Savaş yoksulluktur açlıktır, zulümdür...

Kemal İKİSİVRİ
Kartal Belediyesi işçisi/İstanbul
1) Savaşı isteyenler
2) Silah üreticileri ve tacirleri
Farklı düşünceleri, kültürleri ve sınıfları silah zoruyla baskı ve şiddet yoluyla tahakkümü altına almak, kendilerini zorla kabul ettirmeye çalışanlar savaş istiyorlar.
Onlar gibi düşünmeyen, yaşamayan muhalefet eden herkesi hasımı, düşmanı belleyerek, siyasetini de onları yok etme ve onları yenme üzerine kurgulayarak hareket ederler. (Bunlar ruh hastası, sadist ve jenositlerdir.)
Savaşanlar içinde kendileri ve çocukları da yoktur. Dolayısı ile kendileri ve çocukları da savaş nedeniyle mağdur olmaz ve ölmezler.
Onlar adına savaşanlar vardır ve onlarında çoğunluğu yoksul aile çocuklarıdır, yaşamlarını sürdürebilmek için savaş mesleğini seçmek zorunda kalanlardır.
Buradan tamamen temiz duygularla askerlik görevini yaptığına inanan ve bedelli askerlik için 18 bin lirası olmayan 11 Ağustos 2015 tarihinde Şırnak’ta çatışmada ölen Barış Aybek gibilerini tenzih ediyorum. Onların da savaş değil barış istediklerinden eminim.
Barış Aybek’in facebook sosyal paylaşım sitesinden yaptığı paylaşımlara baktığınızda bizler gibi barışı savunduğu anlaşılıyor.
Biz emekçiler asla ve asla savaş istemiyoruz. Bizler için savaş en kötü ve en son çare olarak saklı kalması gereken savunma biçimi olabilir ancak.
Bizler başkasının yaşam alanına müdahale etmediği sürece insanları dil, din, ırk, kültür, sosyal statü, yaşam biçimine ve özgeçmişine bakmaksızın insan olmaktan kaynaklı, insanların özgürce aidiyetlerini yaşadıkları bir dünyada barış içinde yaşamak istiyoruz.
Savaş, silah üreticileri, tacirleri ve iktidara gelmek ya da iktidarını korumak isteyenlerin dışında tüm insanlara ve canlılara zararlıdır. Savaş yoksulluktur, açlıktır, zulümdür, acıdır, gözyaşıdır, tacizdir, tecavüzdür, işkencedir, ölümdür, iyilikleri güzellikleri yok eden bütün kötülükleri var eden en kötü durumdur.
Esas mağdurları da savaşı istemeyen, savaşın çıkmasında hiç payı olmayan biz emekçiler ve tabandaki halktır.
Savaşlar sadece insanları olumsuz etkilemiyor. Doğada ne varsa, henüz adı bile konmamış bitkiler, böcekler, göz ile görünmeyecek kadar küçük canlıları yakan, yok edendir.. Otlar, kuşlar, böcekler, fareler, geyikler, kolektif yaşamıyla bildiğimiz arılar ve karıncalar savaşı hiç ama hiç istemiyorlar. Çünkü patlayan her bomba, atılan her top, ateşlenen her silah onlarında yaşam alanlarını yok ediyor.
Buradan savaş çığırtkanlarına bir işçi olarak sesleniyorum, barışı isteyen hayvanları bari örnek alın onlar kadar hissedin ve sizde artık barışı isteyin.
Biz emekçiler olarak, insanlar için, bitkiler için, diğer canlılar için savaşı değil barışı istemeye ve savunmaya inatla devam edeceğiz, çünkü biz insanız!
Barış mı savaş mı?
Ahmet ARIKAN
Kartal Belediyesi işçisi/İstanbul
Birbirleriyle bu kadar çok yan yana ifade edilirken birbirlerinden anlam ve içerik olarak bu kadar farklı olan başka iki kelime yoktur herhalde.
Savaş; her duyduğumda geçmişten bu yana şahit olduğum sebebiyet verdiği şeyler yüzünden tüylerimi hep diken diken eder. Peki kimler ne için savaş ister ve çıkarır? Savaş denen bu yıkım illetini dünyada olduğu gibi Türkiye ve yakın komşularında savaşa giden yolun taşlarını döşeyen unsurlar üç aşağı beş yukarı hep aynıdır. Siyasiler, sermaye babaları, kendi çıkarı için bunlara uşaklık eden üst düzey bürokratlar vb tamam da buna sebebiyet verenler herhangi bir bedel öderler mi?
Hayır tam tersi çıkarmış oldukları kirli savaşlarla yıkımlara, ölümlere ve kendi sistemlerinin karşısında yer alıp halkı aydınlatmaya çalışan herkesi yok edebilecekleri bir düzene kavuşurlar. Yani özetle bir taşla iki kuş vururlar. Bu zalim çark emekçi kesimler için kan, ölüm, yıkım gibi şeyler ifade ederken, para babaları için siyasi ve maddi çıkarlar anlamına gelmektedir. Bugüne kadar anladığım şudur ki analar ağlamasın derken bizim değil hep kendilerinin ve çocuklarının analarını kastettikleridir. Madem inançları gereği ifade ettikleri şehitlik en yüksek mertebedir, bizler bu alanı onlara bırakalım. Buyursunlar o mertebeyi biraz da kendileri ve çocukları için kullansınlar. Ama ne gereği var ki! Her türlü şoven ve inanç sömürüsüyle vatan, millet edebiyatıyla kandırabilecekleri geniş kitleler ve onların çocukları var ya...
Ben ekmeğimi alın teri dökerek kazanan bir işçiyim. Emeğin en önemli değer olduğuna, örgütlü ve bilinçli yapıların en önemli güç olduğuna inanmaktayım. Çocuklarımız kimsenin çıkarları için feda edilecek yedek kuvvetler değillerdir.
Yeter artık! Bıktık her gün ölüm ve zulüm haberlerinden. Biz işçi ve emekçiler savaş istemiyoruz, barış istiyoruz. Her şeye rağmen inadına barış. Bu ülkenin doğusundan, batısına, kuzeyinden, güneyine tüm topraklarında yaşayan tüm insanlar kardeşçe, eşit haklara sahip demokrasinin tam olarak işlediği bir coğrafya istiyoruz. Barış istiyoruz, inadına barış!
Çıkarılan yangına su dökün
Aziz KOCABEY
Kartal Belediyesi işçisi/İstanbul
Biz işçiler, emekçiler etnik kimliğimiz, inancımız, siyasi görüşümüz ne olursa bizler bu savaşın karşısındayız, biz savaş değil barış istiyoruz.
Savaş kandır, göz yaşıdır, yoksulluktur, sömürüdür, çalışanlar açısından kuralsızlığın, kural haline geldiği bir yaşam biçimi, insanlığın bittiği en kötü noktadır.
Bir işçi olarak bir emekçi olarak buradan tüm sivil toplum örgütlerine, kanaat önderlerine, aydınlara, yazar çizerlere, siyasi parti yöneticilerine, genel başkanlarına ve tüm halka çağrıda bulunuyorum. Bu gidişe bir dur deyin ve kimin ne gücü varsa, elinden ne geliyorsa çıkarılan yangına su dökün, toprak atın, söndürün bu ateşi... Bu ateş bizi, herkesi, hepimizi yakıyor, kavuruyor. Daha da büyümeden derhal çok acilen söndürülmesi gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et