19 Aralık 2016 01:38

Patron küçülme diyor ama konteyner sayıları artıyor

Fırat TURGUT
Kocaeli

400’ü aşkın kişinin çalıştığı Evyapport Limanı’nda Liman-İş’e üye oldukları için işten atılan işçilerleyiz. Görüştüğümüz işçiler mafi operatörü. Sadece liman içlerinde iş yapan, gemiden alınan, gemiye konulan ya da bir sahadan başka bir sahaya götürülecek konteynerleri taşıyan TIR tipi araçları kullanıyorlar. “Yaklaşık 2,5 senedir burada çalışıyorum” diyor Emre Yılmaz “Daha önce servis çekiyordum buraya. Daha sonra kadrolu iş olduğu için girdim.” İlk girdiği zaman çalışma saatlerinin oldukça uzun olduğunu söylüyor. “Üç vardiya çalışıyoruz. Ama daha önce 12 saat çalışıyorduk. İşçi sayısı azdı, 2 vardiya gibi çalışıyorduk. 1 ayın 15 günü 12 saat çalışıyorduk. Son zamanlarda bu durum haftada bir güne düştü” diyor.

Sendikalaşma nedenlerini sorduğumuzda da şunları anlatıyor: “Günde 8 saat çalışıyoruz. Yarım saat yemek molası var. Başka da bir molamız yok. Çay mahalleri var ‘Boşluğunuzda gidip çay alın’ diyorlar. Gittiğin zaman da vardiya amiri geliyor, ne bekliyorsun diye azarlıyor. İzin günleri haftada birdi. Onu da doğru düzgün yapamıyorduk.”

‘SIKIŞINCA ZAM YAPANLAR SIKIŞINCA İŞTEN ATTILAR’

Murat Taştan da 2 seneyi aşkındır limanda çalışıyor. “Sendikalaşma nedenlerimizden biri maaşlarımızdaki oynamalar” diyor. Anlattığına göre Dubai Port açılınca sonra Evyapport’taki işçiler ücretin daha yüksek olması nedeniyle Dubai Port’a yöneliyor ve o süreçte işçi kaybetmek istemeyen Evyapport yönetimi asgari ücretin biraz üzerinde çalıştırdığı işçilerin ücretine 600 liraya varan zamlar yapıyor. “Maaşlardaki oynamalar” derken bu zammın geri çekilebileceği tehlikesi. Emre Yılmaz “Sıkışınca zam yapan, sıkışınca o zammı geri de alır. Bir tane liman açıldı, millet kaçmasın diye zam yapanlar, bir günde de işime son veriyor işte” diyor.

İTİRAZ EDİNCE İŞTEN ATMA TEHDİDİ

Murat Taştan devam ediyor: “İkincisi hakıszlıklar, düzensizlikler. Mesala izinlerde, hafta tatillerinde beni mesaiye çağırıyor, çalıştırıyor. Sonra bir gün iptal veriyor, işe gelme diyor. Böylece denkleştiriyor, benim bütün mesaimi yiyor. Mesaiye çağırmadığı da hem mesaiye gelmiyor hem iptal alıyor. Bir de suçsuz yere günahsız yere yazılan tutanaklar. Mesela bir arkadaşımız park alanına aracı park etti. Ama o park alanını iptal etmişler ve bizi bu konuda bilgilendirmediler. Ve orada ufak bir kaza meydana geldi. Onun yüzünden arkadaşımız hakkında tutanak tutuldu. İtiraz edemiyoruz, itiraz edince işten atma tehditleriyle karşılaşıyoruz. Bu tür olaylar olduğu için arkadaşlarla sendikalaşmaya gittik.”

İşçilerden Mete Yılmaz da “Mafide oturmamıza bile karışıyordu vardiya amiri. Diyelim iş yok, ben de ayağımı torpidoya uzatmışım. Vardiya amiri geliyor. Sen beni görmene rağmen niye böyle oturuyorsun diyor. Boştayım, oturup dinleniyorum, ne yapayım esas duruşa mı geçeyim? Ben senden üstünüm demeye çalışıyor. Sendikalı olmak da buna bir yanıt. Ben de diyorum ki benle sen eşitiz. Vardiya amirisin, bana iş vereceksin ama haddini de aşmayacaksın” diyor.

PERFORMANS BAHANESİ SUYA DÜŞTÜ

Birkaç aydır işçiler sendikalaşma çalışmaları yürüttüklerini ve üye sayısı arttıkça içeride yürütülen faaliyetin yöneticiler tarafından anlaşıldığını söylüyor. “Sonrasında işten atıldık zaten” diyor işçiler. Evyapport yönetimi, işçilerin çıkışlarını verirken önce performans bahanesini öne sürüyor. Emre Yılmaz, “Performans listesi var mesela. Benim gibi elemek istedikleri arkadaşları alta çektiler, performansın düşük diyerek. Ben bu listeyi kabul etmediğimi söyledim. Limanda kullandığımız araçlarda takip sistemi var. Konteyner alıp yüklüyoruz ya, ekrana düşüyor. Sadece mafilerde o konteyner gözükmüyor. Sadece kontak açıp kapatmayla takip edebiliyorlar. E çalışan vincin altına yanaşıyoruz. Tehlike arz ettiği için ve her an kaçabilmek için kontağı kapatmıyoruz. Konteyneri alırken 3-5 dakika bekliyorum. Böylece performansım düşüyor. Gidiyorum, tekrar geliyorum yine 3-5 dakika bekliyorum, yine performans düşüyor. Bunu yöneticilere söylediğim zaman ‘Niye önce söylemedin’ dediler. Halbuki söyledim daha önce. Zaten bunları inkar edemezler. Kendileri söylüyor. Vinç çalışırken mafi de çalışır vaziyette olacak. Düşün işte çalışmama rağmen çalışmadı olarak gözüküyorum” diyor.

İŞÇİ KÜÇÜLME GEREKÇESİNE İNANMIYOR

Performans bahanesini boşa çıkaran işçilere “Küçülmeye gidiyoruz“ deniliyor bu sefer. Ancak işçiler binin de gerekçe üretmik olduğunu söylüyor. Emre Yılmaz şunları anlatıyor: “Bizi sendikadan attılar. Çünkü sendika olduğu zaman rahatça at koşturamayacaklar. Bizim haklarımız artacak ve haklarımız resmiyete kavuşacak. Ve bizi işten atamayacaktı. Şu an gözünün üstünde kaş var deyip işten çıkarabilir seni. Şu an bizim bir güvencemiz, sözleşmemiz yok. Yarın öbür gün ‘Sizi yine 1300 liraya çalıştıracağım’ dese ne olacak? Adam itiraz edebilirsiniz ama itiraz edince kazanamıyorsun. Ama biz sendikalı olarak sözleşme yapsak böyle rahat olamayacak. Bir güvencemiz olacak.”

Mete Yılmaz da “Normalde 12 bin konteynerle çalışması gerekirken 18 bin konteynerle çalışıyor. Bunu yöneticiler söylüyor. 19 bine vurduk diyor. Limanın kapasitesini aştık diyor. 3 kat vuracağı konteyneri 4-5-6 kat vuruyor. Sonra rüzgardan konteyner devrilmesi oluyor zaten, kapasite aşıldığı için. Aklının alabileceği her yer konteyner” diyor.

DAVAYSA DAVA EYLEMSE EYLEM

“Bir tane kaza yapmadım, bir tane tutanağım yok. İş performans değil yani” diyor Ali Osman Çetinkaya: “Küçülmeye gidiyoruz dediler ama kendileri 3-4 defa işçileri toplayıp toplantı yaptılar. Evyapport’ta iş bitmez, işçi çıkarma olmayacak dediler. Bunları müdürler söylüyor. Küçülme bahane. İstanbul trafiği gibi trafik oluyordu liman içerisinde, yoğunluktan.”

“Bu yaşadıklarımız iyi bir yolda olduğumuzu gösterdi bize” diyor işçiler: “Sendika muhabbeti geçtikten sonra daha önce bizi muhatap almayanlar şimdi dikkate alıyor. Bir güvencemizin olması için. Haklarımızın resmiyete dökülmesi için bundan sonra da hakkımızı aramaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Eylemse eylem, davaysa dava.”

EVYAPPORT YÖNETİMİNDEN TEHDİT TOPLANTILARI

İşçiler henüz işten atılmadan önce sendikalaşma sürecinin duyulmasından sonra Evyapport yönetiminin belirli aralıklarla işçilerle toplantı yaptığını ve bu toplantılarda sendikaya üye olan işçileri işten atmakla tehdit ettiğini anlatıyor. İşçiler, “Adam ‘Herkesin anayasal hakkı, herkes üye olabilir. Ama sonuçlarına da katlanır’ diyor. ‘Sendikalılar işten atılmaz diye bir kanun yok’ gibi şeyler söylediler. ‘Sendikasızlar atılır gibi yalanlara kanmayın’ dediler. ‘Kimin peşinde koştuğunuza iyi bakın’ dediler. ‘Aranızda hainler var’ diyorlardı. Sendikaya üye olan işçileri kastediyorlardı. ‘Arkadan iş çevirenler, alavere dalavere yapanlar’ diyorlardı. ‘Bunlar yapılmasın, gereğini yapacağız. Gittiğiniz yol yol değil geri dönün’ diyorlardı. Kimin peşinde koşuyoruz biz? Anayasal hakkımızın peşinde koşuyoruz. Sendika başkanının ya da temsilcisinin kaşına gözüne hayran olduğumuz için buralarda değiliz. Kandırılabiliyorsak sen kandır bizi.”

İŞ KAZALARININ YOĞUN YAŞANDIĞI BİR YER

Limanlar iş kazalarının yoğun yaşandığı çalışma alanları. Araçların çarpışması, trafik kazası gibi iş kazaları oluyor ama işçiler “Biz önceden de şoförlük yaptığımız için bunlar bize ilginç gelmiyordu zaten” diyor. Ancak bu iş kazaları da göz göre göre yaşanıyor. Mete Yılmaz anlatıyor: “Mafilerde bakım yok. Mafiyi çalıştırdım, bir baktım fren yok. Doğru güvenliğin içine girdim.”
“Bunlar alıştık ama bize ilginç gelen konteynerlerin düşmesi” diyor işçiler. Emre Yılmaz, “Vinçten düşüyor, istiften düşüyor. Fırtınada devriliyor mesala konteyner. Ben ilk girdiğim zaman mafinin yanına konteyner düşmüştü. Geçenlerde bir piyasa şoförünün parmağı kopmuştu. Dışarıdan gelip konteyner alıp götürenlere piyasa şoförü diyoruz. TIR’da konteyner kilitleri kilitli kalıyor. Vinç konteyneri kaldırırken TIR’ı da kaldırıyor. TIR yere düşüyor. Biz ağır iş yapıyoruz 30-40 tonluk konteynerlerin altında geziyoruz, şaka değil. Konteynerin altında girmeyin diyorlar ama mecbur giriyorsun, alan dar. Kurallar var ama o kurallara uyup iş yapmamız mümkün değil” diyor.

‘HAYIRSEVER İNSANLAR DİYE DUYMUŞTUM AMA DEĞİLMİŞ’

İşçilerden Ali Osman Çetinkaya Evyapport’a güvenerek borca girdiğini söylüyor. “Eski işyerimden aldığım tazminata borç alıp ekledim. Aylık 1000’er lira şeklinde ödüyordum. Beni yolda bıraktı. Sonuçta öyle ya da böyle bu borcu ödeyeceğim ama moralim çok bozuldu. Evde çocuklar ağladı ya. Büyük kızımı susturamadım yani. Neredeyse ben de ağlayacaktım ama ağlamadım” diyor. Daha önce Evyapport yönetimiyle ilgili ‘Hayırsever insanlar’ denildiğini duyduğunu söyleyen Çetinkaya, “Ama değilmiş. Anayasal hakkımızı kullandık diye bizi kara kış ortasında nasıl işten çıkarıyor?“ dedi.

Evrensel'i Takip Et