Süleyman Soylu: Anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumartesi Anneleri'nin 700. hafta anmasının yasaklanmasını savundu: İstismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik.

27 Ağustos 2018 06:47
Son Güncellenme Tarihi: 27 Ağustos 2018 08:26
Paylaş

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle her hafta Galatasaray Meydanı'nda toplanan Cumartesi Anneleri’nin, 700'üncü hafta etkinliğine dair yasağı ve polisin saldırısını, "Artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik" diyerek savundu. Soylu, AİHM’in Ocak dosyasında Türkiye’yi etkili soruşturma yürütmediği nedeniyle mahkum etmesine rağmen gözaltında kaybedilen Hasan Ocak hakkında da “Örgüt tarafından infaz edildi” dedi. Soylu’ya insan hakları savunucuları “İstismar değil, devlet suçu var” diyerek tepki gösterdi.

SOYLU NELER DEDİ?

Eğitim Daire Başkanlığı Durmuş Yalçın Konferans Salonu'nda düzenlenen "104. Dönem Kaymakamlık Kursu Açılış Programı"nda konuşan Soylu, "Doğrudan doğruya terör örgütünün sözcülüğünü yapıyorlar, savunuyorlar, hiçbir şey yapamıyorsa eylemlerine sessiz ve tepkisiz kalıyorlar. Örgütlere bir 'poker yüzü' temin etmeye ve aslında bir meşruiyet alanı açmaya çalışıyorlar. Terör örgütleri Türkiye'de her zaman bir istismar içinde olmuştur. Kadın istismarı yaptılar, çocuk istismarı yaptılar, etnik köken istismarı yaptılar, mezhep istismarı yaptılar. Bugün terör örgütleri, bu odaklar eliyle bir başka istismar alanı peşinde koşuyorlar, anne istismarı. Yapılmak istenen çok açıktır. Annelik kavramı üzerinden bir mağduriyet oluşturup, hem teröre bir mağduriyet maskesi giydirmeye çalışıyorlar, hem de toplumu ayrıştırmaya çalışıyorlar."

HASAN OCAK'I HEDEF ALDI

21 Mart 1995 yılında gözaltına alındıktan 5 gün sonra Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkii'nde cenazesine ulaşılan Hasan Ocak'a dair de iddialarda bulunan Bakan Soylu şöyle konuştu: "Galatasaray Lisesi önünde toplanıyorlar. Peki bu işin aslı nedir? 1995 yılında, resmi raporlarla ve örgüt içi itiraflarla belgelenmiş, aşırı sol TKP/ML örgütü tarafından gerçekleştirilmiş bir örgüt içi infazın suçunu devlete yıkmaya çalışan bir eylem. Kayıp falan değil, gözaltına alınmış değil, örgüt infaz etmiş, bir kenara bırakmış. Bu olay üzerinden bir mağduriyet hikayesi üretildi ve yıllardır annelik üzerinden bir istismar ortaya konuluyor. Bugün de terör örgütü ve bölge sorumlusunun bahane edildiği bir anlayış söz konusudur. Dikkat edin, son günlerde renkli listelerde aradığımız teröristleri, bölge sorumlularını etkisiz hale getirdikçe bu tepkiyle karşılaşıyoruz. Bu bir tesadüf değildir. Bunu kabul etmek de mümkün değildir.

Hasan Ocak, Galatasaray Meydanı'ndaki eylemlerin başlama sebeplerinden sadece birisidir. Servis ediliyor. Çok affedersiniz, bu kişiler, Eminönü Meydanı'nda gezerken mi kayboldu? Neden her şeyi açık açık konuşmuyorlar? Hasan Ocak, TKP/ML Terör Örgütü üyesi değil miydi? Örgüt tarafından infaz edilmedi mi? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu konuda dava açılmadı mı? Bu davada komisyona ifade veren bir başka örgüt üyesi, bu işin örgüt içinde bir infaz olduğunu anlatmadı mı? Muhatapları bu dediklerimin detaylarını çok iyi bilirler. Bu ve bundan sonra bu eylemlere konu edilmiş kişiler, yasa dışı örgüt üyesi değiller miydi?"

'İSTİSMAR VE KANDIRMACA'

"İzin vermedik, doğrudur. Çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Bu ikiyüzlü kandırmacanın son bulmasını istedik. Ne yapsaydık yani, anneliğin, terör örgütü tarafından istismar edilmesine, anneliğin teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık? Çocuklarımızı terör örgütü üyeliğine özendirip, 'İstanbul'un göbeğinde anılacaksınız' diye teşvik etmelerine, anneleri gözü yaşlı bir şekilde evlat yolu gözler halde bırakmalarına göz mü yumsaydık?"

'PAÇOZ'

"Anne, devlet, millet gibi kavramları, yıllarca bunların düşmanlığını yapmış terör örgütlerine ve onların çağrısıyla toplanan payandalarına istismar ettirmeyiz. Bu millet yüz yıl önce bunların ağababalarına bu ülkeyi teslim etmemişti, bugün onların paçozlarına da teslim etmez, bunu herkes böyle bilsin."

ERDOĞAN 2011'DE CUMARTESİ ANNELERİ İLE GÖRÜŞMÜŞTÜ

Tayyip Erdoğan, 2011 yılında Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisinde Cumartesi Anneleri'ni kabul etmişti.

Yaklaşık 2 saat süren görüşmeye kayıp Cemil Kırbayır'ın annesi 103 yaşındaki Berfo Kırbayır, kayıp Hayrettin Eren'in yakını Elmas Eren, kayıp Kasım Alpsoy'un yakını Erdoğan Alpsoy, kayıp Abdurrahman Coşkun'un yakını Hediye Coşkun, Rıdvan Karakoç'un yakını Hasan Karakoç, kayıp Hasan Ocak'ın yakını Hüseyin Ocak, Hüseyin Taşkaya'nın yakını Serpil Taşkaya, İsmail Şahin'in yakını Kiraz Şahin, kayıp Nurettin Yedigöl'ün yakını Zeycan Yedigöl, Tolga Ceylan'ın yakını Kadriye Ceylan, Murat Yıldız'ın yakını Hanife Yıldız ve kayıp Fehmi Tosun 'un eşi Hanım Tosun katılmıştı.

Erdoğan,  "Acılarınızı dindireceğiz", Emine Erdoğan'ın ise "Acınızı paylaşıyorum" demişti. 

Görüşme sonrasında Meclis kürsüsünde konuşan AKP'li Bekir Bozdağ, "İlk defa bir başbakan yavrularını kaybeden anaları huzuruna kabul ediyor, onların dertlerini dinliyor, 'ben bu işe sahip çıkacağım' diyor" demişti.

SOYLU'NUN HEDEF ALDIĞI HASAN OCAK DAVASINDA AİHM MAHKUMİYETİ VAR

İç hukuktan sonuç alamayan Ocak Ailesi, 26 Temmuz 1995 tarihinde AİHM’e başvurmuş, AİHM de iç hukukta araştırmaya katılan makamların ‘ciddi iletişimsizlik’ içinde olduğunu, Hasan Ocak'ın kaybedilmesi ve ölümüyle ilgili koşullarının belirlenmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma yürütülmediğini tespit etmişti. AİHM, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesini usul yönünden ihlal ettiğine karar vermişti.

DEVLET KIRBAYIR’IN DA ÖLDÜRÜLDÜĞÜNÜ KABUL ETMİŞTİ

Soylu’nun “Kayıp falan değiller, örgüt içi infaz” sözlerini yalanlayan bir başka gelişmede 2011 yılında yaşanmıştı. 

Dönemin Başbakanı  Tayyip Erdoğan'ın kayıp aileleriyle yaptığı görüşmeye katılmış olan 103 yaşındaki Berfo Kırbayır, oğlunu 31 yıldır arıyordu. Bu görüşmenin ardından harekete geçen TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu, "Cemil Kırbayır'ın öldürülmüş olabileceği izlenimi edindiklerini" ifade etmişti.

SOYLU'NUN SÖZLERİNE TEPKİ: KENDİ SORUMLULUKLARINDAN KAÇIYORLAR

Soylu'nun kayıp yakınlarına dönük ifadelerine hak savunucuları ve milletvekilleri de tepki gösterdi. Evrensel’e konuşan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “Kayıpları araştırmayan, failleri bulup yargılamayanlar her zaman olduğu gibi hak arama mücadelesine terör örgütü yaftası yapıştırıp asli sorumluluğundan kurtulmaya çabalıyor. Kayıplar Sözleşmesi imzalanmadan, sözleşme hükümleri yerine getirilmeden hak arama mücadelesi sürdürenleri suçlayıcı ifadeler kullanmak kayıp yakınlarına yönelik tehdit olarak değerlendirilmelidir. BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Sözleşmesinin ihlali niteliğindedir.” dedi.

CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Soylu’nun açıklamalarını sosyal medya hesabından değerlendirdi. Tanrıkulu, “Bu açıklamanın anlamı: ‘Devlette süreklilik esastır, devir aldığımız ve daha da derinleştirdiğimiz 'derin devlet' faili meçhul cinayet işler, insanları zorla kaybettirir de ama anne de olsa kimse bizim iktidarımızda bunların akıbetini soramaz, adalet arayamaz, yas tutamaz.’dır” ifadelerini kullandı.

HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da “Zalimlik ve savunuculuğunu yapmak konusunda tutarlı olup ilkeler söz konusu olduğunda dünü ile bugünü arasındaki uçurumu menfaatleriyle doldurmaya çalışan naylon kahramanlara da bu ülke teslim olmadı.” dedi.

SOYLU 2014 YILINDA MARDİN'DE FARKLI KONUŞMUŞTU

Cumhuriyet'in haberine göre; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AKP Genel Başkan Yardımcısı olduğu 7 Mart 2014 tarihinde Midyat ilçesindeki Ulucami Mahallesi Köşk Meydanı'nda yaptığı konuşmada mitingde vatandaşlara hitap ettiği konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştı:

"Birileri eski Türkiye’yi istiyor, faili meçhullerin olduğu Türkiye’yi istiyorlar. Yüzde yedi binlik, sekiz binlik gecelik faizleri istiyorlar. Birileri IMF’in borçları altında bükülen bir Türkiye istiyorlar. Birileri hastane köşelerinde doktoru görmeden kalp krizi geçiren insanlarımızın yaşadığı Türkiye’yi istiyorlar. Birileri sağcı, solcu diye, Alevi, Sünni diye, Türk-Kürt diye, Arap diye, birileri kadınlarımızın başı açık, başı örtülü diye ayrıldığı bir Türkiye istiyorlar. Onlar eski Türkiye’yi istiyor ama bu meydandaki millet ve Türkiye’nin her yerinde on binlerce insan sayın Başbakanı meydanlarda kucaklıyor ve 'biz yeni Türkiye istiyoruz' diyor."

NE OLMUŞTU?

Cumartesi Anneleri’nin geçtiğimiz Cumartesi günü gerçekleştirmek istediği 700’üncü hafta buluşması yasaklanmış ve Galatasaray Meydanı’na girişlerine izin verilmeyen aralarında kayıp yakınlarının da olduğu onlarca hak savunucusu darbedilerek gözaltına alınmıştı.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da İçişleri Bakanı’nı Süleyman Soylu'yu aradığını belirterek Soylu'nun, 'Talimatı ben verdim.' dediğini aktardı.(HABER MERKEZİ)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

Yüzde 93 engelli gazeteci 5 aydır rapor bekliyor

SONRAKİ HABER

'Eski Galatasaraylı Eboue intihar etti' haberleri gerçeği yansıtmıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...