınlar büyük tepki gösterdi.

ENSARİOĞLU: DOBROVSKİ

AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu TBMM Genel Kurulu'nda Roboskî’ye, üst üste “Dobrovskinin hesabını soracağız” dedi.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik “Uludere bir operasyon kazasıdır” açıklamasını yaptı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Uludere’de kasıt yok” dedi.

Savunma Bakanı İsmet Yılmaz katliamla ilgili aylar sonra konuştu. “Yargı sürecini etkilememesi veya bu yönde bir algı doğurmaması için, bugüne kadar ‘Uludere olayı’ konusunda Bakanlık tarafından herhangi bir açıklama yapılmadı” dedi.

ÖZDİL'DEN TEPKİ ÇEKEN YAZI

Yılmaz Özdil 6 Ocak 2012’de Hürriyet Gazetesi’nde yazdığı yazıyla tepkilere neden olmuştu. Özdil yazısında “Entel barların romantik tayfası “50 liracık için canını tehlikeye atmak zorunda kalan masum köylü” filan diyor ama... Haftada iki sefer yaptığında, ayda 15 bin lira kazanıyor o masum! Sayın terörist’le sayın kaçakçı arasında katır tepmişe dönmek istemiyorsa, bi karar vermesi lazım artık devletin...” ifadelerini kullanmıştı.

DEMİRTAŞ: ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞACAKLAR, İZİN VERMEYECEĞİZ

Dönemin BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise katliamın ardından şunları söyledi: Halkımız her yerde bu acıyı paylaşmalıdır. Dünyanın her yerinde halkımız en güçlü şekilde tepkiyi koymalıdır. Çünkü katliamı örtbas etmeye çalışacaklar. Buna izin vermeyeceğiz. Her yerde sokaklarda meydanlarda olacağız" dedi. Yurttaşların demokratik hakları olan protestoyu güçlü şekilde ortaya koyması gerektiğin belirten Demirtaş, yurttaşlara şu çağrıyı yaptı: "Bu katliam lanetlemelidir. Bu gün evde oturma günü değildir. Bütün halkımıza çağrı."

Selahattin Demirtaş 3 Ocak’ta yaptığı grup toplantısında da dönemin başbakanı Erdoğan’a şu sözleri söylemişti: “Sen bu halkın çocuklarını katlettin. Kanlı ellerinin hesabını vereceksin. Bu çocukları katlettiğin için özür dileyeceksin. Sen bu katliamın baş sorumlususun.”

EMEP: AKP, 33 KURŞUN VE DERSİM’İ YAPANLARIN MİRASÇISIDIR

Emek Partisi Bölge Örgütü adına yapılan açıklamada, "AKP, 33 Kurşun ve Dersim Katliamı'nı yapanların mirasçısıdır" denilerek “Şırnak Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyü çevresine Türk savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen bombardımanda çoğu çocuk yaşta 34 köylü katledilmiştir. Katliamı lanetliyor; halkımıza başsağlığı diliyoruz” ifadeleri kullanıldı.

Açıklama şöyle devam etti; “Emek Partisi Bölge Örgütü olarak bütün halkımızı; her milliyetten emek, barış ve demokrasi güçlerini bu katliama karşı sokaklarda, alanlarda tepkimizi haykırmaya, katliamın hesabını sormak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.”

ÖDP: SORUMLULAR HESAP VERMELİDİR

ÖDP Genel Başkanı Alper Taş: Kürt sorununun askeri çözümü, on binlerce kurbanının yanına 35 köylüyü de koydu. Bu bir katliamdır. Katliamın sorumluları hesap vermelidir.

HALKEVLERİ: KARDEŞÇE YAŞAM İÇİN ORTAK MÜCADELEYİ YÜKSELTMELİYİZ

Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol: Tüm içi boş açılım söylemlerinin ardından savaş çığırtkanlığına sarılan, askeri operasyonlarla birlikte siyasi operasyonlarla Kürt halkının demokratik siyasal mücadele kanallarını ortadan kaldıran AKP şimdi bu katliam hakkında yalanlara sarılmamalıdır, sarılamaz. Katliamın sorumluları hesap vermeli, koltuklarında oturmamalıdır. Halkevleri olarak yaşamını yitirenlerin acısını paylaşıyoruz. Katliamların ve savaşın olmadığı, halkların kardeşçe yaşadığı bir ülke için ortak mücadeleyi yükseltmek, bu acının hesabını sormak görevimizdir.


ROBOSKİ’NİN ARDINDAN YAZILAN KİTAPLAR

Gazeteci Fréderike Geerdink’in, Roboskî’de ölenlerin yakınlarıyla, akrabalarıyla konuşup; uzmanlarla, akademisyenlerle ve Meclis Araştırma Komisyonu üyesi milletvekilleriyle görüşüp hazırladığı ‘Roboskî: Gençler Öldü’ kitabı İletişim yayınlarından çıktı.

Sibel Oral’ın Roboskî’ye gidip tanıklar üzerine yazdığı kitabı ‘Toprağın Öptüğü Çocuklar’ Can Yayınlarından çıktı.

Müge Tuzcuoğlu’nun hazırladığı ‘İstenmeyen Çocuklar Roboskî Katliamını Hatırlamak ve Hatırlatmak’ kitabı İletişim yayınlarından çıktı.

Hülya Tarman Roboskî’de kadınlarla birlikte yazım atölyesi başlattı. Bu çalışmanın sonucunda Kibele yayınlarından ‘Roboskî’de Yazdık’ kitabı yayımlandı.

H. Baran Mendeş’in ‘Roboski - Otuz Altı Şarapnel’ şiir kitabı Ar yayınlarından çıktı.


HAYATINI KAYBEDENLERİN İSİMLERİ

  • Karker Encü: 16 yaşındaydı. Maddi durumu kötü olduğu için okulu bırakmak zorunda kaldı ve sınırın öte yanına gidip, gelmeye başladı.
  • Seyithan Encü: 21 yaşındaydı. Ailesinin maddi durumu kötü olduğu için okulu bıraktı. Sınıra ilk gidişiydi.
  • Nadir Alma: 26 yaşındaydı. Ailesine bakmak için sınıra gidiyordu.
  • Mehmet Ali Tosun: 24 yaşındaydı. Arkadaşlarından 25 lira karşılığında kiraladığı katırla sınıra gitmişti.
  • Şervan Encü: 19 yaşındaydı. Lise 2’deyken okulu bırakmak zorunda kaldı.
  • Nevzat Encü: 19 yaşındaydı. Lise son sınıf öğrencisiydi.  
  • Osman Kaplan: 31 yaşındaydı. Borçlarını ödemek ve en büyüğü 12, en küçüğü 7 yaşında olan 5 çocuğuna bakmak için sınıra gidiyordu. Katliam günü ‘son gidişim’ dedi.
  • Özcan Uysal: 18 yaşındaydı. Ailesinin bankadan çektiği krediyi ödeyebilmek için lise 2’deyken okulu bıraktı.
  • Selim Encü: 39 yaşındaydı. Evli ve 3 çocuk babasıydı. Sınırda katledildiğinde eşi hamileydi.
  • Vedat Encü: 18 yaşındaydı. Lise birinci sınıfa kadar okuyan Vedat, yazın iş makinesi operatörlüğü yapıyor, kışın sınıra gidiyordu.
  • Muhammet Encü: 13 yaşında ve 7. sınıf öğrencisiydi. Ailesinin tüm itirazlarına rağmen sınıra gitmişti.
  • Mahsum Encü: 17 yaşındaydı. Lise 1. sınıftaydı. 18’ine girdiğinde ehliyet almak için para biriktiriyordu ve bunun için sınıra gidiyordu. Mahsum’un dedesi de 1997’de sınırda hayatını kaybetmişti.
  • Bilal Encü: 16 yaşındaydı. Gözleri görmeyen babası Ahmet Encü’ye yardım ediyordu. Katliam günü okuldan çıkıp sınıra gitmişti.
  • Erkan Encü: 13 yaşındaydı. Ancak ilkokul 7’ye kadar okuyabildi. Sınıra ikinci gidişiydi.
  • Hüsnü Encü: 20 yaşındaydı. Eşi 2 aylık hamileydi.
  • Savaş Encü: 14 yaşındaydı. Ağabeyi Hüsnü ile birlikte sınıra gitmişti.
  • Cihan Encü: 19 yaşındaydı. Sınıra bozulan cep telefonunun tamir etmek için gereken 50 lira için gitmişti.
  • Cemal Encü: 17 yaşındaydı. YGS sınavına giriş başvurusu ücreti ve okul kantinine olan 20 lira borcunu kapatmak için sınıra gitmişti.
  • Serhat Encü: 15 yaşındaydı. İki ağabeyi üniversitede okuyordu. Ekonomik olarak yardımcı olmak için sınıra gitmişti.
  • Hamza Encü: 21 yaşındaydı. Evlilik hazırlıkları yapıyordu.
  • Celal Encü: 15 yaşındaydı. Ev ekonomisine yardımcı olmak için sınırı gidiyordu.
  • Şerafettin Encü: 18 yaşındaydı. Sınıra, yitirdiği annesine bir mezar yapmak üzere gitmişti.
  • Selam Encü: 22 yaşındaydı. Üniversite son sınıf öğrencisiydi. Okul masrafları için sınıra gidiyordu. Uludere Kaymakamlığı’na okul masraflarının karşılanması için yaptığı başvuru reddedildikten iki gün sonra sınıra gitti.
  • Bedran Encü: 13 yaşındaydı. Ayağındaki naylon ayakkabıyla yola çıkan Bedran, kendisi ve küçük kardeşlerine kışlık ayakkabı alacak parayı kazanmak istiyordu.
  • Fadıl Encü: 20 yaşındaydı. Fenerbahçe formasını üzerinden hiç çıkarmazdı. Babası parçalanan cesetlerin arasında onu formasından tanıdı.
  • Hüseyin Encü: 20 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu.
  • Aslan Encü: 17 yaşındaydı. Sınıra çoğu zaman ağabeyi Halil giderdi. Ama sınırda bastığı mayınla sol bacağını kaybetti. Ağabeyi gidemediği için o gitmeye başlamıştı. Ağabeyine protez bacak taktırmak istiyordu.
  • Şıvan Encü: 13 yaşındaydı. Eve ekonomik olarak yardım edebilmek için sınıra gidiyordu.
  • Orhan Encü: 21 yaşındaydı. Hayalini kurduğu bilgisayarı almak için gittiği sınırda ağabeyi Zeydan’la birlikte yaşamını yitirdi.
  • Zeydan Encü: 25 yaşındaydı. Ağabeyinin karşı çıkmasına rağmen o gün kardeşi Orhan’la birlikte sınıra gitti.
  • Salih Encü: 16 yaşındaydı. Sınıra ilk kez gitmişti.
  • Yüksel Ürek: 21 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu.
  • Adem Ant: 19 yaşındaydı. Yakında evleneceği için sınıra gidip para biriktiriyordu.
  • Salih Ürek: 18 yaşındaydı. Sınıra gidip geliyordu.

(HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Grip aşısına dair ön yargıları yıkmak göründüğünden daha zor

SONRAKİ HABER

Endonezya'da 6.1 büyüklüğünde deprem

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...