Savaş ortasındaki Sur’da kadın ve çocuklara ne oldu?
Sevim GÜNGÖR
Sevda KARACA
Umut Işığı Kadın Kooperatifi 2004 yılından bu yana Diyarbakır Suriçi’de kadınlar ve çocuklarla çalışmalar yapan bir kooperatif. Adını, birlikte güçlenme çalışmaları yaptıkları Surlu kadınlar koymuş; yaşamlarına bir umut olsun diye...
Çoğunlukla zorunlu göç sonucu Suriçi’ye yerleşmiş, yoksulluğu en derinden yaşayan, eğitim ve sağlık olanaklarına erişimi zaten çok kısıtlı olan halka, çocuklara okul öncesi eğitim olanağı sağlayarak, oyun grupları kurup, kırtasiye, oyuncak, kıyafet, temel gıda gibi ihtiyaçları karşılayarak destek olmaya çalışan kooperatifin binası da Sur’da yaşanan ablukanın tam ortasında kaldı. Kooperatif gönüllüsü kadınlar ise Sur’da sokağa çıkma yasakları altında yaşam savaşı veren kadınlar ve çocuklar için şimdi başka bir çalışma yürütüyor. Onları hayatta tutmaya, yaşadıkları travmayı atlatmaları için destek olmaya ve darmadağın olan mahalleden sürgün edilen kadınlara ve çocuklara sığındıkları başka mahallelerde de destek olmaya çalışıyorlar.
Neriman Dinçkan, kooperatifin başkanı, kırk gündür sokağa çıkma yasağının olduğu Sur’da, kadınların çocukları yaşasın, hedefli bir kurşun bedenlerine değmesin, çocuklar açlıktan, susuzluktan ve soğuktan ölmesin diye verdiği mücadeleye bizzat tanıklık eden Dinçkan, gazetemize Sur’da yaşananları anlattı. “Biz, akşam evde çocuklarımızla sofraya oturamıyoruz, biz de uyku uyuyamıyoruz, Sur’un üstünden göğe kara dumanlar yükseliyor, bomba sesleri, silah sesleri kulaklarımızda. Sur’da ablukadan çıkarabildiğimiz çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için koşturuyoruz. Sokağa çıkma yasaklarından hemen önce ya okula gitmek için ya alışveriş yapmak için ya da akraba ziyareti için Sur dışında olan çocuklar günlerdir mahallelerine girmelerine izin verilmediği için aileleriyle görüşemiyor. Sur içinde kalan çocukların da durumu çok kötü. Anneler çocuklarının uyuyamadığını, yaşadıklarının etkisiyle altlarını ıslatmaya başladıklarını anlatıyorlar. Kadınlara çağrımız, bu savaşın bitmesi için çabalamaları. Yoksa gelecek çok karanlık olacak” diyor.
Neriman Dinçkan aracılığıyla görüştüğümüz, güvenliği için soyadını vermediğimiz Asiye de şu an Sur’da abluka altında çocuklarıyla yaşam savaşı veren bir kadın. Onun anlattıkları da savaşın yoksul Sur kadınları için nasıl bir gelecek yıkımı olduğunu gösteriyor.
Söz, Sur’da ayakta kalma mücadelesi veren kadınlarda...
SUR’DA YAŞAYAN ASİYE ANLATIYOR: 'SAVAŞ NE ZAMAN BİTECEK' DİYEN ÇOCUĞUMA CEVAP VEREMİYORUM
“Evde saklanıyoruz sürekli, dışarı çıkmaya korkuyoruz. Daha yeni her yer açıldı, önceden kapalıydı. Şimdi açık olsa bile korkuyoruz alışveriş için dışarı çıkmaya. Şu an burada çatışma yok, ancak akşama kadar bomba, silah, helikopter sesleri evlerin içine kadar geliyor. Geçen gün bir havan topu düştü bir eve, bizim iki sokak aşağıda. Bırakın çocukları benim bile psikolojim çok bozuldu. Çocuklar şimdiye kadar okula gitmiyordu. Çok da sıkıntı çektiler psikolojik olarak, çünkü okula gidemedikleri için çok üzülüyorlardı. Okullar yeni açıldı, ama bir ay kadar açık değildi. Biz anne olarak çocuklarımızın sağlığı için, psikolojileri için çaba sarf ediyoruz, ama elimizden çok bir şey gelmiyor. Sonuçta silah, bomba seslerini duyuyorlar, sokaklarda yaşananları görüyorlar, ne kadar engel olabiliriz ki! Benim dört çocuğum var, en küçük kızım 11 yaşında, baş ağrısı çekiyor sürekli, nörolojiye götürdük. Birçok test yapıldı ancak fiziksel olarak bir şey çıkmadı. Psikiyatriye yönlendirdiler, çocuk gece geliyor ‘Anne ben uyuyamıyorum’ diyor. En ufak bir sesten bile etkileniyor.
Ben şu an oturduğum evden çıkıp gitmek istemiyorum, ama mecbur kalırsam çıkacağım, bu hem maddi hem manevi olarak beni çok etkileyecek. Şu an düşünüyorum ama ne yapacağımı bilemiyorum. Benim şimdi dört çocuğum var üçünü okutuyorum, nasıl karşılayacağım başka bir yerde? Diyelim ki ben buradan çıktım. Düzenimiz bozulacak, çocuklarıma servis tutmak zorunda kalacağım. Umut Işığı Kooperatifinden arkadaşlar bana destek veriyorlar sürekli. Kızımın servis parasını falan karşıladılar. Eşimin belli bir işi yok, serbest meslek yani. Bir ay öncesine kadar çalışmıyordu. Sur’da bir handa çalışıyordu. Ama orada sürekli sokağa çıkma yasağı olduğu için patron eşimi işten çıkarmak zorunda kaldı, bu yasaklardan dolayı patron da battı. Şimdi yeni bir işe girdi ama asgari ücret alıyor, başka bir yere göç edersek kira, çocukların masrafları vs. hangi birini karşılayabiliriz ki? Çok zor yani ne yapacağımızı bilemiyoruz. Burada benim gibi bir çok insan var. Bir tek ben değilim ki! Komşularım, akrabalarım herkes benim gibi çok zor durumda. Ben Umut Işığı Kooperatifinde önceden çalışmalara katılıyordum, ancak şu an orası çatışma bölgesi, gidemiyorum oraya. O zamanlar anket yapıyorduk, insanlar çoluk çocuk tüm halkın tek isteği barıştı, herkes huzur olsun, mahallelerimiz eski haline geri dönsün istiyordu. Bir çözüm süreci vardı ve biz halk olarak barış istiyorduk. O zaman barış olacağından çok umutluyduk, ama olmadı. Şu anda tek beklentimiz barış, başka bir şey istemiyoruz. Ben de mahallemde, evimde huzurlu yaşamak istiyorum, çocuklarım her gün ‘Anne bu ne zaman son bulacak’ diye soruyorlar. Cevap veremiyorum. Tek isteğimiz huzurlu ve barış içinde yaşamak. Çok şey mi istiyoruz?
ÇOCUKLAR EKMEĞE BİLE SİLAH ŞEKLİ VEREREK YİYOR
Neriman DİNÇKAN
Umut Işığı Kadın Kooperatifi Başkanı
Sur bölgesi göçle gelen ailelerin yaşadığı, yoksulluğun yarattığı yıkımlar nedeniyle madde kullanım oranı ve çocuk suç oranının yüksek olduğu yoksul bir bölge. Bu son savaş sürecinden önce de insanlar karınlarını doyurabilmek için zaten bir yaşam savaşı veriyorlardı. Sur’da yaşayan insanların bir kısmı, daha önce terk etmek zorunda oldukları köylerindeki yakın ve sıcak ilişkileri kurabildikleri için bu bölgeden ayrılmak istemiyorlardı. Aslında Suriçi kocaman bir köy gibiydi. Birçok kişi de, ekonomik durumu kötü olduğu için Suriçi’den çıkamadığını belirtiyordu.
Geçmişte Kürtlerin maruz kaldığı katliam ve sürgün, zorunlu göçler, çocuklarımızın insana yakışır bir yaşam sürebilmeleri içindi. Ama bugün görüyoruz ki bu insanca yaşamı çocuklarımıza da fazla görüyorlar. ’90’ların mağdurlarından birisi olarak, gerçekten bugünleri hiç böyle hayal etmemiştim. İlerisi için de hiç umudum kalmadı, anladığım o ki Kürtler var oldukça bu tür acılara maruz kalacak. Çünkü Kürtlere saldırının prim yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.
Şimdiki durumu dramatize etmemeye çalışıyorum, ama ne yapsam da bu trajedi başka türlü tarif edilemiyor maalesef. Kadınlar 1 yıl önce karınlarını doyurma derdinde iken şimdi ise çocuklarını bu soğukta, bu sefalette hayatta tutmaya çalışıyorlar. Barınma ve gıda bulmak için yardım dağıttıklarını duydukları kişi ve kurumlara ulaşmaya çalışıyorlar. Gıda ve giyim için bize başvuran veya bizim tespit ettiğimiz ailelere okul çağında olan çocuklarının okul durumunu sorduğumuzda bir çoğunun okula gitmediğini öğreniyoruz, çünkü şimdiki önceliği bu değil, barınma ve beslenme sorununu çözmeye çalışıyorlar.
SUR’DAN GÖÇ, YOKSULLUĞU KATMERLENDİRİYOR
Sur’dan göç etmek zorunda bırakılan aileler göç ettikleri mahallelerdeki okullara başvuruyorlar çocuklarının eğitime devam etmeleri için. Öğreniyoruz ki başvuranların çoğu geri çevriliyor. Uzak okullara da servis ücretini ödeyemedikleri için çocuklarını gönderemiyorlar. Sadece bugün 5 çocuğumuzun okula devam edemediğini tespit ettik. Suriçi’de çalışmalarımızı yürüttüğümüz kooperatif binamız da kurşunlar ve bombalar nedeniyle kullanılamaz duruma geldi. Bizler yani Umut Işığı gönüllüleri kurumumuzun kapalı olmasından dolayı evlerde toplanıp, acil ihtiyaçları tespit ettikten sonra, en hızlı şekilde, destek olmak isteyen kişilerden talep edip ailelere ulaştırmaya çalışıyoruz. Diyarbakır’dan gelen destekleri direk adreslerini aldığımız ailelerin evlerine yönlendiriyoruz.
Bunun yanında Sur’dan göç etmek zorunda kalan ailelere, kirası uygun olduğu için (250-300 lira) yerleşmek istedikleri sosyal konutlarda yer bulmaya çalışıyoruz. Ve bir an önce çocuklarımıza psikolojik destek vermek için çalışıyoruz.
Uzmanlardan öğrendiğimiz kadarıyla bu travma çocuklarda ergenlik döneminde başlayan davranış bozukluğuyla ortaya çıkacakmış, bu da bizi endişelendiriyor. Çocukların psikolojisi bizim en derin yaramız.
BARIŞ İÇİN ÇOCUKLAR BİLE ÇABALARKEN BÜYÜKLER NE YAPIYOR?
Aileler çocuklarını artık tanıyamadıklarını ifade ediyorlar. Bunu biz de çok net fark ediyoruz. Eskiden şen şakrak olan çocuklar içlerine kapandı, alt ıslatma, kekemelik, kusma, hırçınlık, uyanamama korkusuyla uyumayı istememe veya çığlıkla uyanma, karanlıktan korkma, anne veya babayla uyuma isteği, savaşla ilgili oyunlar kurgulama gibi davranışlar gözlemliyoruz. Ekmeğe bile silah şekli vererek yiyen çocuklarımız var. Sadece Sur’daki çocuklar değil Diyarbakır’ın içinde yaşayan bütün çocukların gündeminde bu savaş var. Örneğin Kayapınar semtinde yaşayan 3. sınıf çocukları bile, barışı sağlamak için Cumhurbaşkanına mektup yazmak istediklerini öğretmenlerine söylüyorlar. Sorunun çözümü için, barış için çocuklar bile çaba içindeyken, yaşananların birçok kişi tarafından anlaşılmaması üzücü.
Diyarbakır’da şu anda çok güçlü bir dayanışma durumu var. Herkes bir şeyler yapmaya çabalıyor. Sadece Sur değil, Cizre, Silopi, Nusaybin... oralar da beter durumda. Keşke imkanlarımız olsa da oradaki çocuklara da ulaşabilsek.
Acil ihtiyaç duyduğumuz şeyler; çocuk bezi, mama, kahvaltılık, ev eşyası, yatak, giyim, kuru gıda, bunun yanında çocuklara yeniden eğitim olanağı sağlamak için, tespit edeceğimiz çocuklar ile yardımcı olmak isteyenleri ilişkilendirip maddi destek vermelerine aracı olmak istiyoruz. Destekleriniz bizim için çok önemli.
BU ACIYA DUR DEMEK ELİMİZDE
Bu insanlık ve vicdan savaşıdır. Batıdaki insanlara şunu diyorum; gerçekten kardeş isek, içinde “ama” sözcüğü olmadan konuşmalı, insan kardeşini ölüme terk etmemeli. Bu doğrultuda herkesin bulunduğu konuma, kaldığı şehre, yaptığı işe göre yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Özellikle asker, polis ailelerine rica ediyorum. Çocuklarımızın ölmemesi için gelin Diyarbakır’da birlikte omuz omuza bu acıya dur diyelim. Buradaki insanların acılarını en iyi onlar bilir. Bu yüzyılda insan hak ve özgürlüklerinin bu kadar geliştiği bir dünyada bu vahşeti yaşamak insana daha cok acı veriyor. Günlerdir ölen ve sokakta kalan oğlunun cesedine yaklaşamayan annenin acısını yüreklerinde hissetsinler. Ben bir kadın ve anne olarak inanıyorum ki kadınlar isterse bu cehennem cennete dönebilir. Bütün kadınları, anneleri, vicdanı ve inancı olan herkesi duyarlılığa çağırıyorum.
Evrensel'i Takip Et