12 Ocak 2007 00:00
Damda puşi işlerem kız yanağın dişlerem
GÜNÜN YAZILARI
Diyarbakır eskiden ipekböceği dokumacılığının olduğu illerdendi. Bunu yılların puşi ustası olan Muharrem Savaş'tan öğreniyoruz. Savaş, puşiciliğe 1946 yılında ipekböceğinin dişleri arasında, ipek halini alan iplerden puşi dokumaya, Ermeni Karnu ve Zeynî ustalarının yanında başlamış.
Ve o gün bugündür ipeğin dokuma sürecinde yer alan Savaş "O dönemlerde Ermeniler bu işi yapardı. 60 kadar ipek dokuma atölyesi vardı. Ve hepsinde 5-20 arasında işçi çalışırdı" diyor. Tüm ipekböceği atölyelerini Ermeniler, Süryaniler işletirmiş. Ermenilerin, Süryanilerin gitmesi, Diyarbakır'da DSİ, TEDAŞ'ın, Köy Hizmetleri, Sümerbank gibi devlet kurumlarının açılması aynı sürece denk gelir. Aynı dönemlerde askerden dönen Savaş, Sümerbank Dokuma Fabrikasında usta olarak başladığı işte devam etmiş zanaatına.
İpek dokumacılığı ile dut yaprağının ipeğe dönüşüm sürecinin atölyeler tarafından yürütüldüğünü anlatan Savaş, "Ustalarımız dut bahçelerinin sahipleriyle anlaşırdı. 500 kilodan 3 tona kadar ipek isteyen ustalarımız vardı. Atölyenin büyüklüğüne göre değişirdi bu" diyor. İpekböceği kozalarında 40 günde yeşil yapraktan en pahalısından ipliğe dönüşen ipek, atölyede dolapçıların ellerinde kaynatılır, renk verilir ve tezgahlarda dokumaya hazır hale getirilirmiş. Kadınlı erkeli her sabah herkes gelir gelmez tezgahlarının başına geçer, akşama kadar durmaksızın çalışırlarmış.
Pazarı Ortadoğu
Puşiciliği, gelmiş geçmiş zanaatların en kıymetlisi olarak dile getiren Savaş, İran, Irak, Suudi Arabistan, Suriye gibi Ortadoğu ülkelerine pazarlandığını söylüyor. Ortadoğu'ya pazar ve üretim merkezlerinden biri Diyarbakır'mış. Puşinin bir ismi, etiketi varmış. Nasıl şimdi markete gittiğinizde her şeyin bir etiketi varsa... Heftreng, kesrevan, dorsor, telgraf, semavi, türabı, mantin (çarşaf)... Kadınların giydikleri çarşaflar... Puşiler, desenlerinin farklılığına göre isim alıyor. Genç kızların kullandıkları temezi, kadınlarınki ise puşi ya da şarp olarak isimlendiriliyor. Muharrem Savaş, yok olmak üzere olan bir alanı yeniden canlandırması için Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası'nın puşi atölyesinin bir olanak olduğunu aktarıyor. Konuşması esnasında o günlere bir yolculuk yapıyor ve bizi de kendisiyle birlikte götürüyor Savaş: "O dönem dut ağacı çoktu. İpekböceği, kozaları yılda bir yapar. Ustalar bahçelerle anlaşır, ipliği alırdı. Dolapçılar da ipeği kalitesine göre ayırırdı. 1. 2. 3. kalite olarak isim alırdı. Başkaydı o zamanlar. İşsiz insan yoktu."
Puşinin kısa tarihi
Puşinin kullanımı 1900'lü yılların başlarına kadar uzanıyor. Diyarbakırda bugünkü tekstilin ilk adımlarından olan atölyelerde, mantin çarşaf ve puşi üretilirdi. Şu anda Bursa'da üretilen bir milyon ipek kozası üretimi 1930'lu yılların başlarında Diyarbakır'daki ipek kozası üretimine denk düşüyor neredeyse. Diyarbakır'da İpekböcekçiliği Enistütüsü varlığından bahsetmek mümkün. Diyarbakır'da, 1940'ların başlarından bu yana bu işle ilgilenen 276 ailenin 250'si Süryani ve Ermeni. Puşi sanayisi 1946'da Ermeni ve Süryaniler üzerinde baskıların yoğunlaşmasına kadar sürmüş. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Manilerde puşi
"Damda puşi işlerem,
Kız yanağın dişlerem,
Seni bahan versinler,
Saç bağın gümüşlerem..."
Derya Karaçoban
Evrensel'i Takip Et