31 Aralık 2017 23:03

İşçilerden Erdoğan’a: Asıl sizin elinize dilinize dursun!

İşçiler, 39 bin lira maaş alırken asgari ücret zammı için ‘Elinize dilinize dursun’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanıt verdi.

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1603 lira olarak belirlenen asgari ücreti eleştirenleri hedef aldığı “Beyefendiler beğenmiyor... Ya eline diline dursun” sözleri işçileri öfkelendirdi. Belirlenen ücretle geçinmelerinin, çocukların ihtiyaçlarını karşılamanın imkansız olduğunu söyleyen işçiler, “Bunca oyun hakkı bu mu? Eskiden hiç değilse insanca yaşanacak ücret isteme hakkına sahiptik, böyle sözlerle küçümsendiğimizi hatırlamıyoruz” dedi. Bu açıklamanın hükümetin patronlardan yana olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade eden işçiler, “İnsanca yaşam mücadele etmeden mümkün değil. Çocuklarımızın geleceği için daha cesur olmamız gerekir” çağrısı yaptı.

BU SÖZLERİ HAK ETMİYORUZ

Bilecik’te işçi olarak çalışan Ayşe Kuş, tepkisini şöyle dile getirdi: “Öncelikle elimize dilimize durmaz. Duramaz çünkü Cumhurbaşkanı gibi 39 bin lira, milletvekili gibi 17 bin lira maaşla değil, işçiye reva görülen 1603 lira ile geçinmeye, yaşamaya, çocuklarımızı okutmaya, evimize ekmek götürmeye, hastamıza ilaç almaya çalışacağız. Yetmeyecek ama her kuruşu hak edeceğiz, günlerce saatlerce çalışarak hak edeceğiz. Asıl hak etmediğimiz bu sözlerdir.” Erdoğan’ın örnek gösterdiği 2002 yılını mumla arar hale geldiklerini ifade eden Kuş, “Çünkü o yıllara kadar ne ekmek, ne gıda, ne de benzin kazancımıza oranla bu denli pahalıydı. En önemlisi insanca yaşamak için insanca ücret isteme hakkına sahiptik ve böyle sözlerle küçümsendiğimizi hatırlamıyoruz. Bize reva görülen bu ücretleri ve yaşam şartlarından çok daha iyisini hak ediyor ve mücadele ediyoruz. Aksini beğenmedik, beğenmiyoruz, beğenmeyeceğiz.”

BU ÜCRET İŞÇİYE ZULÜMDÜR

Erdoğan’ın sözlerine Bilecik’te Şişecam’a bağlı Camiş’te çalışan işçiler de tepkili. 1603 liralık asgari ücretin geçim standartlarının çok altında olduğunu söyleyen Camiş işçileri, “Asgari ücrete yapılan zam, çalışan insanları açlığa mahkum etmektir, işçiye büyük bir zulümdür. Asgari ücret geçim şartlarına göre belirlenmelidir” dedi. Eskiden de asgari ücret seviyesinde ücret aldıklarını ama bir şekilde ay sonunu getirdiklerini belirten bir Camiş işçisi, “Günümüz şartlarında iki çocuklu bir aile olarak, aile büyüklerimizden destek almadan ay sonunu getiremiyoruz. Bence en düşük ücret 2500 civarında olmalıydı. Artık insanlarda geçim korkusu her şeyin önüne geçti. İşveren de bunu iyi değerlendiriyor. Çocuklarımızın geleceği için bizim daha cesur olmamız gerekir.”

MÜCADELEDEN BAŞKA YOL YOK

Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu Gebze’de kurulu Mecaplast’ta çalışan bir işçi ise “Çalışma ve yaşam koşullarından haberi olmayanların bakış açısından böyle sonuç çıkar ancak” dedi. İşçilerden oy almak için türlü yola başvuranların maskesinin bu sözlerle düştüğünü dile getiren işçi, “Sudan’da adayı yeniden inşa edenlerin, kendi ülkesindeki işçilere reva gördükleri yaşam ne yazık ki bu. Her defasında ‘büyüyoruz’ diyenlerin, anlattıkları büyüklüğü kendileri bile kabul edememiş olacak ki asgari ücret açıklamasında bunu görüyoruz. Bu palavralara karnımız tok. Görüyoruz ki işçilerin kaybedeceği bir şey kalmadı. Mücadele etmeden onurlu, güvenceli bir yaşam bizler için çok zor” diye konuştu.

BUNCA OYUN HAKKI BU MU?

Kayseri’de görüştüğümüz bir tekstil işçisi ise tepkisini “Bence de onların eline diline dursun. Bunca verilen oyun hakkı mı bu? LPG 1.20 liradan nereye geldi? Benzin nerdeydi şimdi ne oldu? Ülkenin mal varlığı nerden nereye? Dış ticaret açığı nerdeydi şimdi nerde?​” sözleriyle dile getirdi. Bir metal işçisi ise “Ben asgari ücrete karşıyım. Devlet iki çocuğuma baksın, mutfak masraflarını karşılasın, elektrik, doğalgaz, su ve hastaneyle birlikte yol paramı da versin, ev kirasını ödesin asgari ücret vermesin. Belki o zaman anlarlar asgari ücretin hiçbir şey olmadığını” diye konuştu. Bir başka metal işçisi de şunları söyledi: “Rakamlar doğru ama  gerçeklerin öyle olmadığını o da iyi biliyor. 2002’de bir adet cumhuriyet altını 86 liraydı ve asgari ücretle 2 adet alınabiliyordu. Bugün cumhuriyet altını 1050 lira! O zamanın 184 lirasına aldıklarını bugün al da görelim! Bir de, ‘elinize dilinize dursun’ diyor. Bizden aldıklarının hesabını kim verecek? Övündükleri asgari ücret açlık sınırının altında! İnanın ki biz işçilerle dalga geçiyorlar!”

BU PATRON MİLLETİNİN LAFI

İzmir’de Star Rafineri inşaatında çalışan bir işçi de şunları söyledi: “Geçim şartları ücretler ile ters orantılı, bunu onlar da biliyor ama yine de açlık sınırında ücret fazla diyorlar. Diyecek ne var ki? Onların eline diline dursun servetleri. Milletin adamı diyorlar, acaba Erdoğan hangi milletin adamı? Bizim millette çalışana eline diline dursun demek yoktur, böyle bir adap, böyle bir edep, böyle bir huy yoktur. Bu patron milletinin lafı, kendi kazandığına bakıp da şükür demez, gözü işçinin aldığı üç kuruştadır. Onlara göre bizim paraya ihtiyacımız yok herhalde. Çalışsak, karnımız doysa yeter. Böyle bir davranışı kabul etmiyorum. Hani büyüme vardı, hani güçlenme ve zenginleşme vardı?​”

KUL HAKKI YERSEN SEÇİMDE BOĞAZINA KALIR

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine MESS sözleşmesi kapsamındaki fabrikalarda çalışan metal işçilerinden de tepki geldi:

Türk Metal Üyesi Habaş İşçisi (İzmir): 10 lira daha koysa açlık sınırının üstünde olacaktı ama bence bilerek altında bırakmışlar. Karın tokluğuna çalışmayı reva görüyorlar. İşçiler olarak elimizdeki gücün farkında değiliz, onlar da çözmüşler bu olayı. Sendikacılar, onlar ne derse yapıyorlar. Bir de “Elinize dilinize dursun” diyerek hakaret ediyorlar. Daha elimize geçmeden alıyorlar zaten. Vergisi ayrı dert, zammı ayrı dert. Satılmış medya da bunu haber yapıyor iyi bir şeymiş gibi.

Birleşik Metal-İş Üyesi Sarkuysan İşçisi (Gebze): Bu ülkede bizi milliyetçilikle, din kardeşliğiyle uyutmaya çalışan Cumhurbaşkanı fazla değil bir kaç ay asgari ücretle evini geçindirsin de sonra kalkıp bizim o parayı beğenip beğenmediğimizi eleştirsin. Diyanetin açıkladığı dört kişilik fitre parasının toplamı bile 1920 lira ise bizi din ile şükürle uyutmasınlar. Bu ülke eğer bir gemi ise güvertede oturup sallamak olmaz. Önce kazan dairesine inip ne oluyor bilmek, görmek lazım. Gemi nasıl gidiyor, kim fedakarlık yapıyor görmek gerekir. Yoksa inancın gereği kul hakkı yersin, o da seçimde boğazına kalır.

BU LAFI SÖYLEYENLER SENDİKALARIN TUTUMUNDAN CESARET ALIYOR

Trakyalı işçiler hem belirlenen ücrete hem de “Eline diline dursun” sözlerine tepki gösterdi.

Ünteks’ten Bir İşçi: Bir işçinin biraz daha iyi yaşayabilmesi için asgari ücret 2500 liranın üstünde olmalı. Bugün ancak borç içinde ayın sonunu getirebiliyoruz. Geçim şartları ortada. Hiçbir şeye yetiştiremiyoruz. Buna rağmen bu sene asgari ücret 1800 lira olur diye bir beklentimiz vardı. Fabrikada da bir çok arkadaş aynı miktarda bir beklenti içindeydi. Cumhurbaşkanı asgari ücrete itiraz edenlere “Elinize, dilinize dursun” demiş. Bizimle dalga geçiyorlar. Ama bu lafı söyleyenler sendikalardan cesaret alarak söylüyor. Şimdi asgari ücret 1893 lira olmalı diyen Türk-İş nerede? Asıl sorun bu ülkedeki sendikalarda. Sendikalar işçilerin sendikası olsa bu böyle olmaz.

Tamteks’ten Bir İşçi: Asgari ücret açıklandıktan sonra fabrikada işçi arkadaşlar ile toplanıp asgari ücret nereden nereye geldi diye hesap yaptık. 2002 yılındaki altın ve döviz hesabına göre bugün 1000 lira kaybımız var. Ben geçinemiyorum kardeşim! Çorlu’da kira olmuş bin lira, geri kalan 600 lira ile ne yapayım? Pazar mı yapayım, faturaları mı ödeyeyim, yoksa çocukların ihtiyacını mı karşılayayım? Yine bize sürekli mesai yapmak kaldı. Asgari ücret yeter diyenlere ben 1600 değil, 2600-3600 vereyim de kendileri 2-3 ay geçinsinler göreyim. Asgari ücret dokuz kat artı diyor Cumhurbaşkanı. Önce onlar servetlerinin kaç kat arttığını da açıklasınlar. Bizi salak yerine koymasınlar.

Aygün Alüminyum’dan Bir İşçi: Asgari ücretin 2000 liranın üzerinde olması lazım. Türk-İş 1893 lira isteyince biz de herhalde bu olacak diye bekledik. Ama bu bile olmadı. Bu bir hayal kırıklığıdır. Cumhurbaşkanı elinize, dilinize dursun diyormuş. Neyinize yetmiyor demek istiyor. Kendisi gelsin bu paraya geçinsin bakalım.

Çorlu Devlet Hastanesi’nden Bir Taşeron İşçi: Yeni yıla büyük umutlar ile girmek istedik. Ama olmadı. Hem kadro bekliyor hem de asgari ücret fazla olur beklentimiz vardı. Ama ikisi de hayal kırıklığı oldu. Biz seçim olacak, hem kadro alır hem de ücretler artar diyorduk. Ama seçim arifesinde dahi işçileri dikkate almadılar. Biz işçiler de onları dikkate almayacağız.

İŞÇİYE, ÜRETİCİYE, ADALET İSTEYENE, KÜRT’E...

Sinop’ta önceki gün asgari ücretle ilgili açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan “Beyefendiler beğenmiyor. 2002 yılında asgari ücret 184 liraydı. Biz bunu geçen yıl 1404’e çıkardık, şimdi ise 14,3 artışla 1603 liraya çıktı. Ya eline, diline dursun, nereden nereye” dedi.

Halk arasında böyle kullanılan sözün aslı ise “Gözüne, dizine dursun.” TDK’de açıklaması şöyle yapılıyor: Nankörlük eden birine ‘Allah nankörlüğünün cezasını seni kör ve kötürüm ederek versin’ anlamında söylenen bir ilenme sözü.

Bu, Erdoğan’ın “Eline, diline dursun” sözünü ilk kullanışı değil. 17 Aralık 2007’de İzmir Ödemiş’te yaptığı toplu açılış töreninde “Tarım tarım” diye seslenen bir vatandaşa “Tarım tarım diyorsun, eline diline dursun. Bu Beydağ Barajı ne” demişti.

7 Haziran 2015 seçimleri öncesi, 24 Mayıs’ta Urfa’da konuşan Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ı hedef almış ve Kürtçe Kur’an baskısını göstererek “Eline diline dursun. 10 bin adet ilk etapta bastırıldı. Doğu ve Güneydoğu’daki illere gönderildi” demişti.

8 Ağustos 2017’de ise bu kez hedefi CHP lideri Kılıçdaroğlu’ydu: “Ankara’dan yola çıktın, 29 gün yanındaki o malum bu ülkeye faydası olmayan tiplerle el ele omuz omuza devrim marşları çalarken bu ülkenin polisi seni korudu ve İstanbul’a götürdü. Ondan sonra bu ülkede güvenlik yok diyorsun. Eline, diline dursun be.”

GREV YASAKLAYANLAR ŞİMDİ DE BEDDUA EDİYOR

DİSK/Cam Keramik-İş Genel Sekreteri Ergin Ay, “Patronsever siyasetçi çok gördük ama bu kadar emek düşmanı söylemleri ilk defa görüyoruz” dedi. OHAL’le grevleri yasaklayanların şimdi de “Elinize dilinize dursun” diyerek beddua ettiğini dile getiren Ay, “Sanki işçiler bu düşük ücretler karşılığında çalışmıyor, hastalanmıyor, iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiyor da, onlar sadaka veriliyor. Bize de şunu söylemek düşüyor: Hangi patron emeğe saygı duymuyor, işçinin hakkından, emeğinden çalıyorsa onların gözüne dizine dursun” dedi. (İŞÇİ SENDİKA SERVİSİ)


EK ZAM TALEBİ İŞÇİ SINIFI İÇİN MÜCADELE KONUSU OLACAKTIR

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, saraylarda saltanat süren Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın asgari ücreti beğenmeyenlere kin ve nefret kustuğunu belirterek “Günde 5-6 işçinin canı pahasına büyüyen ekonomide işçiyi, emekçiyi görmeyen iktidar, yine asgari geçim ücretinin, açlık ve yoksulluk sınırının altında bir asgari ücreti emekçilere reva gördü” dedi.

Yeni ücretin 2000-2500 lira arasında olmasını bekleyen emekçilerin hayal kırıklığı yaşadığını ifade eden Gürkan, şöyle devam eti: “1603 lira ücretten AGİ çıkarıldığında geriye kalan 1451 TL’dir ve esasında asgari ücret olarak emekçiye reva görülen de budur. Üstelik patronları memnun etmek için işçinin, emekçinin vergileriyle oluşan bütçeden 100 lirası karşılanarak.”

Erdoğan’ın 2002’den bu yana asgari ücreti 9 kat artırdıkları yönündeki sözlerinin sefalet ücretinin üzerini kapatmak için kara propagandadan ibaret olduğuna dikkat çeken Gürkan, “İktidar siyasetçilerinin pek sevdiği altını baz alarak hesaplarsak 2002’de asgari ücretli 7.8 çeyrek altın alabiliyorken, AGİ ve devlet katkısı dahil bugünkü asgari ücret ile 6.2, AGİ dahil edilmediğinde ise sadece 5.6 çeyrek altın alabilmektedir” dedi.

Ek zam talebinin işçi sınıfı ve sınıfın haklarını esas alan sendikalar için mücadele konusu olacağını vurgulayan Selma Gürkan, şunları söyledi: “Bugün burjuvazi ve onun siyasetinin yürütücüsü Erdoğan, iktidar mensupları ve müttefikleri, sahip oldukları ve peşkeş çektikleri her zenginliği işçiye, emekçiye borçludurlar. İşçi sınıfı ve emekçiler, üretici köylüler, zenginliği yaratanlar, yarattığı her değere sahip çıkacaktır. İktidarın korkusu da bundandır. Korkunun ecele faydası yoktur. İşçi sınıfı yüz yıl önce kendisinin ve tüm ezilenlerin kaderini Ekim Devrimi ile değiştirmiştir. Kapitalist düzenin karşısında sosyalizm seçeneğini tekrar gerçekleştirecektir. İşçi sınıfı, bu sefalet koşullarına kendi iktidarıyla son verecektir.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Şahika Yüksel: Panzehir işbirliği ve dayanışma

SONRAKİ HABER

Siyasette 2017: ‘Tek adam’ rejimine doğru ittifaklar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...